Sesimizi yükseltmeye ihtiyacımız var

Rejim değişikliğini bir üst aşamaya taşımak isteyen kadın ve LGBTİ+ düşmanı bu girişime en üst perdeden amasız fakatsız bir itirazı örgütleme görevimiz var.

Gazeteci Timur Soykan yaptığı haberle yıllardır gizlenen istismarı ortaya çıkartırken, TİP Milletvekili Sera Kadıgil mecliste yaptığı iki dakikalık konuşmasıyla iktidara gereken cevabı verdi. Şarkıcı Gülşen duruşuyla kadınların özgürlüğüne müdahale edilemeyeceğini gündemde tutarken, oyuncu Ezgi Mola da istismara tepkisini koymaktan hiç çekinmedi. Selahattin Demirtaş cezaevinden attığı tweetlerle haksızlıklara ses çıkartırken, yönetmen Özcan Alper festival ödül konuşmasını haksızca tutuklanan Şebnem Hocaya ithaf etti.

Milyonlarca insan AKP iktidarından ve rejimin uygulamalarından son derece rahatsız ve “ben ne yapabilirim” diye kendi kendine sormakta. “Tanınmış kişilerin söyledikleri toplumda karşılık buluyor peki “sıradan” insan ne yapabilir ki?” deniyor. Bunca acının yaşandığı, öfkemizin katlanarak arttığı günlerde “büyük” şeyler yapmaya değil, ne olursa olsun bir şeyler yapmaya ihtiyacımız var. Nerede olursak olalım, kim olursak olalım sesimizin gür çıkmasına, yüksek sesle konuşmaya ihtiyacımız var.

Okulda, işyerinde, mahallede her nerede bir haksızlık varsa, nerede bir mağduriyet varsa itiraz etmeye ve yan yana durmaya ihtiyaç var. Şiddete, tacize tanık olmaya değil müdahale etmeye ve engellemeye ihtiyacımız olduğu gibi. Çocuklara yönelik saldırılara üzüldüğümüz kadar sert şekilde tavır almaya, tepki göstermeye ihtiyacımız var. İşyerinde birine haksızlık yapıldığında onun yanında olup patrona yeter artık demeye ihtiyaç var. Komşumuzun evi veya parklarımız rant için yıkılmak istendiğinde kepçenin önünde birlikte durma zorunluluğumuz var. Tweet atıp tepki gösterdiğimiz şeylere sokaklarda da ses çıkartıp haykırmaya, öfkemizi muhatabı, acımızı birbirimizle buluşturarak yürümeye ihtiyacımız var.

Birbirimizin açığını hatasını aramaya değil, kol kola girerek eksiğimizi tamamlayıp güçlenme aciliyetimiz var.  En çok da dayanışmayı yükseltmeye gereksinimimiz var. Adliyelerde yargılanan, cezaevlerinde haksız şekilde tutuklu olan hiç kimseyi yalnız bırakmamama sorumluluğumuz var. İşinden atılan işçilerin çadırlarını, okulundan, yurdundan atılan öğrencilerin, evinden çıkartılan kiracıların mücadelesine omuz verip yanlarında olmayı bayrak edinme ödevimiz var.

Ayrımcılık ve din istismarı üzerine kurulu Anayasa değişikliğinin karşısına dikilip, rejim değişikliğini bir üst aşamaya taşımak isteyen kadın ve LGBTİ+ düşmanı bu girişime en üst perdeden amasız fakatsız bir itirazı örgütleme görevimiz var. Kadınların ne giyip giymeyeceğine dair erkeklerin hazırlayıp erkeklerin oylamaya çalıştığı Anayasa maddelerine değil ekmek gibi su gibi, laik bir ülkeye ihtiyacımız var. Bir de çocuklarımızın geleceklerini çalıp karartan cemaatlerin/tarikatların mutlaka kapatılması işimiz var.