Sendikalar devletten neden para istemiyor?

Vardiya köşemizde bu kez belediye işçisi Savaş Özmen söz alıyor.

Savaş Özmen

Pandemi ve üstüne ekonomik kriz, maaşlı çalışanları darmaduman etti.  İşçi sınıfı şu an ülke tarihinde hiç olmadığı kadar marketlere ve bankalara çalışıyor.

Servet transferini geçtik, açık, net, kitlesel ve acımasız bir şekilde, milyonlarca insanın satın alma gücü budanıyor. Belli belirsiz bir geleceğe borçların yığıldığı, insanların, taksitli kredili kölelere dönüştürüldüğü bu dönemde, gelecek kuşaklara, neredeyse genetik olarak alışveriş, çarşı-pazar stresi aktarılıyor.

Böyle bir dönemde, sadece iş yerinden parasal alacakları/hakları düzenleyen toplu sözleşmeler, alacaklarımızı tahsil etmeye yetebilir mi? Tamam, işverenden alacağımız maaş zammı yüzdesi vb. konular hayati önemde fakat, feci enflasyonun cebimden çaldıklarını ve pandeminin her anlamda yıpratıcılığını nasıl telafi edebilirim/dengeleyebilirim?

Devlet/Meclis, bir "pandeminin ve ekonomik krizin etkilerini telafi etme" yasası çıkarmalıdır.

İki yıllık pandemi sürecinde kârlarını yüzde 200-300 artırmış bankalar ve marketlerden yüksek oranlı ek vergiler alınarak, örneğin seçim dönemi partilere verilecek hazine yardımı da iptal edilip bu fona katılarak vb. milyonlarca çalışana ve çalışmayana, son iki yılın yıpratıcılığına karşı bir destek ödenebilir.

Tam bu noktada sendikalar çok aktif olmalı, bütün konfederasyonlar acilen bir araya gelmeli. Bu yıl imzalanacak Toplu İş Sözleşmeleri (TİS) döneminde bütün pazarlıkların ölçeği genişlemelidir. Hem devletten hem de işverenden alacaklarımızı talep etmek, yaygın bir pazarlık cephesi oluşturabilir.

Misal, "ürettiğimiz mal/hizmetten dolayı işverenden, yüksek enflasyondan dolayı da devletten talep etmek", çalışanların gözünde her zamankinden daha inandırıcı, anlaşılır ve sahiplenilen bir talep olabilir.

Güncel bir konu olan Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın (EYT), 1999'da yasalaşan ve o zaman belki yakın bir mesele olarak hissedilmeyen emeklilik düzenlemesinin, şimdilerde, bu yaşlarında emekli olamayan insanlar için nasıl da yıkıcı bir sorun olduğu hissediliyor. İşçi sınıfının konuya muhatap bölümü 20 yılda yediği kazığı ancak fark ederken, bu ders olmalıdır. Şimdilerde, bu sene bağlanacak TİS'lerin de anlamı (yüksek oranlı enflasyon döneminde yüksek zam alınamamasının önümüzdeki on yıllara tesiri) buradadır: Enflasyon 6 ay/1 senede parayı pula çevirmişken, milyonların hesabı-kitabı bu denli içerdeyken, telafisi de aynı oranda ve şimdi yapılmalıdır. Hem EYT gibi 20 küsür sene sonra bile "basit" bir yasal düzenleme yapılması şansı olamayacaktır hem de seneye bile alacağın misal yüksek oranda bir zam bile, matematiksel olarak güncel kaybı telafi edemeyecektir.

“Keyifleri yerinde”, “Amaan, belediye işçileri zaten iyi ücret alıyor”, “Çalıştıkları yok bunların ya” şeklinde hakaretlere ve iftiralara maruz kalan, ezici çoğunluğu asgari ücretin sadece biraz üzerinde alan belediye işçilerinin artık canına tak etti. Aç kalmak istemiyoruz, tüm paramızı ay başında kredi borçlarına yatırmak istemiyoruz, insan gibi yaşamak istiyoruz!