Yine Köy Enstitüsü kitapları

Elbette gericiliğin bu denli yükseldiği dönemde Cumhuriyet aydınlanmasının en önemli eserlerinden olan KE’ni unutmamakta yarar var; gayret edildiğinde bir şeylerin olabileceğini gösteriyor çünkü.

Fark ettim ki, Köy Enstitüleri’ni (KE) neden bağıl olarak daha sık yazdığımı açıklamak için her yıl yeni bir gerekçe üretiyorum. Önce, Ümit Kaftancıoğlu’na atıfla “Ancak, kimse ‘Aa yeter be, KE sözü de çok uzatıldı’ demesin KE’den daha yetkini yapılana dek böyle sürecek, sürmeli de’” demiştim. (1) Sonraki gerekçem ise “Eşim Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yönetim Kurulunda. Böylece aldığımız KE kitapları da diğer konulara göre biraz fazla oluyor” şeklindeydi. (2) Bu kadar çok yazınca ister istemez çevremden “bari bize konuyu baştan sona anlatacak tek bir kitap önersene” biçiminde geri dönüşler oldu ve böylece yeni gerekçem de ortaya çıktı; evet, çeşitli hacimlerde farklı önerilerim olacak bugün.

Elbette gericiliğin bu denli yükseldiği dönemde Cumhuriyet aydınlanmasının en önemli eserlerinden olan KE’ni unutmamakta yarar var; gayret edildiğinde bir şeylerin olabileceğini gösteriyor çünkü. Devrimin köylere ulaşmasında eksiklik olduğu görüldüğünde ilk kez Mustafa Kemal’in, ‘askerliğinde çavuş ve onbaşı olanların kurslarla köy eğitmeni olabileceğini’ söylemesiyle başlar KE hareketi ve arkasından kurslar, sonrasında da Köy Öğretmen Okulları açılır. 1940 yılındaki KE yasası ile başlayan süreçte, 1942 tarihli ‘Köy Okulları ve Enstitüleri Örgütlenme Yasası’nın ayrı bir önemi vardır. Bu yasayla köydeki öğretmenin okul dışı görevleri belirleniyor ve iş gerçek bir aydınlanma hareketine dönüşüyordu. Yasaya mecliste karşı çıkanlardan Emin Sazak’ı, ki sözcüğün tam anlamıyla bir ağadır, Hasan Ali Yücel’in “…çünkü ilköğretim davası, feodal sistem yanlılarının istemeyecekleri bir sistemdir” sözleriyle yanıtlaması veya İsmail Hakkı Tonguç’un “Elimden gelse bütün dünya okullarının programlarına ‘insanın insanı sömürmemesi’ adlı bir ders koyardım” demesi, yönetici kadroların ufkunun ne denli geniş olduğunu gösterir…

Evet, kitap önerilerine gelecek olursam ilk sırada Kemal Kocabaş’ın hazırladığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) bastığı, 17 yazarlı, büyük boy, hacimli (568 sayfa) Köy Enstitüleri isimli kitap var. Şöyle söyleyebilirim, eğer ‘KE konusunda kitaplığımda tek bir kitap olsun yeter’ diyorsanız, bence en iyi seçim bu olacak. Konu tüm boyutlarıyla ele alınmış ve bölümlerin çoğunun ustaca yazıldığını söyleyebilirim. Özellikle ‘düşünsel temelleri’ bölümünü öneririm çünkü, ‘iyi insanlar KE’ni kurdular, sonra kötüler gelip onu kapattılar’ın ötesinde bir yaklaşımı net olarak gösteriyor.

İBB’nin kitabı sadece fotoğrafları için bile edinilebilir. İyi seçilmiş fotoğraflar, bir de kaliteli baskıyla birleşince ortaya gerçekten, yazılanların ötesinde bakılası bir kitap çıkmış. Eksik kısmı, bence, tek tek fotoğraf kaynaklarının belirtilmemesi olmuş.

Kitabı okurken beni en çok rahatsız eden ‘tekrarlar’ oldu. Bazı bilgiler nerdeyse her bölümde yeniden verilmiş. Böyle olunca okumanın akıcılığı kayboluyor. Sanırım editörün işlevi esas olarak burada olmalı, ancak genellikle yanlış anlaşıldığını ve konu paylaştırmayla sınırlı kaldığını görüyorum. Gereksiz tekrarların çıkartılması için yazarların uyarılmasının yazının içeriğine müdahale olmadığının anlaşılması gerektiği kanısındayım.

Bir de kitapta yazarların biyografileri yok. Böyle olunca tanımadığı yazarların konuyla ilgisini ve yetkinlik düzeyini her zaman tam anlayamaz okur. Diyeceksiniz ki, bu söylediklerini yazıdan anlayamıyor musun? Elbette anlıyorum ama yazarların örneğin, KE ile duygusal bağları olup olmadığını ve ne derece nesnel yaklaşabildiğini bilmek önemli bence. Yücel’in torunun yazdığı bölümde bile akrabalık ilişkisi ancak bölümün sonuna doğru yazarın açıklamasıyla anlaşılıyor.

Kitapta gördüğüm başka teknik/editöryal sorunlar var ama ben bu tip genel değerlendirme kitaplarından (aslında bu sorun bugün ele alacağım tüm kitaplarda var) ‘KE’nin eksik ve yanlışları’ başlıklı bir bölüm bekliyorum. Asla hiçbir şey kusursuz olamaz; eminim, Tonguç veya Yücel bir süre daha işin başında kalsalardı, bazı noktalarda değişime giderlerdi. Böyle bir yaklaşımın olmaması kitapların yeterliliğini bozuyor bence.

Son bir nokta da yine birçok yazıda rastladığım Yücel’e “kentsoylu” denmesi. Kentte büyüyüp, yetişmiş olmak kentsoylu olmak değildir, bu durum kişiyi kentli yapar, o kadar. Kentsoylu burjuva demektir ki, Osmanlı’nın az sayıda burjuvası tümüyle dışa bağımlı ve işbirlikçiydi. Yücel’in ailesine haksızlık yapmamak gerekiyor.

Eğer ‘İBB kitabı çok hacimli, o kadar zaman ayırmak istemiyorum bu konuya’ derseniz, Tahsin Yücel’in Her Yönüyle Köy Enstitüleri kitabını önerebilirim. Yücel KE mezunu emekli bir öğretmen. Daha çok tanındığını düşündüğüm Prof. Dr. Tahsin Yücel’le karıştırılmamalı. Yücel, 157 sayfada KE sürecini çok güzel, samimi bir dille anlatıyor. Evet, yazar KE mezunu ama kitap kesinlikle anı kitabı değil ve içeriden birisinin, orada eğitim görmüş birisinin içtenliği ve netliği var anlatımında. Arada bir anılarına giriyorsa da bunun kitabın akıcılığını bozmadığını düşünüyorum.

Yok ‘zamanın çok az, daha kısa bir kitap var mı’ derseniz, önerim bu kez Kemal Kocabaş’ın yazdığı Köy Enstitülerinden Günümüze Eğitim ve Arayışlar olacak. Kocabaş, kitabın yaklaşık yarısında (40 sayfa) konuyu çok güzel özetlemiş. Diğer yarısında ise günümüz Türkiye’sinde eğitimin durumunu, daha çok sayısal veriler üzerinden, ele alıyor. İyi de yapıyor; böylece kısa sürede geneli görme olanağı sağlıyor. Üniversiteye değinirken ‘üniversite-sanayi işbirliği’ ne ayrılan kısım bana konunun hak ettiğinden biraz fazla geldi ama yayıncı Sanayi Odası olunca anlaşılabilir hale geliyor.

Derseniz ki, ‘ben daha önce bu konuda kitaplar okudum ve hepsini birbirinin benzeriydi, değişik bir yazımın peşindeyim’, o zaman, Oğuz Makal’ın Gönen Köy Enstitüsü Güneşinde Annem ve Enstitü Tarım Çalışmalarından Annemin Mutfağına kitabını önerebilirim. Makal’ın dili farklı, sadece KE konusunda bir inceleme ya da anı okumuyorsunuz, aynı zamanda bir edebiyat yapıtı var karşınızda. Annesinin anıları arasına serpiştirdiği başka anılar ve bilgiler kitaba bir tür belgesel senaryosu tadı da katmış. Eh, sinema bölümü öğretim üyesi Oğuz Makal’dan da bu beklenirdi zaten. Çok emek verilmiş kitaba; sanırım Makal yıllar boyu okuduğu kitap ve makalelerdeki ilgili anıları not edip, annesinin anılarının arasına yerleştirmiş. Sadece son kısımdaki yemek tariflerinin gerekli olmadığını düşünüyorum; yazarın tüm çabalarına karşın eklektik kalmış bence. Ama ne olursa olsun, konunun bütün yönlerine dokunan faklı bir kitap Makal’ınki.

Öyle okurlar vardır ki, asla konuyu ikincil kaynaklardan okumak istemezler; illa ki orijinali olacak. Bu durumda tek bir kitap önermem olanaksız, çünkü böyle bir kitap yok. O zaman, konunun teorik temelleri için Tonguç’un “Canlandırılacak Köy” kitabıyla başlayıp, sonra 21 KE müdürünün, ki neredeyse tümünün anıları yayınlandı, kitaplarını okumak gerekir. Müdürlerin listesi İBB yayını kitapta bulunuyor.

Bunlardan Akçadağ KE müdürü Şerif Tekben’in Tonguç’un kitabına atıfla, Canlandırılacak Köy Yolunda başlığıyla kaleme aldığı anı/izlenimlerini okudum ben bu hafta. Biliyorsunuz KE’ne müdür seçerken genç ve liderlik özellikleri olmasına dikkat ediliyordu. Tekben de bu özellikleri fazlasıyla taşıyor. Ayrıca KE sürecine de düşünsel olarak hazır birisi. İlk öğretmen atandığı köye gittiğinde öğrendiklerinin hiçbir işe yaramadığını görüp, “köyün en cahili” olduğunu anladığında eğitim sistemini sorgulamaya başlamış. Kitabın içeriğine girmeyeceğim ama KE’nin kuruluşunda yer alan bir yöneticinin gözlemlerinin çok değerli olduğunu düşünüyorum.

1946 yılının başlarında Akçadağ Köy Enstitüsü yayınevi ve matbaası kurulur. Tahmin edeceğiniz gibi binasından birçok malzemesine, kullanılan araç ve gereç ortak bir emekle hazırlanır. Dergi ve bazı evrakların dışında iki şiir, bir de Malatya kayısısı üretimiyle ilgili kitaptan sonra dördüncü olarak Canlandırılacak Köy Yolunda basılır. Devamı geldi mi, bilmiyorum ama eğer siz de Akçadağ baskısını okursanız (ben öyle yaptım) doğrudan KE öğrencilerinin emeğini elinizde hissederek okuyacaksınız. Farklı bir duygu, okuduğunuz konunun ürünün elinizde tutmak.

Evet, benim önereceklerim bu kadar. Artık bundan sonrası size kalmış. Ancak hangisini seçerseniz seçin, iş eğitiminin doğayı dönüştürme, dayanışma ve bilginin üretimde kullanılması işlevine, haftalık eleştiri-özeleştiri toplantılarına, ders dışı kitap okuma zorunluluğuna, kız öğrencilere uygulanan pozitif ayrımcılığa özel olarak dikkat etmenizi öneririm.

Yazıyı bitirmeden üzerinde pek durulmayan ama özellikle Yüksek KE’nün kapatılmasıyla yapılamayan, yarım kalan bir işten söz etmek istiyorum. Biliyorsunuz, Yüksek KE’nün görevleri arasında köy üzerine araştırma yapmak da vardı. Kapatılınca bu görev yerine getirilememiş oldu. Diyeceksiniz ki şimdi yapılabilir. Hayır, günümüzde artık köy yaşamı ciddi bir nitelik değişimine uğradı; yeni çalışmalarla o verilere ulaşmak olanaksız. Yazık oldu…

(1) https://ilerihaber.org/yazar/koy-enstituleri-hic-yaslanmayacak-111621.html

(2) https://ilerihaber.org/yazar/koy-enstitulerinin-ozgunlugu-121915


KÜNYELER

- Köy Enstitüleri. Haz.: Kemal Kocabaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yay., 2022, fiyatı 295 TL.

- Her Yönüyle Köy Enstitüleri. Tahsin Yücel, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yay., 2022, fiyatı 60 TL.

- Köy Enstitülerinden Günümüze Eğitim ve Arayışlar. Kemal Kocabaş, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yay., 2. baskı, 2020. Oda’dan istenebilir, sitelerinde pdf şekli var.

- Gönen Köy Enstitüsü Güneşinde Annem ve Enstitü Tarım Çalışmalarından Annemin Mutfağına. Oğuz Makal, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yay., 2022, fiyatı 100 TL.

- Canlandırılacak Köy Yolunda. Şerif Tekben. Akçadağ Köy Enstitüsü Basımevi, 1947 ve Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yay., 2005 baskıları sahaflarda 250-500 TL arası.