Planlı ekonomiye geçmeden, kamu ile özel sektörün iktisadi faaliyetlere katılımını ezilen sınıflar lehine yeniden düzenlemeden, Türkiye ekonomisini finans kapitalin boyunduruğundan kurtarmadan, Türkiye’de iç ve dış istikrarı sağlamak, Türkiye’yi dışa bağımlılıktan kurtarmak mümkün değildir.
Görünen o ki: “El parasıyla saadet” döneminin sonuna geliyoruz. İktidarı döneminde dış borcu yönetilemez ve sürdürülemez düzeylere taşıyan AKP, nesiller boyu ödemek zorunda kalacağımız “çok büyük bir borç mirası bırakmaktadır”.
Türkiye ekonomisini cari açık kolik olmaktan kurtarmanın yolu belli: Sanayileşmek.
AKP iktidarı ile finans kapital arasında var olan “zorunlu kader birliğini” bozmanın zamanı geldi de geçmektedir. 14 Mayıs seçimlerinde oy kullanmak için bundan daha iyi bir neden olamaz!..
Timsaha yem olmamak için yapılması gereken belli: Kamucu, emekçi dostu, ekonomiyi yeni bir sanayileşme hamlesi ile sürdürülebilir ve kapsayıcı bir biçimde büyütecek; geliri adil dağıtacak bir iktidarı işbaşına getirmektir.
Bu kararı aldırtanlara önemli bir tarihsel gerçekliği anımsatmakta yarar vardır: Kendisi ve/veya zamanlaması yanlış iktisadi politika kararlarının esas yüzünü felaketlerde gösterdiği gerçeğidir. Seçim öncesinde kendi ayağına sıkmak gibi bir şey!..
Tercihleri ile işsizliği ve yoksulluğu azaltacak, daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir büyümenin kapısını aralayabilirler. Bizden söylemesi!..
Deprem var olan “iktisadi buhranı” daha da derinleştirme potansiyeline sahiptir.
Bu gidişle hükümet seçime kadar, asgari ücret, memur ve emekli maaşlarına sürekli zam yapmak zorunda kalırsa şaşırmamak gerekir.
Kapitalist sistem ve kapitalist ekonomiler böyle krizlerin sayısız örnekleriyle asırlardır çalkalanıp durmaktadır. Bu nedenle, “el parasıyla” inşaat yapanlara; inşaatla bir an önce kalkınacağını -siz bunu köşe döneceğini diye anlayın- zannedenlere duyurulur!..