Sil baştan başlamak gerek “bazen”

Beşiktaş’ın elinde öyle kolay kolay bozabileceği bir kadro bulunmuyor. Takımın omurgası kabul edilebilecek oyuncular ligde kendilerini ispatlamış durumdalar ve takımın durumdan bağımsız olarak üst düzey -veya yeterli- performans sergileyebiliyorlar.

Valerien Ismael yönetimindeki Beşiktaş’ın geleceğe dönük fikir vermesi açısından yeterli sayıda haftayı geride bıraktığımızı düşünüyorum. Zira Ismael, karmaşık bir oyun veya oyuncu tercihleri üzerinden sistem inşa eden bir teknik direktör profili olmadığını ortaya koydu. Beşiktaş’ta neyin gelişime açık olduğu, ne kadar gelişime açık olduğu ve oyun sisteminin potansiyelini ortaya koymuş durumda.

Ismael’in çok net bir şekilde tarifleyebileceğimiz bir oyun düşüncesi var. Agresif bir ön alan baskısı üzerine mümkün olduğu kadar kestirmeden rakip kaleye ulaşmaya çalışan bir oyun. Bu oyunun talep ettiği oyuncu tiplemesi de netleşmiş durumda. Yüksek fiziksel seviyeye sahip, devamlılığı olan, ikili mücadelelerde rakibine üstünlük sağlayacak bir tür “heavy metal” takımı. Bütün bu stili, modern olarak uygulamaya koyduğunu da ekleyelim. Bu oyun, Avrupa’da bir çok kulübün tercihi haline gelmiş, bilinen bir tarz.

Bardağın bu tarafı bu kadar doluyken; toplamda renksiz, soru işaretleri barındıran bir resmi ortaya çıkabilir mi? Cevap maalesef evet olabilir. Zira futbolda ilkesel doğruluk her zaman iyi sonuç vermez. Çünkü o başarının ortaya çıkması için bazı başka parametreler de gerekir. Zamanlama, belki de bu parametrelerin en belirleyici olanı olabilir. “Şimdi zamanı değil” gibi muhafazakar bir perspektif getirecek değilim ama bazen gerçekten zamanı değildir. Futbol, netice itibariyle bir laboratuvarda diğer koşulları sabitleyip icra edilen bir deney değil.

Valerien Ismael oyunu, Beşiktaş’ın son 6-7 senede oluşturduğu -belki de tesadüfen oluşan- oyun ezberini tamamen zihninden silip, yepyeni bir oyun düşüncesine geçmeyi öneriyor.  Bir çeşit “sil baştan” önermesi. Bu tip teklifler genellikle son tüketim tarihi geçen ürünler için kullanılabilir veya potansiyeli sınırlı yapılar için tercih edilebilir. “Bu oyunla gidebileceğim maksimum seviye bu olabilir” diyip, belki de çok başarısız değilken bile vazgeçebilirsiniz. Elinizdeki takımında elle tutulur hiç bir parça yoktur, zaten her şeyi en baştan kurgulayacaksınızdır, “madem böyle o zaman en iyisini kurgulayayım” dersiniz, bunun da bir mantığı vardır.

Beşiktaş’ın elinde öyle kolay kolay bozabileceği bir kadro bulunmuyor. Takımın omurgası kabul edilebilecek oyuncular ligde kendilerini ispatlamış durumdalar ve takımın durumdan bağımsız olarak üst düzey -veya yeterli- performans sergileyebiliyorlar. Oyunu bozmak ve yeniden yapmak demek, temel olarak mevcutta zaten üst düzey performans göstermekte olan oyuncuların da soru işareti haline geleceği bir belirsiz gelecek demek.

Beşiktaş’ın geleceğinde temel direklerden biri olması düşünülen ve yabancı sınırı sebebiyle de ekstra değer kazanan Rıdvan Yılmaz teorik olarak 3-4-3 formasyonuna uyumlu gözükse de şu an için performansı yeterli görünmüyor. Bir oyuncunun 3-4-3’teki oyundaki ağırlığıyla 4-3-3 veya bir başka formasyondaki ağırlığı aynı değildir. 3-4-3 düzeninde iki kenar oyuncusunun vasat sezon geçirmeye hakkı yoktur. Bu durum gerçekleşirse, o takım hedeflerine ulaşamaz. Bu formasyon, Rıdvan’dan bir tür “beklik” değil, aynı zamanda yüksek kalitede bir “futbolculuk” talep ediyor. Rıdvan henüz bu düzeyde değil, gelecekte olabilir ama şu an değil. Gelecek sezonun planlamasında Rıdvan’ın pozisyonuna başka hangi oyuncuyu yazabilirsiniz veya bu düzende Rıdvan’ın performansını nasıl arttırabilirsiniz. Bu soruların da henüz yanıtları yok.  Mevcut performansın 3-4-3 için yetersiz olduğunu ise bugün için söyleyebiliyoruz.

Takımın hangi oyun düzeni, hangi formasyonu oynayacağından bağımsız olarak, belli ki en önemli oyuncusu yine Rachid Ghezzal  olacak. Lakin yeni oyun düzeninin Ghezzal’ın oynayabileceği en iyi sistem olduğunu da iddia etmek mümkün değil. Her futbolcu, taşıdığı özellikler bakımından bazı zaaflara sahiptir. Ghezzal’ın kariyeri boyunca en büyük zaafı, attığı gol sayısının azlığıydı. Zaten bütün bu yaptıklarına ek olarak, çok daha fazla gol atabiliyor olsaydı, sınıf atlayıp şu an başka seviyelerde futbol oynamaya devam ediyor olabilirdi. Lakin Ghezzal bu, Beşiktaş bu, Türkiye futbol liginin seviyesi de bu. 343 formasyonu; Ghezzal’ın direkt tabela katkısındaki sorununu parlatan, büyüten, daha büyük sorun haline getiren etkiye sahip. 4231 formasyonunda herhangi bir maçta gol atma hayaliyle sahaya en az 4 futbolu taşıyabiliyorken, bu sayı 343 formasyonunda 3’tür. Dolayısıyla, öndeki üç oyuncudan talep edilen gol sayısı, 4231’e göre daha fazladır. Bu durumda, ya Ghezzal’a daha fazla gol attıracaksınız, ya da diğer iki oyuncuyu öyle seçeceksiniz ki Ghezzal’ın gol zaafını ortadan kaldıracak. Beşiktaş, ön tarafa yapacağı 2 transferden herhangi birinden yeterli gol katkısı alamazsa, bu hesaba göre yarışamıyor.  

Beşiktaş’ın başarısız bir sezon geçirdiği şüphe götürmez bir gerçek. Bunun sağlamasını zaten sahaya yansıtılan performans ve puan durumundan yapabiliyoruz. Lakin problemin temelinde, belirleyici bazı oyuncuların performanslarındaki yetersizlik mi, yoksa taktiksel sorunlar mı var, önce buna cevap vermek gerek. Sorunu ilki olarak seçiyorsanız 2 transferle bambaşka bir seviyeye çıkabilirsiniz. İkinci yoldan gidiyorsanız yolunuz çok daha uzun ve zordur. Kaldı ki önceki formasyonda sorun olarak görmeyeceğiniz Rıdvan veya Ghezzal gibi oyuncular bile bu düzende sorun veya en azından soru işareti üreten oyuncular haline geliyorlarsa, sorulacak soru açık oluyor; Beşiktaş bu değişimi yapmaya mecbur mu? Cevabımız “mecbur” olsa bile, o zaman arkasından doğal olarak şu sorular geliyor; Beşiktaş’ın ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar böyle bir değişimi başarıyla gerçekleştirebilir mi?

Bugün tartıştığımız konu Valerien Ismael’in sisteminin sonuç verip veremeyeceği veya Ismael’in bunu yapmaya muktedir olup olmadığı da değil. Bütün bu parametreleri laboratuvar deneyindeki gibi olumlu kabul etsek de girilen bu yol çok fazla belirsizlik üretiyor. Soru işareti olmayan alanlarda da soru işaretleri yaratıyor.  Bu yol ligdeki veya dünyadaki bir çok takımın güncel yolu olabilir, o yolun da arkasında durulmalıdır. Lakin Beşiktaş bu anlamda bir yol ayrımında mıdır, yoksa hali hazırda ilerlemekte olduğu bir yol var mıdır, o yola takviye alıp devam etmek daha mı mantıklı olur? Beşiktaş bu tercihi yapma noktasına gelmiş durumda. Böyle bir değişim talebi, hatta ortaya konulan oyun tercihi -örneğin Galatasaray’a çok daha uygun görünüyor. Bazen bir fikri, doğru haline getiren içinde bulunduğu şartlardır.