3 Aralık neden kutlanmaz?

Engelliler gerçek anlamda eşit yurttaşlık haklarını kazanana kadar engellilere reva görülen bu tabloyu kutlanacak bir şey varmış gibi gülümseyen fotoğraflarla geçiştirenlerin canını sıkmaya da devam edeceğiz.

Yarın 3 Aralık 2022… Dünya Engelliler Günü.

Engellilerin insan onuruna yakışacak bir yaşama kavuşması için sembol günlerden biri bu. Çünkü Dünya Engelliler Günü, Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılından bu yana bir farkındalık günü.

Ülkemizde anlamı çok aşınmış bir sözcük bu “farkındalık”, neredeyse her 3 Aralık farkındalık günü değil de bir kutlama gününe dönüştürülüyor. Sorunlara çözüm üretmesi gereken yetkililer, siyasetçiler, kurumlar birden engellileri hatırlıyor, şölenler, halaylar, fotoğraf çekimleri derken 4 Aralık geliyor. Birden her şey bir gün öncesine geri dönüyor, yıllar geçiyor ve değişen hiçbir şey olmuyor.

Oysa Birleşmiş Milletler Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanarak yürürlüğe girmesinden bu yana 13 yıl, 5378 sayılı Engelliler Kanunu’nun kabul edildiği günden bu yana ise 17 yıl geçmesine rağmen engellilerin toplumsal yaşama katılımları önündeki engeller kaldırılamadı, aksine ülkenin tüm siyasal, sosyal, ekonomik krizlerinin katlanarak arttığı bugünlerde engelliler yoksullukla hatta açlıkla mücadele eder duruma geldi.

Ülkemizde engelli alanı gerçek anlamda bir istatistik çalışmayla incelenmediği için ortalık hükümetin şu sayıda engelliye sosyal yardım ödüyoruz, hem de öyle çok ödüyoruz ki bakın toplamı da şu kadar milyon lira diye övüne övüne anlatması dışında ortada pek bir veri bulunmuyor. Oysa bu sosyal yardımları alan kişi sayısı 600 bin ve ülkemizde 10 milyon civarında engelli olduğu tahmin ediliyor.

Bakanlığın üzerinden yıllar geçmiş kendi yarım yamalak veri çalışmalarında bile tek engeli olanların oranı nüfusun % 7’si civarında, çoklu engelleri, süreğen hastalıkları olanları, yaşlıları işin içine kattığınızda aileleriyle birlikte nüfus olarak ülkenin yarısından bahsediyoruz aslında. Çünkü engellilerin ülkemizde bağımsız bir yaşam kurması imkânsız, ailede bir engelli varsa tüm aile bu durumdan doğrudan etkileniyor. Engelliler arasında işsizlik oranı ise % 90’larda. Bilmem başka bir istatistik gerekir mi durumu özetlemek için?

Bugün açlık sınırının 8000, yoksulluk sınırının ise 25 bin tl olduğu biliniyor. Oysa engelli çocuğuna baktığı için çalışamayan annenin aldığı bakım maaşı 3400, en düşük engelli maaşı 1124 TL, bu ülkede bir engellinin en ağır engel oranıyla mesela % 90 engelli ise alabileceği en yüksek maaş 1687 TL. Düşünün kendi öz bakımını bile yerine getiremeyecek düzeyde ağır engeliniz var, çalışmanız zaten imkansız ve bu ülke size 1687 TL ile geçin diyor.

Ne mutlu böyle günlerde göğsünü gere gere haydi bir 3 Aralık kutlaması düzenleyelim de bu vesileyle yaşamlarımızdaki güzellikleri, kazandığımız hakları ve umutlu geleceğimizi kutlayalım diyebilen ülkelerde yaşayan engellilere ancak bizler öyle bir ülkede yaşamıyoruz maalesef.

Zira bazı ülkelerin Mars’a uzay aracı gönderdiği bir çağda biz, engelli çocukların hâlâ okula bile kabulünde ciddi dirençle karşılaştığı, toplumdan sistematik olarak ve barbarca dışlandığı, yaşamanın her alanında her gün ayrımcılığa uğradığı, itilip kakıldığı, yetişkin engellilerin evlerinde hapis bir hayata mahkûm olarak işsizlik ve yoksullukla boğuştuğu, en basitinden kaldırımlarında bile yürüyemediği bir ülkede yaşıyoruz.

Bu sebeple engelli bir çocuğun annesi olarak benim her gelişinde gerildiğim bir gün bu 3 Aralık. Aynı 2 Nisan Otizm Farkındalık Günü ya da Mayıs ayındaki Engelliler Haftası gibi.

Biz hak savunucuları ısrarla “3 Aralık Kutlanmaz” demeyi sürdüreceğiz. Engelliler gerçek anlamda eşit yurttaşlık haklarını kazanana kadar engellilere reva görülen bu tabloyu kutlanacak bir şey varmış gibi gülümseyen fotoğraflarla geçiştirenlerin canını sıkmaya da devam edeceğiz.