1-0-2

Futbol oyununun heyecanıyla veya o kendi içindeki hikayesiyle hiç ilgilenmeyip, tabelada yazacak olana dair kişisel fayda peşinde koşanlar, oyunun neredeyse belirleyici bir parçası olmuş durumdalar.

Konumuz insanların şans oyunlarına yatkınlıkları değil. Bu oyunların eğlencesine veya kazanç potansiyeline duyulan ilgiye de esasında çok ilgi duyuyor değilim. Ben kendimi bir futbolsever olarak tanımlıyorum. Hatta daha geniş bir tanımla; sporsever. Futbol oyununa odaklanıyorum ve bu oyun etrafında giderek daha büyük bir alan kaplayan bahis oyunlarının, hem oyuna hem de onu takip eden kitleler üzerindeki etkisine değinmek istiyorum.

Futbol, kendi başına bir eğlence. Teorik olarak eğlencesinin kendine yetmesi beklenir. Bu eğlencenin bir bölümü zaten oyunun şansla açıklanabilirliğinden de kaynaklanıyor. İyi oynayan her zaman kazanamıyor, bazen hiç olmayacak şeyler oluyor, bir takım gol atıyor, gol yiyor. Futbol bir şans oyunu olmamakla birlikte, şansın da bir faktör olduğu bir oyun. Mesela şans faktörü basketbolda çok daha düşük oranda belirleyici. Bugün şans şu takımın yanındaydı diye bir basketbol yorumu hiç duymadım ama futbolda mümkündür. Eğer insanların bir şans oyununa ilgisi varsa, futbol bunu belli oranda karşılayabilir.

Maalesef görünen o ki, futbolun sunduğu eğlence, oyunun kendi içerisindeki şans faktörü ve diğer özellikler artık sadece futbolun kendisini takip etmeye yetmiyor. Futbol, takipçilerinin bir bölümünü bahis oynayıcılarına kaptırmış durumda. Futbol oyununun heyecanıyla veya o kendi içindeki hikayesiyle hiç ilgilenmeyip, tabelada yazacak olana dair kişisel fayda peşinde koşanlar, oyunun neredeyse belirleyici bir parçası olmuş durumdalar.

Bunun en tipik örneğini, son yıllarda tüm dünyada uygulamaya konan VAR teknolojisinde görmek mümkün. Futbolun özüne dair ilgi duyan bir insan, bir santimlik ofsaytı veya oyuncunun topu koluyla mı, kolunun kenarıyla mı düzelttiğine neden ilgi duyuyor olsun? Atılan golün nizamilik kontrolüyle, gol anının coşkusu arasında bir seçim yapılacaksa, neden yanındaki insana sarılmak yerine, televizyonda pozisyon analizi yapsın? Futbolsever insan, gol olduğunda sevinir, gol olmadığında üzülür. Gerçekten gol olmuş mu, olmamış mı diye pozisyonları ileri geri sarmaz. Çünkü gol de, olmayan gol de oyunun bir parçasıdır. İsmail Kartal’ın vakti zamanında dediği gibi “hakem verdiyse penaltıdır” gibi bir yere geliyoruz ama öyle gerçekten. Bütün insan hataları da o oyunun içindedir. O ileri & geri sarmayı futbol oyununa yaptıranlar, futbolseverler değil, o topun gol olup olmamasını finansal bir perspektifle değerlendirenlerdir. Futbola eğlenmek için para yatıranlar değil, futboldan para kazanmak burada olanlar... Bu elbette sadece futbol üzerinden bahis oynayanlar değil, o topun gol olup olmamasından finansal çıkar sağlayan, futbolun tüm paydaşların konusudur. “Futbolun paydaşları” tamlaması spor & ekonomi içerikli metinlerde standart olarak gelmek zorunda olduğu için ben de böylelikle cümle içinde kullanmış olayım.

Futbol büyük bir keyifse, insan bu keyfi neden finansal bir enstrüman olarak kullanmayı tercih eder? Ben bir tenissever değilim. Oyunun kendisiyle veya o sporu icra edenlerle hiç bir bağım yok. Kendimi biraz zorlasam, bahis yapacak yer arıyor olsam, bir tenis maçı üzerine bahis yapabilirim. Beni o sporcu veya bu sporcu hiç ilgilendirmiyor. Zaten hangisinin daha iyi tenis oynadığını da anlamıyorum, öyle televizyondaki alevli ekranı izler gibi izliyorum. Lakin kendini hem tenissever olarak niteleyip, hem de tenis üzerine bahis yapabiliyor olmak biraz garip açıkçası. Buradan anlaşılıyor ki, bu insanlar zaten futbolsever değillermiş. Futbolun kazanma veya kaybetme tarafıyla ilgililermiş. Eğer sadece kazanma ve kaybetmeyle ilgiliyseniz, oyunun o tüm süreci sizin için hiç önemli değilse, 2-2 bitmiş maçın nasıl 2-2 bittiği ilgi alanınız içinde değilse, eğer 80. Dakikada 1-1 olan bir maç için “evet maç şimdi en baştan başlıyor” diyorsanız -ki maçta denklik olması, o ana kadar oynanan şeyi anlamsız kılmaz-, o zaman tek ilgi duyduğunuz şey olan sonuçtan, kişisel fayda elde etmeye çalışmanız mantıklı görünüyor.

İşin kişisel tarafı beni ilgilendirmiyor. Sorun şu ki, futbol oyununun özüne odaklanmayan, keyif talep etmeyen kitleler, oyunu kendi talepleri doğrultusunda değiştiriyorlar. Oyun gitgide sonuç üzerinden anlatılan bir hale geliyor. Matematik, istatistik, mühendislik... VAR sistemleri, ofsayt çizgileri, gol teknolojileri, xg istatistikleri, koşu mesafeleri... 7’den 77’ye her kesimden insan tarafından izlenildiği varsayılan futbola dair bazı konuları mühendislik derslerinde falan okutsanız sırıtmaz. Futbolda problem çözme vardır ama problemi sahanın içerisindeki futbolcular çözer. Eline istatistik kağıdını alan taraftar çözmez.

Futbol oyunu çevresinde dönen, güya oyunu katkı sunmak için eklenen teknolojik olanaklardan, bahis sektörüne, medyanın spor anlatısından, bütün bu organizasyonun dizaynına kadar ortada çok net bir perspektif var. Bunlar belli bir yaklaşımın farklı alanlardaki uygulamaları. Özünde de oyunun 1-0-2 üzerinden anlatımı var.

Futbol, “tüm paydaşlarıyla” bu gerçekle yüzleşmeli. Eğlencesini, coşkusunu, gerçekliğini kaybeden bir oyunu 1-0-2’ler, VAR’lar, istatistikler kurtarmaz. Onlar oyunun üzerine oyun oynayabilecekleri başka bir oyun bulurlar, buldukları an da çekip giderler. VAR odasından haber gelir, “taraftarlara haber verin, gol oldu, sevinsinler...” Biz de seviniriz. Biraz buruk bir sevinç olur tabi, keşke üst oynasaydık.