Karanlığın içinde, şafağın arifesinde

Önümüzdeki gündemler moral bozucu gelişmeler şeklinde değil yakın gelecekte nelerle karşılaşacağımızı öngörerek pozisyon almak ve muhalefetin kendi siyasi ajandasını ortaya koyması için son uyarılar olarak okunmalı.

Yeni yıla yeni umutlarla girdik. Sosyal medyada da en çok yazılan dileklerden biri “bu yıl, o yıl olacak” dileğiydi. Yirmi yıllık birikmiş öfkenin, kızgınlığın ve umudun dışa vurumunun bir türüydü aslında yazılanlar. Umudumuzu kaybetmeden ancak tehlikeleri de görerek ilerlemekte fayda var çünkü toz pembe değil son derece karanlık günlerin bizleri beklediği ortada.

Takvim yapraklarında önümüzdeki ayın gündemlerine bakıldığında dahi karanlığın ipuçlarını görmek mümkün. Anayasa Mahkemesi (AYM) 6 Ocak’ta HDP kapatma davasında savcılığın Hazine yardımına ilişkin tedbir talebini karara bağlayacak.  Daha önce eşi benzeri görülmemiş ve Anayasal/yasal bir dayanağı olmayan bir talebi inceleyecek olan mahkemenin vereceği karar siyasi tarihimizde önemli bir dönemeçte açıklanacak. Kapatma davasının arifesinde verilecek tedbir kararının ihsas-ı rey dışında bir anlamı olmayacağı da açık. Seçim öncesinde ülkenin üçüncü büyük partisinin yasal hakkı olan Hazine yardımına tedbir konulması hem seçim çalışmalarının fiilen engellenmesi hem de yasa dışı şekilde seçim yardımına çökülmesi sonucunu doğuracak. 

Anayasa Mahkemesi ilgili bir diğer gelişme de mahkeme başkanının görev süresinin 13 Şubat’ta sona erecek olması sebebiyle yapılacak seçimler olarak dikkat çekiyor. Mevcut mahkeme başkanı Abdullah Gül döneminde atanan hakimlerden ve bazı kararlarda iktidardan farklı pozisyon aldığı bilinen bir isim. HDP kapatma davasında karar verilmeden önce yapılacak başkanlık seçiminin de kararda etkisinin bulunacağı tartışmasız. 

Ocak ayı içerisinde yapılacak bir diğer seçim de Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyeliği seçimi olacak. YSK’nın 12 üyesinden (7 asıl ve 5 yedek) beşinin görev süreleri 24 Ocak’ta doluyor. Görev süresi dolan üyeler yerine Yargıtay’dan 3, Danıştay’dan ise 2 üye seçilecek. Ülke tarihinin en kritik seçiminden sadece birkaç ay önce YSK’nın beş yeni üye belirleyerek bu sürece girecek olması seçim güvenliğine ilişkin soru işaretlerini de ziyadesiyle arttırıyor. YSK’nın bu ay içerisinde seçime girme yeterliliği olan partileri açıklamasıyla başlayacak olan seçim sürecinde vereceği kararlara karşı yargı yolunun dahi bulunmadığı da düşünüldüğünde iktidarın seçim hazırlıklarını her alanda tamamlamak üzere olduğunu görmekte fayda var.

Bu ay içerisinde İBB’ye yönelik iktidarın olası hamlesi de beklenen gelişmelerden biri olarak not edilmeli. Aralık ayı sonunda İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı idari soruşturma dosyasının savcılığa teslim edilmesi ardından başlatılan soruşturma bahane edilerek her an görevden alma/kayyum atanması dahil her türlü müdahalenin zemini oluşturulmuş durumda. Dün Danıştay tarafından verilen İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma işleminin “hukuka uygun olduğu” kararı, 10 Ocak’ta görülecek Türk Tabipler Birliği (TTB) yönetiminin görevden alınması davası ve 11 Ocak’taki Şebnem Korur Fincancı davasının karar duruşmaları ise karanlığın diğer emareleri.

Önümüzdeki gündemler moral bozucu gelişmeler şeklinde değil yakın gelecekte nelerle karşılaşacağımızı öngörerek pozisyon almak ve muhalefetin kendi siyasi ajandasını ortaya koyması için son uyarılar olarak okunmalı. “Sandığı bekleyin, aman sabredin” telkinleriyle rüzgârın muhalefetten yana döneceği okumasının defalarca yanlışlandığı da unutulmamalı. Karanlığı sonlandırıp, şafağı söktürmek isteyenlerle “Emek ve Özgürlük İttifakının” 15 Ocak Kartal mitinginde Türkiye İşçi Partisiyle buluşmanın tam zamanı.