Erkan Baş’ın açtığı tartışma: İşsizliğin çaresi çalışma saatlerinin düşürülmesi olabilir mi?

Eh bir zahmet artık sermaye de böyle dikensiz gül bahçesinde sefa içerisinde gezmesin. Artan işçi direnişleri de bu sefa gösterisinden emekçilerin artık sıkıldığının bir göstergesidir.

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş katıldığı bir televizyon programında “6 saatin üzerinde çalışmayı yasaklayın, bir anda istihdamı iki katına çıkarırsınız” dedi.

Bu tartışma epey ilgi çekti ama ilgiye daha çok bu sözlere itiraz edenlerin yarattığı rüzgâr neden oldu.

Türkiye’de emeğin haklarını genişletme çabalarına, sermaye çevrelerinden önce, genelde beyaz yaka tarif edilen, tipolojilerden itiraz yükselmesi; 80’lerin yarattığı neo-liberalizm dalgasının bu ideolojik iklimin bekçiliğini, bizzat sermayedar olmayan kesimlerin yapması ilginç. Tabii bunda TV programlarında izeledikleri, esas gelirini sermaye danışmanlığından elde eden “ekonomistler”in ve bol sıfırlı maaşı olan köşe yazarlarının ciddi bir etkisi var. Ekonomi yazarlarının birçoğunun övdüğü, başarı hikayelerini yazdığı sermaye patronlarının, aynı gazeteye, yazının 2 sayfa ötesine ilan vermesi genelde dikkat çekmez. Bu yazıyı okuyanlardan ricamdır: Bir sektör temsilcisiyle, bir patronla söyleşi varsa hemen sayfaları bir kurcalasın, aynı grubun o gazetede ilanı var mı görsün.

Haliyle bu düşüncenin kalemşörlüğünü yapanların fikirleri, reklamla birlikte satın alınan bir üründür.

Yazının bu kısmını uzatmayalım ama Erkan Baş’ın önerisini tartışmadan önce 3 veriden bahsedelim.

1. TÜRKİYE EMEKÇİLERİ ZATEN ÇOK ÇALIŞIYOR

OECD’nin dünyada çalışma saatlerine ilişkin verisinde Türkiye en fazla çalışma saatlerine sahip ülke olarak görünüyor.

-Türkiye’de ortalama çalışma haftası 45,6 saat (buna daha düşük saatli çalışanlar/yarı zamanlı çalışanlar da dahil)

-Türkiye’de her 3 kişiden birisi düzenli fazla mesai yapıyor.

-Türkiye’de çalışanların %80’i haftada 40 saatten fazla çalışıyor.

Rakamları biraz daha anlamak için OECD ortalamasının 36 saat olduğunu, bunun Hollanda gibi ülkelerde 29 saate kadar düştüğünü belirtelim. (1)

Haliyle kaba bir hesapla Türkiye’de çalışanların haftalık çalışma saatindeki yasal sınırı %10 aştığını söyleyebiliriz.

Nitekim TİP Bilim Kurulu’nun 2022 yılında yayınladığı Politika ve Tutum Belgesi’nde (2) de çalışma saatleri konusunda sadece yasal sınırlara uyulsa bile işsizlik oranının %10 oranında azalacağı belirtilmektedir.

2. İSTİHDAM ORANI EN DÜŞÜK AMA İŞSİZLİK ORANI EN YÜKSEK ÜLKE TÜRKİYE

Şimdi verilere bakarak şöyle de düşünülebilir; “Türkiye yaşlı bir ülke, çalışabilir nüfusu az ve çok aşırı bir üretim yapıyor, haliyle herkes çok çalışmak zorunda”. Ancak durum gerçekte böyle değil. Örneğin OECD ülkelerinin dışında bazı ülkelerde -Japonya gibi- çalışma saatleri Türkiye’ye yakın. Ancak ülke genel olarak yaşlı, işsizlik zaten düşük ve üretim Türkiye’nin 4-5 katı. Haliyle geleneksel faktörlere ek olarak çalışma saatlerini bu veriler de destekliyor.

Halbuki Türkiye’de zaten çalışan nüfus oranı, yine Güney Afrika hariç, en düşük ülke. (3)

OECD ülkeleri ortalamasına göre çalışabilir nüfusun %65’i işgücü içeresindeyken Türkiye’de bu oran %49. Yani çalışabilecekken (işsizler hariç işsizler de işgücünün içerisinde) hiç iş aramayan, haliyle işsiz bile sayılmayanlar, işgücüne dahil olmayanlar çoğunlukta.

3. ORTALAMA İŞSİZLİK ORANINDA TÜRKİYE EN YÜKSEK ORANA SAHİP

Yine OECD ülkeleri içerisinde Türkiye son 17 yılda %8,5-13 arasında gidip gelen oranlarla en yüksek işsizlik oranına sahip. Dönem dönem bazı ülkeler Türkiye’yi geçmiş olsa da yıllara dair ortalamada Türkiye bu konuda da birinci. (4)

İşin ilginç yanı ise 2005 yılında Türkiye ile Avrupa ortalaması aynı iken (%9,30) aradan geçen yıllar içerisinde Avrupa ortalaması %7’ye düşmüş, Türkiye oranları ise %13,4’e kadar çıkmıştır.

BU ÜÇ VERİYİ OKUYABİLMEK İÇİN ZEKİ OLMANIZ GEREKMİYOR

Şimdi bu üç veriyi özetleyelim. En düşük işgücüne katılım oranına sahipsiniz ama bu kadar düşükken bile en yüksek işsizlik oranına sahipsiniz, üstüne üstlük de en fazla saat çalışan yine Türkiyeli emekçiler.

Sadece bu üç satırlık özete bakan herhangi birinin söyleyeceği tek bir cümle şu olmalı: “Siz deli misiniz? Çalışma saatlerini düşürüp hem istihdamı artırın hem de işsizliği düşürün.”

Ancak bizde deli olduğunu bilmeyen akıllı daha çok, sermaye cephesini savunanlar, “sermayemizin fabrikaları batar” sloganıyla yine ona kalkan oluyorlar.

EMEKÇİLER ÇOK ÇALIŞIYOR AMA BÜYÜYEN SERMAYE

Gerçekten fabrikalar batar mı? Makro ekonomik veriler biricik örneklerle uğraşmaz, haliyle “amcamın işletmesi batar” ekonomi için yeterli bir veri değildir.

O zaman genel tabloya bakalım:

Genel tablo işsizlik artarken sermayenin daha da çok kazandığını göstermekte. Ülkedeki tüm gelirlerin toplamı ülkenin ekonomik olarak ne kadar büyüdüğünün de göstergesi. O halde bakalım Gayri Safi Milli Hasıla’daki (GSMH) durum nedir?

Son yıllarda ücretlerin paylarında dramatik bir düşüş yaşanıyor.(5) En son açıklanan büyüme verilerinde işgücüne ödenen ücretlerin payı Türkiye tarihinin en düşük verisi olan %29,8’e kadar geriledi. Sermaye artığı ise %50,5’den %54,6’ya çıktı. Bu çeyrekte açıklanan büyüme oranı %4,7’ydi.

Yani özetle büyüyen sermaye kesimi. Emekçilerin reel gelirleri ise, bırakın artmasını, gerilemiş vaziyette.

Halbuki normalde işsizliğin artmasından sermaye kesiminin de etkilenmesi beklenir. Ancak tam tersi.

O zaman ortaya çıkan sonuç sermayenin ücretleri daha da kısmaya devam etmesi. Bunu ekonomik zorluk yaşadığı için de yapmıyor, büyümesine rağmen böyle yapıyor.

Haliyle Erkan Baş’ın önerisi aslında sadece işsizliği azaltma önerisi değil, aynı anda işçilerin hem çalışma saatlerini artıran, hem ücretlerini düşüren sermayeye “artık durun” önerisi.

Emeğe dair tüm OECD verilerinde sondan birinci olan Türkiye, sermayenin büyümesinde ise ilk sırada olan bir ülke. Böyle bir ülkede yapılacak makul öneri tam da Erkan Baş’ın yaptığı öneridir: Çalışma saatlerinin düşürülmesi.

Nitekim Avrupa’da, 10 yıl önce yaşanan yüksek işsizliğe bir çare olarak çalışma saatlerinde düşüş yaşanması bir çözüm olarak bulunmuş ve yıllar içinde bu etkisini göstermiştir.

Ayrıca emek kapasitesini aşırı kullandırarak sermaye birikimini artırmak da emekçilerin görevi değildir. Türkiye’de gelir dağlımı eşitsizliğinin giderek bozulması da bu durumun bir sonucudur.

Eh bir zahmet artık sermaye de böyle dikensiz gül bahçesinde sefa içerisinde gezmesin.

Artan işçi direnişleri de bu sefa gösterisinden emekçilerin artık sıkıldığının bir göstergesidir.

NOTLAR: 

(1) https://www.oecd-ilibrary.org/employment/data/hours-worked/average-annual-hours-actually-worked_data-00303-en

(2) https://tip.org.tr/temel-belgeler/turkiye-isci-partisi-politika-ve-tutum-belgesi-ocak-2022/ ilgili belgede haftalık çalışma saati 35 saat olması bir hedef olarak belirlenmiştir. Ancak bunun daha da düşürülmesi istihdamı artırıcı etki yaratacak.  

(3) https://data.oecd.org/emp/employment-rate.htm#indicator-chart

(4) https://data.oecd.org/unemp/unemployment-rate.htm

(5) https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Donemsel-Gayrisafi-Yurt-Ici-Hasila-III.-Ceyrek:-Temmuz---Eylul,-2021-37183