Bosna’da yeni bir savaş çıkar mı?

Yaklaşık dört buçuk yıl önce, 16 Mayıs 2016 tarihinde yine bu köşede sözcüğü sözcüğüne aynı başlıkla bir yazı yayınlamıştık: “Bosna’da yeni bir savaş çıkar mı?” Düzenli olarak önümüze konulan temcit pilavı geçen hafta da gazetelerin başlıklarındaydı: “Bosna’da her an savaş çıkabilir”, “Savaştan bu yana Bosna silahlı çatışmalara hiç bu kadar yakın olmamıştı”, “Bosna’da savaş tek bir kıvılcıma bakar”. Bosna’yı takip edenler ise Bosna’da hiçbir şeyin asla göründüğü gibi olmadığını bilir. Nasıl ki 25 yıl önce kimse ihtimal vermiyorken savaş nasıl patlak verdiyse, bugün de savaş tamtamları çalarken savaşın kendisi bir o kadar uzak.

Seneler önce yayınlanan yazımızı şu satırlarla bitirmiştik:

Artarak devam eden siyasî krizler sonucunda Bosna yeni bir savaşa gebe mi? Batılı siyasî analistler bir yerlerde savaş çıkmasına çok meraklı. Ama 20 sene öncesinin Bosnasıyla, günümüz Bosnasındaki dinamikler aynı değil. O gün savaştan nemalanan milliyetçi liderler, bugün olası bir savaş sonucu iktidarlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını çok iyi biliyor. İşlevsiz bir devlet olan Bosna emperyalizm için bir tehdit de değil. Dolayısıyla, emperyalizm Bosna'daki statünün bozulmasını istemez. Öte yandan, ne AB'ye üye olmuş Hırvatistan Bosnalı Hırvatları silahlandırma riskine girebilir, ne de AB üyeliği için uğraşan ve ehlileştirilen Sırbistan “Büyük Sırbistan“ macerasına yeniden atılmak için Bosnalı Sırpları destekleyebilir. Bosnalı Müslüman siyasetçiler ise yolsuzluk ve yoksulluğa batmış bu küçük ülkenin var olan kaynaklarını sömürmekle meşguller.”

Bosna konusunda uzman olmanın kriterleri çok basittir: Bosna’ya bir haftalığına turist olarak gidip, Başçarşı’da iki tur atıp çevap ve börek yiyen, Mostar köprüsüne nazır bir kahvehanede kupsuz fincanda bir Boşnak kahvesi içen, Blagaj’daki tekkenin verandasında Una nehrinin kaynağının önünde selfie çeken herkes Bosna uzmanı oluverir! İki de Kusturica filmi izlediniz mi bütün sosyal ve siyasal yapıyı çözmüş olursunuz.

Çok ilginçtir, Türkiye’de bunca Bosna uzmanı varken, ister İslamcı olsun, ister Turancı, ister liberal olsun, ister sosyal demokrat, siyasî kimliği ne olursa olsun bu uzmanların Bosna ile ilgi bilgi kaynakları burun kıvırdıkları Batı medyasıdır. Brüksel ya da Washington kaynaklı bilgiler üzerine haber yapan kanallardan takip ederler Bosna’yı ve bu kaynaklar bugün Bosna’da her an savaşın çıkabileceğini söylüyor.

Nedeni ise koltuğunu kaybetmesi yakın olan, sona yaklaştıkça iyice saçmalayan ve saldırganlaşan bir meczubun kendini bilmez demeçleri. (Kulağa ne kadar tanıdık geliyor değil mi!) Bosna’daki üçlü cumhurbaşkanlığı sisteminin Sırp üyesi Milorad Dodik’ten bahsediyoruz.

Katliamlar ve soykırım üzerine kurulmuş ve yapılan soykırım uluslararası mahkemeler tarafından kabul edildiği halde her nasılsa varlığı devam eden Bosna’daki özerk Srpska Cumhuriyeti’nin lideri, iri kıyım bünyesinin hakkını veren kabalığı, küstahlığı ve kibriyle bilinen eski basketbolcu Dodik… Ki biz bu profilin “eski futbolcu” versiyonunu da biliyoruz.

İşte bu Dodik, Ekim ortasında yine güzel saçmaladı. Bosna’nın bazı kurumlarının Srpska Cumhuriyeti’ni terk etmesini sağlayacaklarmış. Hangi kurumlar? Bir devletin güvenliği, hukuk ve mali sistemi için vazgeçilmez unsurları olan silahlı kuvvetler, yargı ve vergi dairesi. Beyefendi bununla yetinmeyerek SIPA (Devlet Soruşturma ve Koruma Kurumu) ve Anayasa Mahkemesini de kapatacakmış.

Dodik bu kadar hayasızca konuşmak için bu gücü nereden alıyor? Birincisi; Rusya’dan. NATO Balkanlar’ı yutma hamleleri yaptıkça Rusya da buna karşı Balkanlar’ı karıştırmakla tehdit ediyor ki, elinden de başka bir şey gelmiyor zaten.

Ama Dodik’in küstahlığı ve kibrinin asıl güç kaynağı ise Bosna’nın işlemeyen bir devlet olması. Bu sayfalarda çokça yazıldı çizildi: Bosna Savaşı’na son veren Dayton Barışı savaşa son verirken savaşan taraflar arasındaki düşmanlığı ebedi hale getirmiş bir de üstüne üstlük dünya tarihinde eşi benzerine rastlanılamayacak saçmalıkta bir yönetim sistemi inşa etmiştir. İki özerk bölge, 10 kanton, bir özel statülü entite, 8 ayda bir etnik kimliğine göre cumhurbaşkanının değiştiği bir sistem ve bunların hepsi Bosna gibi küçük bir ülkede!

Böyle bir sistemin tıkanması kimseyi şaşırtmamalı. Siyasetin etnik kimliklere göre yapıldığı bir ülkede yolsuzluk ve yoksulluğun da katlanılmaz seviyede olması da kimseyi şaşırtmamalı.

İşte Dodik’in asıl güç bulduğu kaynak budur: İşlemeyen bir devlet!

Gözü kararsa istediğini alır aslında ama büyük ağabeylerin tepkisini çekmemek için, Dayton’ı ihlal ediyormuş gibi görünmemek için, amacının Bosna’nın toprak bütünlüğünü bozmadan daha çok otonomi elde etmek olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Savaş yok, savaş olmayacak ve savaş olma ihtimali de yok!”

Bunu söylerken bir yandan da 22 Ekim’de Saraybosna’nın yanı başındaki Jahorina dağında zırhlı araçların, helikopterlerin ve kamuflajlı ve saldırı silahlarıyla donanmış özel polis kuvvetlerinin katıldığı bir tatbikat düzenlemekten de geri durmuyor. Güya “terörle mücadele kapsamında yapılan bir tatbikat”mış.

Dodik’e tepki gecikmedi. Hali hazırda Dodik’in ülkeye girişini yasaklayan ABD, bölücü hamlelerine devam ederse buna ilişkin bir takım yaptırımların uygulanacağı konusunda uyardı. Geçtiğimiz Cumartesi günü ABD’nin yeni Balkanlar özel temsilcisi Gabriel Escobar da Bosna’ya geldi. ABD “Srspka Cumhuriyet’inin Bosna Devleti’ne ait kurumları kapatması Dayton’a göre kabul edilemez” diyor.

Yeni Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt ise Dodik’in bu çıkışlarına BM düzeyinde tepki verilmesini istedi ve Dodik’in bu hareketlerinin tek bir ülkede değil, uluslararası alanda bir krize yol açacağı konusunda uyararak temcit pilavını sofraya çıkardı: “Bosna parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya ve bir çatışmanın çıkma olasılığı çok gerçekçi bir öngörü”

Olasılık çok gerçekçiymiş!

Batı medyasında bu demeç manşetlerde yer aldı ve savaş tamtamları çalmaya başladı. Ne de olsa ilk ağızdan “çok gerçekçi” bir ifade var!

Fakat şu da bilinir ki; Batı’nın gerçeği ile Balkanlar’ın gerçeği çoğu zaman birbiriyle örtüşmez.

Bosna’da önümüzdeki sene seçim var. Geçen seçimde Dodik çok önemli mevzileri kaybetti ve önümüzdeki seçimde bu kaba saba, kibirli hırsızın siyasetin hurdalığını boylayabileceği konuşuluyor. Dodik’in seçmenlerine sunacağı hiçbir şey yok, savaş hamaseti ve milliyetçi provokasyondan başka…

Bu hamaset ve milliyetçi provokasyon sadece Sırp milliyetçilerinin değil, Hırvat ve Boşnak gericilerinin de işine geliyor. Malum; milliyetçilikler birbirlerini besler ve toplumdaki yozlaşmayı, yoksullaşmayı perdelemekte üzerine yoktur.

Pekiyi, savaş çıkar mı?

Bu sorunun yanıtını vermek için doğru soru şu olmalı: Savaş kime fayda sağlar? Bir ülkeyi kendi babasının malı kullananlara mı? Ki bazıları gerçekten babasından devraldı. Ülkeyi zaten mezbeleliğe çevirenler mi? Ülkeyi avucunun içinde tutan emperyalizm mi? Kime fayda sağlar? Düzen zaten kurulmuş ve kimse kendi konumunu riske atmak istemez. Dahası, bütün bu milliyetçi liderler şu saatten sonra kendileri için bir avuç manyak dışında kimsenin savaşmayacağını da çok iyi biliyor.


 

[email protected]

Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/

Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/