Kısa öykü / öykü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktarırken yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay veya durum üzerine odaklanıp okurda yoğun bir etki uyandırması, ironik bir rastlantıyla yaratılan odak noktasının sürpriz sonlara gebe kalması sebebiyle canlıdır, yaşayan edebiyattır.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ülkelerin birinde... Hayır, hikâye böyle değil. Çünkü anlatılan hikâyede köyün güzel kadını mutlu sonların değil, mutsuzluğun, belanın, fukaralığın, yalnızlığın ve yatağın sembolüdür.
Verbeke'nin karakterleri duygudaşlık beslemekten kendimizi alamayacağımız, normal bir hayat sürme özlemleri yüzünden ıstırap çeken, o özlemler ve beklentilerle dışarıdaki yüzeysel hayatın kendilerini tatmin etmeyeceğini düşünen lakin beklentileri için çaba sarf etmeleri gerektiğini geç fark eden insanlar.
Gizli gizli pudra şekeri çekip (!), gözlerden ırak olduğunu sanarak yatta partileyip ya da kumar masalarında yakalanıp riya içinde yaşamak yerine meyhanede dostlarıyla iki kadeh içip sohbet etmeyi isteyenlere sataşmaya devam ederken içkiden aldıkları vergiyle açıkları yamamaya çalışmaları göze batmıyor. İnsan memnu olana haristir ama riya çok büyük bir kabahattir.
Çünkü edebiyat, bize kendi hikayemizi bulmayı ve ötekilerin de anlatacak hikayeleri olduğunu anımsatır. Çünkü edebiyat bizi tüketen ateşin bizi birleştirebileceğini de gösterir. İnsanın yeryüzündeki serüveni, adalet ve edebiyatın da dahil olduğu büyük serüvenden ibarettir ve bu zorlu serüvenin olmazsa olmazı ise vicdan cephesidir.
Evet, LGBTİ+lar ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyor; çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı devam ediyor; mesai arkadaşı tarafından şikayet ediliyor, yaşam hakları korunmuyor; failler cezasız kalıyor; "genel ahlak" ile LGBTİ+’ların cezalandırılması devam ediyor; transfobik suçlular "haksız tahrik" bahanesiyle korunuyor.
"Gogol’un paltosundan çıkan" bütün iyi yazarlar gibi, Bora Chung da öyküleri aracılığıyla bizlere umut ve irdeleme gücü aşılıyor. O halde bu yaz bu senenin Uluslararası Booker Ödülleri’nde aday olmuş yazarların kitaplarına erkenden ulaşmayı umut edebilirim. Houston, we have a problem. Sen gelene kadar bu kitaplar Türkçe'ye çevriliyor.
Anne olmayan kadınlar anormal, isyankar, bir kadının sahip olması gerektiği düşünülen meziyetlere sahip olmayan kadınlar olarak tanımlanıyor. Anneliği reddeden kadınların, eksik ve yarım kadınlar olduklarını söyleyenlerin tavırları ataerkil toplumlarda gönüllü çocuksuzluğun nasıl algılandığını özetliyor.
İşte bu yüzden sessiz kalmamızı isteyen bir toplumda yapacağımız şey sesimizi bulup yükseltmek ve bugün sandığa giderek kızlarımıza temiz bir gelecek hazırlayabilmektir.
Şimdi tüm bunlara çözümler bulabilmek için Antalya'dan bir ses yükseliyor. Kısa bir süre önce herkes birbirine soruyordu: "Kim lan bu Yunus Başaran?" diye. Tip Antalya milletvekili adayı Yunus Başaran turizm emekçisinin sesi olacak.