Bosna-Türkiye: Savaş naraları arasında bir aşk romanı

Bosna-Hersek’te yaşanan ve hatta yeni bir savaşın çıkacağına dair söylentilerin sıklıkla telaffuz edildiği siyasî krize Türkiye de en üst düzeyde müdahale etmiş. ABD’nin yaptığı gibi, ayrılıkçı söylemleriyle krizin çıkmasına neden olan Bosna-Hersek başkanlık konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik’e ültimatom verip “istenmeyen adam” mı ilan etmiş? Hayır! Savaş çıkarsa Türkiye’nin İHA’ları Bosna-Hersek ordusunun emrindedir mi demiş? Hayır! Dodik’in tehdit ettiği Bosna yargı ve yürütme organlarına mali destek mi verecekmiş? O da hayır. Pekiyi ne yapmış? 

Yedi yıl önce, Mayıs 2014’te Bosna’da bir düşünce kuruluşu olan Populari tarafından yayınlanan bir raporun başlığı “Siyasi Bir Aşk Hikâyesi: Türkiye ve Bosna-Hersek İlişkileri”ydi.(1) Toplam 56 sayfalık rapor Türkiye-Bosna ilişkilerini başta iktisat olmak üzere çok farklı yönleriyle masaya yatırmıştı. Raporun dikkat çektiği nokta ise, var olan siyasî, kültürel, sosyal ilişkilerle kıyaslandığında iktisadî ilişkilerin çok cılız olduğuydu. Söz konusu yatırımlar olunca nüfusu iki milyon olan Slovenya ve nüfusu üç milyon olan Hırvatistan’ın bile gerisinde kalan Türkiye’den gelen girişimcilerin yaptıkları yatırımların ise çoğunlukla var olan işletmeleri satın almak şeklinde olduğu vurgulanıyordu. Bu yatırımların arasında biri var ki Bosna'da dillere destan: 2008 yılında THY’nin Bosna-Hersek’in tek ulusal havayolu firması olan BH Airlines’ın %49 hissesini satın alması. BH Airlines 2015 yılında iflas etti ve firmanın batmasından THY sorumlu tutuluyor. 

Populari’nin raporu Bosna’da da çok popüler olan Türk pembe dizilere atıfta bulunarak Türkiye-Bosna ilişkilerini bir aşk romanına benzetiyordu. İktisadî bağlamda karşılığı olmayan bir aşk romanı…(2)

Bosna’da yaşanan ve geçen hafta bu köşede analiz etmeye çalıştığımız siyasî krize Türkiye’nin verdiği tepkiye bakarsak görebildiğimiz tek şey bu aşk romanının devamının yazıldığı. Eksiği var, fazlası yok!

Bosna’daki siyasi kriz devam ederken uzun bir süre Türkiye’den ses çıkmadı. Ta ki Bosna’nın en çok okunan günlük gazetesi Dnevni Avaz’da “Erdoğan neden susuyor” başlıklı bir yazı yayınlanana kadar. Türkiye’nin Saraybosna Büyükelçiliği iki gün sonra bu yazıya yanıt olarak bir mektup yayınladı ve Türkiye’nin başından beri süreci takip ettiğini, krizin çözüme kavuşabilmesi için üçlü diplomasi yürüttüğünü ifade etti. 

Makale Türkiye’de çok tepki çekti. Bu tepkinin ardında ise Dnevni Avaz’ın sıradan bir gazete olmaması yatıyor. Avaz’ın sahibi, Bosna’nın Berlusconisi ya da Cem Uzan’ı olarak tanımlayabileceğimiz Fahrudin Radonçiç Bakir İzzetbegoviç’in en önemli siyasî rakiplerinden. Liderliğini yaptığı SBB’nin (Savez za bolju budućnost: Daha iyi gelecek için birlik) geçtiğimiz seçimlerin birini kaybetmesi üzerine Radonçiç şunu söylemişti: “Ben bu seçimde sadece İzzetbegoviç’le değil, Erdoğan’la da mücadele ettim.”

RTE’nin açıktan açığa Bakir İzzetbegoviç’i desteklediği herkesçe bilinen bir gerçek. Her fırsatta ifade ettiği gibi, merhum Alija İzzetbegoviç Bosna’yı RTE’ye emanet etti. Tabii ki oğlunu da! RTE’nin oğul İzzetbegoviç’e desteği bu bağlamda anlaşılabilir bir şey ama pek tabii ki başka bir ülkenin iç işlerine karışma anlamına gelen bu tutum Bosna’da İzzetbegoviç muhalifleri tarafından hiç de hoş karşılanmıyor. Hatta İzzetbegoviç’in partisi SDA’da bile bu durumdan hoşnut olmayanlar var. Nitekim 23 Ekim’de yayınlanan yazıda Bakir İzzetbegoviç, RTE’nin vasalı olarak anılmıştı. 

Dnevni Avaz’daki yazının çıkmasından bir hafta sonra, 2 Kasım’da Bakir İzzetbegoviç Türkiye’ye geldi ve kapalı kapılar ardında RTE ile görüştü. Ne konuşulduğunu bilmiyoruz. 

Hemen ertesi gün 3 Kasım’da Türkiye’deki Bosna, Sancak ve Rumeli dernekleri tarafından Bosna’daki siyasî krize ilişkin bir ortak mektup yayınlandı. Bildik hamasi söylemlerin ötesine geçmeyen bildiri Saray Rejimi’ni biraz daha hareketlendirmeye yetti. Hemen ertesinde 7 Kasım’da RTE Türkiye’deki Boşnak STÖ’lerinin temsilcilerini Huber Kökü’nde kabul etti. Kapalı kapılar ardında basına kapalı olarak yapılan görüşmede neler konuşuldu bilmiyoruz. 

Bunun ertesi günü Alija İzzetbegoviç’in dava arkadaşlarından Hasan Çengiç’in vefatı dolayısıyla Saraybosna’da düzenlenen cenaze törenine Türkiye’den üst düzey katılım gerçekleşti. Numan Kurtulmuş ve Efkan Ala’nın hazır bulunduğu törende Hasan Çengiç’in babası Halid Çengiç şunları söyledi: 

''Benim oğlum vefat etti, ancak biliyorum ki Türkiye'de bir evladım daha var, o da tüm ümmetin lideri Recep Tayyip Erdoğan'dır''

RTE yeri geldiğinde evladınızı emanet edebileceğiniz bir baba, yeri geldiğinde evladınız. Populari’nin dikkat çektiği “aşk romanı”ndan duygusal bir kuple…

Elbette ki bu ziyaretten sonra, savaştan bu yana en önemli krizin yaşandığı Bosna’da konuyla ilgili olarak üst düzey temaslarda da bulunuldu. Onlar da kapalı kapılar ardında. Neler konuşuldu bilmiyoruz. 

Ama âdeta malumun ilamı niteliğinde bir ziyaret gerçekleştirdi Türk heyeti: TC Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan “Bosna-Hersek İslam Birliği”nin yeni binası ziyaret edildi. Bir klişe daha; Türkiye’nin Bosna’ya yatırımlarının sadece dinî-tarihî eserlerle sınırlı kaldığına ilişkin gün geçtikçe popülerleşen ve Bosna’da artık açıktan açığa tepki çeken bir klişe daha temsil edilmiş oldu.

Yani, belki Dodik’in kulağı çekilmiyor, Türk İHA’lar Bosna ordusunun emrine verilmiyor, Bosna’ya mali destek verilmiyor ama Türkiye’nin Bosna’ya yaptığı yardımlar yine de dillere destan!

Bu arada Dodik 9 Kasım’da Ankara’da Recep Tayyip Erdoğan’la 1 saat 40 dakikalık bir yemek yedi. Yine kapalı kapılar arkasında. Yine ne konuşulduğunu bilmiyoruz.

Patolojik bir biçimde mitomaninin (kendi yalanına inanma) girdabına yakalanmış Türk İslamcısı Türkiye’nin Bosna’ya verdiği destekten emin. Bunun verdiği kendinden emin havayla Yeni Şafak’ta iki gün önce bir haber yayınlandı: “Sırpların kriz çıkardığı Bosna’daki Boşnaklar soruyor: Türkiye’deki muhalefet bizi sevmiyor mu?” Boşnaklar RTE ve Türkiye’nin Bosna’ya verdiği destekten o kadar memnunlarmış ki, Türkiye’deki muhalefetin destek vermemesinden şikâyet ediyorlarmış. Açtıkları #hvalaerdogan (Teşekkürler Erdoğan) hashtagiyle Twitter’ı yıkmışlar. Baktık; #hvalaerdogan hashtagiyle atılmış toplam 30 (yazıyla “otuz”) tweet’le ortalık yıkılmış gerçekten de! Bunların bir kısmını da “Bosna sevdalısı” Türkler atmış tabii ki.  

Bu hashtage destek verenlerden biri de RTE’yi neredeyse canını verecek kadar seven, Zaman Gazetesi’ndeki yazılarıyla Türkiye’de de tanınan Emine Şeçeroviç (Kaşlı). Kendisi çocukluğunu kuşatma altındaki Saraybosna’da geçirmiştir. Tanımayanınız yoktur. Varsa da sizin ayıbınız. Şeçeroviç daha ne yapsın. Bunu bir billboardlarda duyurmadığı kaldı. 

Türkiye’nin önce sessiz kalmasının eleştirilmesinden sonra “yoğun diplomasi” ile kapalı kapılar ardındaki görüşmelerde neler konuşulduğu merak konusu ama Şeçeroviç bununla ilgili olarak bize ipuçları veriyor. Bir Youtube sayfasındaki programda aynen şu ifadeleri kullanıyor:

“Tabii Türkiye’nin gündemi kendiliğinden yoğun. ... Evet, kardeş ülkeyiz, özel bağlarımız var ama bazen de biz de bencillik yapıyoruz. Boşnaklar olarak istiyoruz ki Türkiye her anında burada ne oluyor, ne bitiyor bizim bütün dertlerimizi bilsin. Bizimle de her türlü ilgilensin. Öyle bir beklentiye de giriyoruz aslında. Biraz belki bencilce. Ama Türkiye de öyle bir durumda ki. Nereye yedirsin? Kendi gündeminin dışında bir de Türkiye’ye umut bağlamış sadece bir Bosna yok. Başka bir sürü ülke var. Dolayısıyla bazen birden gündeme giremiyor olması normal.”(3) 

Durum daha güzel ifade edilemezdi. Şeçeroviç özetle Türkiye’den çok da bir şey beklenmemesi gerektiğini söylüyor aslında. Ama daha güzelini de bu makalenin yazarını engellediği Twitter hesabında söylemiş: “Bugün vatanımızda var olan barışı korumak için, tüm gücümüzle mücadele ederken, siz susanlar, yarın sırf işinize geliyor diye, Bosna’yı ve Boşnakları siyasetinizde kullanmayın. Buraya, börek yemeye gelip de, sevginizden bahsetmeyin.”

Bugün ortalama bir Boşnak da aynen bu şekilde düşünüyor: Bugün susanlar, yarın öbür gün börek yemeye (ve de Bosna İslam Birliği’nin yeni binasını ziyaret etmeye) geldiğinde Bosna sevgisinden bahsetmesinler. 

Her aşkın bir sonu vardır…

(1)Boşnakça basılan raporun İngilizce çevirisi için: http://www.populari.org/files/docs/411.pdf

(2)Bu yazıya atıfta bulunan makalemiz İleri Portal’da “Siyasî bir aşk hikâyesi: Türkiye ve Bosna-Hersek İlişkileri” başlığıyla yayınlanmıştı.

(3)https://youtu.be/4nJGjkGvg2Q?t=956

[email protected]

Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/

Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/