Öznur Özkaya
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü'nü bitiren Öznur Özkaya’nın çeşitli edebiyat dergilerinde şiir ve öykü çevirileri ile eleştiri yazıları yayınlanmıştır. Çevirmen olan Özkaya’nın çeviri kitapları arasında Bingo'nun Koşusu (Hitkitap), Paris Mimarı (Yabancı Yayınları), Kırık Dökük (Yabancı Yayınları), Yıldız Gemisi Askerleri (İthaki Yayınları), Kusursuzlar (Yabancı Yayınları), Gökkuşağının Ardında (Yabancı Yayınları), Yedi Korku (Dedalus Kitap), Poe Tüm Hikayeleri (Ren Kitap) bulunmaktadır.
"Güzel değilsen, bir hiçsin!" mesajının verildiği modern dünyada, başarı ve fırsat eşitliği sağladığına inanılan güzellik normlarının idealize edildiği ülkelerde dış görüntü kişiler arası bir saplantı haline dönüşüyor. Dahası kişinin toplumda kendine yer edinebilmesinde de belirleyici bir faktör olarak ortaya çıkıyor.
Cumhuriyetin anlamını yeni neslin gözünde somutlaştırabilmek için dönem romanlarının başlıcalarını gençlere hatırlatmak gerekir, çünkü bu yıl 100. yıldönümünü kutladığımız cumhuriyet; okumak, irdelemek, araştırmak, özgürlük, eşitlik, çağdaşlık, bilimsellik, laiklik demektir.
Açgözlülük ne yazık ki insanın bir özelliğidir ama kazancı toplumun yararına destekleyecek bir ekonomik sistem tarafından yüceltildiğinde yıkıcı ve onulmaz etkileri olur. Güzelliği bozup çirkinleştirmek, saf ve temiz olana tecavüz etmek sadece homo sapiens'in niteliklerindendir ama bu modern dünyanın güçlü araçlarıyla yapıldığı zaman bir yıkım olur
Deneme tür ve üslup olarak pek çok türe yaklaşır, bu yüzden de yazılması esasen kolay değildir. Belki de adı bu yüzden denemedir. Deneme yazarken samimi bir üslup kullanırken sohbete, düşüncemizi ortaya koyarken fıkraya, duygularımızdan bahsederken eleştiriye yaklaşma olasılığı daima vardır.
Kısa öykü / öykü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktarırken yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay veya durum üzerine odaklanıp okurda yoğun bir etki uyandırması, ironik bir rastlantıyla yaratılan odak noktasının sürpriz sonlara gebe kalması sebebiyle canlıdır, yaşayan edebiyattır.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ülkelerin birinde... Hayır, hikâye böyle değil. Çünkü anlatılan hikâyede köyün güzel kadını mutlu sonların değil, mutsuzluğun, belanın, fukaralığın, yalnızlığın ve yatağın sembolüdür.
Verbeke'nin karakterleri duygudaşlık beslemekten kendimizi alamayacağımız, normal bir hayat sürme özlemleri yüzünden ıstırap çeken, o özlemler ve beklentilerle dışarıdaki yüzeysel hayatın kendilerini tatmin etmeyeceğini düşünen lakin beklentileri için çaba sarf etmeleri gerektiğini geç fark eden insanlar.
Gizli gizli pudra şekeri çekip (!), gözlerden ırak olduğunu sanarak yatta partileyip ya da kumar masalarında yakalanıp riya içinde yaşamak yerine meyhanede dostlarıyla iki kadeh içip sohbet etmeyi isteyenlere sataşmaya devam ederken içkiden aldıkları vergiyle açıkları yamamaya çalışmaları göze batmıyor. İnsan memnu olana haristir ama riya çok büyük bir kabahattir.
Çünkü edebiyat, bize kendi hikayemizi bulmayı ve ötekilerin de anlatacak hikayeleri olduğunu anımsatır. Çünkü edebiyat bizi tüketen ateşin bizi birleştirebileceğini de gösterir. İnsanın yeryüzündeki serüveni, adalet ve edebiyatın da dahil olduğu büyük serüvenden ibarettir ve bu zorlu serüvenin olmazsa olmazı ise vicdan cephesidir.
Evet, LGBTİ+lar ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyor; çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı devam ediyor; mesai arkadaşı tarafından şikayet ediliyor, yaşam hakları korunmuyor; failler cezasız kalıyor; "genel ahlak" ile LGBTİ+’ların cezalandırılması devam ediyor; transfobik suçlular "haksız tahrik" bahanesiyle korunuyor.