Can Atalay neden esir?

Enseyi karartma lüksümüz yok, Hatay halkına borcumuz var. Bin bir zorluğa rağmen iradesini gösterip temsilcisini seçen Hatay halkı için canla başla çalışıp, “onu” içeriden çıkartacağız.

Can Atalay milletvekili seçilmesine rağmen 30 gündür Silivri’de esir tutuluyor. Yaşanan keyfilik, hukuksuzluk ve Anayasanın ihlal edilmesi üzerine söylenebilecek her şey söylendi. Bundan sonra söylenecek olanlar hukukun değil siyasi mücadelenin konusu. Can’ın esaretinin, verdiği adalet mücadelesi ve avukatlık pratiği dışında; yani kendisinden öte ülkenin geçmişi ve geleceğiyle ilgili iki önemli politik boyutu var.

Geçmişle ilgili kısım aynı zamanda tutuklu olarak yargılandığı davaya da konu edilen Gezi Direnişi. Üzerinden on yıl geçmiş olsa da iktidarın hala en büyük korkusu toplumsal muhalefetin kitleselleşmesi ve özgürlük arayışının milyonlar tarafından yüksek sesle dillendirilmesi. Bu nedenledir ki Fethullahçıların kurguladığı davayı yeniden “kıymetlendirip” Demokles’in kılıcı niyetini başımızda sallandırıyorlar.

Geleceğe dair olan kısmı ise henüz birkaç ay önce yaşadığımız depremi hafızalarımızdan silmek istemeleri ile hiçbir hesap vermeden sorumluları aklama hayalleri. Resmi rakamlara göre yaşamını yitirenlerin sayısı 50 binden fazla, yıkılan ve ağır hasarlı bina sayısı ise 227 bin. Buna karşın hakkında soruşturma yürütülen kişi sayısı bin 500 civarıyken bunların da sadece 350’si tutuklu. Neredeyse hiçbir kamu görevlisi hakkında yürütülen bir soruşturma mevcut değil ve aradan geçen dört aya rağmen iddianamesi hazırlanarak açılmış herhangi bir dava da yok.

Bu tablonun gösterdiği şey 11 kentteki yıkımın, kaybedilen insanların ve yaşanan acılarının üzerinin ört bas edilmek istendiği. Hukuksal sürecin zamana yayılarak belirsizliğe sürüklenmesinin asıl nedeni ise yetkililerce söylendiği üzere “ağır iş yükü” değil, iktidarın yaşamın zorluklarıyla boğuşan toplumun bu katliamı da benzerlerinde olduğu gibi unutacağına dair olan inançları. Tam da bu nedenle Can Atalay’ı Silivri’de esir tutuyorlar. Biliyorlar ki içeriden çıktığı gün Hatay’a gidip görevine başlayacak. Depremin yaralarını sarmak için aylardır mücadele eden yoldaşlarının ve kendisini seçen halkının yanı başındaki yerini alacak.

Bölgede yaşam yeniden kurulmaya devam ederken, işlenen deprem suçlarının unutturulmaması görevi omuzlarımızda. Hep söylediğimiz gibi halkın sesi, vicdanı ve hafızası olma iddiasını sürdürüp, yaşatılan acıların da işlenen suçların da peşini bırakmayacağız. Onlar depremi unutturmaya uğraştıkça hatırlatacak, davaları kapatmaya çalıştıkça karşılarına dikileceğiz.

Enseyi karartma lüksümüz yok, Hatay halkına borcumuz var. Bin bir zorluğa rağmen iradesini gösterip temsilcisini seçen Hatay halkı için canla başla çalışıp, “onu” içeriden çıkartacağız.