Yani anlayacağınız kamunun öncülüğünde ve yönlendiriciliğinde planlı bir kalkınma stratejisi oluşturmadan YTAK ve TKN ile ne sanayiyi dışa bağımlılıktan ne de Türkiye ekonomisini cari açık kolik olmaktan kurtarabilirsiniz. Zaten ...mış gibiden başka yaptığınız bir şey yok!..
Çünkü var olan borçlarımızı geri ödemek, bütçe açıklarını ve yaklaşan seçim nedeniyle artacak harcamalarını finanse etmek için korkarım ki TCMB para matbaası da yetmeyecektir.
Başta cari açık olmak üzere, enflasyon, işsizlik gibi yapısal sorunları çözmenin yolu sadece ve sadece ülkenin getiri potansiyelini artırmak değildir. Bunu yaparak ancak ve ancak vurkaççı paraya gün doğurursunuz!
Sizin anlayacağınız; enflasyonun yine esas mağdurları, kaybedenleri dar gelirliler, emekçiler iken esas kazananları ise rantiyeler ile imalat sanayinde tekelci güçlerini kullanarak kâr temelli fiyat belirleyen sermayedir. Ama enflasyon raporu yine gerçek nedenleri göz ardı ederek “vurun abalıya” demeye devam etmektedir.
Yüzde 70’lere dayanmış bir enflasyon; hızla yoksullaşan ve hayat pahalılığı altında ezilen geniş halk kesimleri; gelir dağılımı bozuk ve daha da bozulan bir toplum, ama 8-10 milyon rantiyenin yaşam biçimini; yedikleri, içtikleri, döktükleri, kırdıkları, giydikleri, sürdükleri vs. ile başarı hikayesi olarak dilinden düşürmeyen bir iktidar! 100 yıllık Cumhuriyet bu mu olmalıydı?
Ne yazık ki TÜİK’in kullandığı ağırlık ile en yoksul yüzde 20’nin gıda harcama payı arasında 10,4 puanlık fark vardır. Yani anlayacağınız TÜİK mevcut kurgusu ile TÜFE’yi en doğru biçimde hesaplasa bile, TÜFE’ye dayalı yapılacak ücret ve maaş düzeltmeleri gerçeği yansıtmaktan çok uzak olacaktır.
İktidarın dış kaynakkolik hale getirdiği Türkiye ekonomisi, hem bir yıl içinde ödemesi gereken çok kabarık dış borçlarını ödeyebilmek hem de 2023 için gerçekleşmesini öngördüğümüz en az 55 milyar dolarlık cari açığı finanse edebilmek için yoğun bir dış kaynak girişine gereksinim duymakta.
Neoliberal politikalar uygulayacağım, finans kapitale yarenlik edeceğim diye kamuyu ekonomide dışlar, stratejik kamu varlıklarını özelleştirme adı altında “peşkeş” çekerseniz; Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) gibi bir kurumu kapatır; eğitimi bilimsel gerçeklerden uzak, yaratıcılığı ve özgür düşünceyi öldürecek şekilde dizayn ederseniz sonuçta geleceğiniz nokta burası olur.
Sanayi sektöründe oluşan bu tekelleşme, oligopolleşme sorununu çözmeden; bunların doğal sonucu olarak ortaya çıkan düşük kapasite kullanımı, işgücü verimlilik düşüşü sorunlarını halletmeden ve en önemlisi de sanayinin dışa bağımlılığını azaltmadan Türkiye’de enflasyon sorununu çözmek sadece hayal olmaktan öteye gidemeyecektir.
Seçim öncesi ve sonrası gerçekleşen bu önemli miktarlardaki kayıt dışı para hareketleri, gerçekleştirenlerin; büyük olasılıkla “AKP’nin yarattığı yeni zenginler” olduğunu göstermektedir. Bu da bize tarihi bir fırsatın, “sağa benzemeye çalışmakla, sağcılaşmakla, işçi sınıfına mesafeli durmakla, mevcut iktidarla neoliberal politikaları uygulama konusunda yarışmakla” nasıl heba edildiğini göstermektedir.