Newroz’dan sonra: Kürt siyasetine dair güncel değiniler…

Kürt gençlerin çoğunluğu aktif olarak bir örgüte -sadece HDP veya diğer partilere değil sivil toplum örgütlerine de- üye olmuyor. Siyaset kurumuna güvenmiyor ve fakat politik gelişmeleri takip ederek kendi tutumlarını belirliyorlar.

Newroz’un ve onunla birlikte Kawa Efsanesi’nin bir “köken miti” olarak yeniden yaratılması 1970’li yıllarda başlamış ve sonraki yıllarda PKK’nin üstün olduğu bir siyasal alanda geliştirilmişti. O dönem aynı zamanda, Kürtlerin kökeninin Medlere dayandığı şeklindeki tarih tezi de daha fazla işlenmeye başladı.

Ulusal kimlik zemininde birleştirici bir mitosa dönüştürülen Newroz ve Kawa, hem 1970’li yıllarda hem de sonrasında Kürtlerin bağımsızlığını ve ulusal taleplerini merkeze koyan örgütlerin önemli tarihsel referanslarından oldu. Kürt sorununun açık ve kesin nitelikleri olan simgeler yaratılarak Kürt kimliği üzerinden gündeme getirilmesiyle birlikte, Newroz miti de Diyarbakır zindanlarında çağdaş bir ulusal direniş geleneğiyle buluşturuldu. Böylece Kürt ulusal mücadelesinin öncüsü olarak kurulan örgütlerin köken ve tarih inşa etme çabası da somut temellerine kavuşturuluyordu.

Yani özetle, Kawa ve Newroz mitleştirmesi ve bu anlatının direniş kültürüyle birleştirilmesi, Kürtlerin ayrılma hakkını savunan politik örgütlenmelerin köken ve tarih oluşturma (Kürtlerin tarihini tanımlama) arayışı vesilesiyle bir siyasal faaliyet olarak ortaya çıktı. Bugün bile, örneğin Kürt hareketinin temsilcileri tarafından yapılan 2022 yılı Newroz değerlendirmelerinde de bu tarihsel referansların üstelik kimi güncellemeler öne çıkarılarak (1973 Çubuk Barajı toplantısının 21 Mart Newroz günü yapıldığını söylemek gibi) gündeme geldiği görülebilir.

Sonuç olarak, Newroz bir ulusal direniş mitine dönüştükten sonra, her yeni yılın 21 Mart’ı bir bahar bayramı olmaktan daha çok politik muhtevasıyla önem taşıdı. Kürt ulusal kimliğinin en göz alıcı haliyle meydana çıktığı, direniş geleneğinin sürdüğünün ilan edildiği ve Kürt siyasal hareketinin güncel politik duruşunu açıkladığı bir deklarasyon gününe dönüştü…

***

Geçtiğimiz günlerde yapılan Newroz eylemleri de elbette önceki yıllarda olduğu gibi, politik içeriği ve yakın geleceğe dair öngörüler söz konusu olduğunda dikkate değer kimi ayrıntıları öne çıkardı.

2022 Newroz’una bakarak; devletin artan baskısı, Kürtlerin barış talebi, kadınların Kürt siyasetindeki rolü, Kürtlerin HDP’ye sahip çıkması ve benzeri başlıklarda değerlendirmeler yapılabilir. Ancak biz bu yazıda, (ilk defa gündeme geldiği söylenemeyecek olsa da) Newroz’la birlikte daha fazla görünür hale gelen ve siyasal süreçler söz konusu olduğunda Kürt toplumsallığı ile Kürt hareketinin “güncel pozisyonu” ve “olası yönelimlerine” dair fikir oluşturmaya yarayabilecek bir konuyu iki maddeyle ele alacağız.

Birincisi; Newroz’a dair yapılan çok sayıda değerlendirmede, 16-25 yaş arası genç kesimin veya “Kürt Z kuşağı” olarak da anılan Kürtlerin kalabalık ve Kürt kimlikleri öncelikle görünür biçimde eylemelere dahil oldukları vurgulandı. Bu gözlemleri farklı açılardan destekleyen yeni araştırmalar da (*) geçtiğimiz haftalarda gündeme gelmişti.

Kürt gençlerin sosyolojik ve politik özelliklerini inceleyen çalışmalara da bakılarak, Newroz’da kendisini gösteren ve Kürt siyasetinin geleceğini belirleyecek bu kesim hakkında ilk elden şu tespitleri yapmak mümkün görünüyor:

- Kürt gençlerin çoğunluğu aktif olarak bir örgüte -sadece HDP veya diğer partilere değil sivil toplum örgütlerine de- üye olmuyor. Siyaset kurumuna güvenmiyor ve fakat politik gelişmeleri takip ederek kendi tutumlarını belirliyorlar. Yani örgütsüz olabilirler ama siyasetle belirli bir mesafeden de olsa ilişkilendikleri için apolitik olarak da tanımlanmıyorlar.

- Kürt kimlikleri diğer özelliklerine baskın hale gelmiş olan bu gençlerin oy verme eğilimlerinin ise öncelikle HDP’ye ve ikinci olarak (hem popüler belediye başkanları hem de otoriter rejime karşı söylemleri nedeniyle) CHP’ye doğru olduğu görülüyor.

- Türkiye’de iktidar eliyle yükseltilen Kürt düşmanlığının ve Türk milliyetçiliğinin, Kürt gençleri de Kürt milliyetçiliğine açık hale getirdiği, (üstelik Kürt coğrafyasında siyasal ağırlığı belirgin Kürt hareketinin seküler yapısına ve milliyetçilik karşıtı söylemlerine rağmen) bir kez daha anlaşılıyor.

Peki, kimi özgün saptamalarla resmedilen bu tablonun ortaya çıkardığı göstergeler neler olabilir?

Öncelikle AKP’nin Kürt gençleri içinde güncel olarak yeterli desteği bulamadığı ve bu açıdan “dindar gençlik” çabasının beklenen sonucu vermediği söylenebilir. Bir diğer gösterge ise, “Türkiye’nin birliği” ya da “halkların kardeşliği” gibi artık klişe sayılabilecek söylemlerin de karşılığını kolayca bulamayacağı bir döneme girildiğine dairdir. Bununla birlikte, HDP’nin Kürt gençleri örgütlü bir zeminde hareket ettirmesinin ve politik müdahalede bulunmasının zorlaşacağı, ayrıca bu kuşağın Kürdi söylemler lehine seçici olacağı ve siyasetin güncel duruma göre (Kürdi bir eksende) inşa edileceği de iddia edilebilir.

***

Dikkat çekici ikinci nokta, Kürtçe dilinin, Kürdi figürlerin, “Kürt ulusal birliği” söyleminin ve özellikle bir siyasi lider olarak Abdullah Öcalan’ın, Newroz Deklarasyonu’na, eylemlere ve 21 Mart sonrasında yapılan değerlendirmelere belirgin biçimde ve önceki yıllardan daha fazla rengini vermiş olmasıdır. HDP’nin Kürdistani partilerle kurduğu ittifak ilişkisinin bazı sonuçlarının Newroz’da görüldüğünü ve Kürt ulusal birliğinin Abdullah Öcalan önderliğinde inşa edileceğine yönelik söylemin HDP dışındaki Kürt partileri tarafından ilk kez bu ölçüde kabul gördüğünü de ekleyelim.

Dolayısıyla, genel olarak yapılan değerlendirmelerin dışında Newroz’dan çıkarılabilecek bir diğer sonuç; Kürt siyasal hareketinin “ulusal birlik” başlığında yeni adımlar atacağı, Kürdistani partilerle ittifak ilişkisinin önem kazanacağı ve bu çerçevede örneğin mümkünse Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’yle yeniden ilişki kurmak isteyeceği şeklinde özetlenebilir.

Yukarıda yer alan saptamalar ve olası güncel politik yönelimler, Kürt siyasal hareketinin önümüzdeki dönem Kürt kimliğini ve Kürdi ekseni de merkezde tutup güçlendirerek yol alacağına dair işaretler olsun. Üstelik bu işaretler, HDP’nin geçtiğimiz yıl Eylül ayında yayınladığı Demokrasi Tutum Belgesi’nin ruhunu belirleyen hedeflerle de çelişkili değil. Yani, Kürt sorununun çözümü hedefiyle ve “AKP sonrası restorasyon süreci”ni belirleyebilme kudretine sahip politik aktörlerden biri olmak için, Türkiye’nin batısında olduğu gibi Kürdistan coğrafyasında da etkili olmak amaçlanmaktadır.

Newroz’da açık biçimde görülen “kimlik-önderlik-müzakere” ekseninin, HDP açısından Türkiye’nin batısı ve doğusu arasında bir denge siyasetiyle sürdürülmesi zorunluluğunun sonuçlarının neler olacağını ise önümüzdeki günlerde göreceğiz…

* Kısa süre önce Kürt Z Kuşağı isimli bir araştırma çalışması yayınlayan Spectrum House isimli kurumun raporu Kürt gençlerin sosyal ve siyasal eğilimlerini anlamak için incelenebilir.