O eteği giymeseydin, gece vakti dışarı çıkmasaydın…

Onarımı çok güç ve travmatik olan taciz ve / veya tecavüz olaylarında ne giyerse giysin, nasıl gülerse gülsün kadın değildir suçlu olan. Utanç da kadına değil erkeğe aittir.

Öznur Özkaya

Babaların 13-14 yaşındaki oğullarını kollarından tutarak geneleve gururla götürdüğü, aynı babaların namusunu korumak için kızlarını dışarı çıkarmadığı bir toplumda yaşıyoruz. Bu tür toplumlarda tecavüze uğradığını söylemenin sonucu ya yalancı ya orospu yerine konmaktır. Ne de olsa tecavüze uğradıysan suçlu sensindir. “Evde otursaydın, o eteği giymeseydin, gece vakti dışarı çıkmasaydın, öyle gülmeseydin, şöyle bakmasaydın, vb.” suçlamaları uçuşur durur kulaktan kulağa, ağızdan ağıza, hatta hanelerden duruşma salonlarına. Bu sebeplerle dünya genelinde tecavüz vakalarının yalnız yüzde kırkı rapor ediliyor, resmi raporlar bilinen, bildirilen vakaların yıllık ortalama sayısının 70.000 olduğunu söylüyor.

İstanbul’da çok sevdiği için Hasret’e 43 kez tornavida saplayan Y. K. serbest bırakılıyor, amcasının / ağabeyinin zorla sahip olduğu Dilan töre gereği öldürülüyor, evine gitmek için tenha bir yerden geçmek zorunda kalan Ayşe’ye yollu deniyor, eşinin tecavüzüne uğradığını belirtip polise başvuran Fatma’ya gülünüp geçiliyor. Tecavüze uğrayan bakire değilse kadının kaybının anlaşılır yanı olmadığı düşünülüyor. Namusun yalnız bacak arasında olduğuna hükmeden toplum “namuslu” eş isteyip bacılarını namus uğruna gözünü kırpmadan öldüren, ancak her fırsatta başka bir kadının eteğinin altındakini düşleyen erkeklerle gün be gün örülüyor. 10 yaşındaki bir çocuğa tecavüz edenler “Rızası vardı.” deyince serbest bırakılıyor. Kadınları suçlarken çok basit bir koz ellerinde: Tahrik edilmek. Mahkemeler bile bunu doğrudan hafifletici neden olarak görüyor.

1988 yapımı The Accused (Sanık) filmini anımsar mısınız? Filmin başrol oyuncusu Sarah Tobias (Jodie Foster) eğlenmek için gittiği bir barda toplu tecavüze uğrayınca polise başvuruyor, yapılan tespitler sonunda Sarah’ın savunulması için Kathryn Murphy adında bir avukat atanıyor. Murphy; tecavüze uğrayan kadının geçmişi sebebiyle davayı önemsemiyor ve tecavüzcüler en hafif cezayı alarak bu işten sıyrılıyor, ancak Sarah durumu kabullenmeyip Murphy’ye yeni bir dava açtırıyor. Gerçeğin ortaya çıkması için uğraşan kadın karakterler erkek hegemonyasına karşı savaşırken Sarah’ın madde bağımlısı, ailesi tarafından bir köşeye atılmış, karavanda yaşayan bir kadın olması dava sürecinde aleyhinde işletiliyor, lakin Sarah erkeklerin seks oyuncağı olmadığını kanıtlayıp haklı çıkmayı başarıyor.

“Benim Bir Adım Var” adlı otobiyografik kitabında Chanel Miller, Standford Üniversitesi’nin kampüsünde cinsel tacize uğradığında hayatının nasıl değiştiğini anlatıyor. Davası için yazdığı yazı internette yayınlandığında milyonlarca kişiyi etkiliyor, Kaliforniya yasalarında değişiklik yapılmasına yol açıyor ve davadaki yargıcı koltuğundan ediyor. Chanel Miller, dava sürecindeki adını bir kenara bırakıp yargılama sırasında yaşadığı utancı, karşılaştığı baskıyı, aşağılanmayı gözler önüne serip kimliğini geri alıyor. Savunmasız olanları yüzüstü bırakmak için işleyen adalet mekanizmasının çirkinliklerini gösterirken benzer yaşanmışlıkları olan kadınlara cesaret aşılıyor.

Miriam Towes ise “Konuşan Kadınlar”da gerçek bir olaya kurgu yoluyla bir tepki gösteriyor. 2005 – 2009 seneleri arasında, Bolivya’da ücra bir Mennoit kolonisi olan Manitoba’da pek çok kız çocuğu ile kadın sabahları uyuşukluk ve acı hissiyle uyanıyor. Geceleri saldırıya uğradıkları için bedenleri çürük ve yara bere içinde oluyor. Saldırılar hayaletlere ve iblislere dayandırılıyor, erkekler kadınların günahları yüzünden Tanrı tarafından cezalandırıldığını, dahası yaptıkları zinaların üstünü örtmek için yalan söylediklerini iddia ediyor. Nihayetinde kolonideki sekiz erkeğin kurbanlarını hayvanlarda kullanılan uyuşturucu bir ilaçla bayıltarak onlara tecavüz ettiği ortaya çıkıyor. Tecavüze uğrayan kadınların meşakkatli uğraşları neticesinde bu adamlar 2011’de Bolivya mahkemeleri tarafından uzun süreli hapis cezasına çarptırılıyor.

Sarahlar, Chaneller, Manitobalı kadınlar, Ayşeler, Fatmalar hâlâ nefes almaya çalışıyor. Kadının bedenine, yeteneklerine, cinsiyetine, duygusal bütünlüğüne ve dokunulmaz saydığı tüm bireysel alanlarına istemediği kişilerce yapılan sözel, görsel, fiziksel, cinsel müdahalelerin hepsi tacizdir. “Evde otursaydın, o eteği giymeseydin, gece vakti dışarı çıkmasaydın, öyle gülmeseydin, şöyle bakmasaydın, vb.” Bu suçlamalar sadece erkeğin, eril tahakkümün kendi ayıbını örtme çabasından ibarettir. Onarımı çok güç ve travmatik olan taciz ve / veya tecavüz olaylarında ne giyerse giysin, nasıl gülerse gülsün kadın değildir suçlu olan. Utanç da kadına değil erkeğe aittir.

Künye:

-Benim Bir Adım Var, Chanel Miller, Çev: Dilara Dilmen, Epsilon Yayınları, 2022.

-Konuşan Kadınlar, Miriam Towes, Çev: Gül Korkmaz, Kafka Kitap, 2022.