Diyalektik bir feminizmi resmetmek

Diyalektik bir feminizmi resmetmek

’Yapısalcılık-sonrası’’ adı altında toplanabilecek yaklaşımların sosyal bilimler ve politika, ama özel olarak da feminist teori ve politika üzerinde kurduğu hegemonik etkiyle ve bu etkiyle kapitalizmin yekpare bütünselliği biçimine bürünen, patriyarkayı görünmez kılan yapısıyla hesaplaşma…

Zilan Yıldırım

Feminizm son yirmi yılda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hem teorik hem de pratik anlamda çok yol katetti. Bu teori ve pratik sürekli bir devinimle ve birbirini hareket ettirerek ilerlemeye devam ediyor. Pratik, kadınları daha güçlü, deneyimli ve atılgan yaparken; teori, fikirlerini savunurken daha cesur ve ayakları daha yere basan kadınlar yaratıyor. Türkiye özelinde, teoride kadınları ve kadın mücadelesini kuramsal ve düşünsel anlamda donatan sayılı yazarlardan biri de şüphesiz Gülnur Acar Savran’dır. Okuduğumuz çoğu feminist yazında adı geçen ve feminist kurama dair çoğu kilit noktada atıfa mecbur bırakan bir araştırmacı olan Savran bu yönüyle pratiğin de ilerlemesinde sorumluluk alan değerli bir feminist yazardır.

Hâlâ daha birçok platformda yazıları ilgiyle okunan Savran’ın aynı zamanda Sivil Toplum ve Ötesi: Rousseau, Hegel, Marx; Beden Emek Tarih: Diyalektik Bir Feminizm İçin; Özne-Yapı Gerilimi kitapları da alanında okunacaklar listesinin şüphesiz başlarında yerini alıyor.

HEGEMONİK SÖYLEMİN ELEŞTİRİSİ

Beden Emek Tarih kitabı son dönem feminist tartışmaların merkezinde yer alan birçok konuya bütünlüklü, ayrıntılı ve kuramsal yaklaşımı dolayısıyla öne çıkan eserlerinden. Post-yapısalcılığın feminist politika ve kadın mücadelesi üzerindeki hegemonik söyleminin eleştirisini diyalektik bir yaklaşımla ilmek ilmek işleyerek pratikten hiç de uzaklaşmayan bir soyutlama ile gerçekleştiriyor Savran.

İKİLİKLERİN İÇ ÇELİŞKİSİ

Türkiye’deki feminist politikanın gelişimini kendi özgül bağlamı ve tarihsel gelişimi içinde ele alan Savran, Aydınlanma Çağı’nın kavramsallaştırdığı özel-kamusal alan, eşitlik-farklılık gibi birçok ikiliği de kendi iç çelişkileri içinde ve nesnel koşulları dikkate alarak değerlendiriyor. Bu değerlendirmelerini ayrıca çeşitli alanlarda, coğrafyalarda, farklı bakış açılarına sahip feministlerin bu konularda görüşlerine de yer veriyor.

Kitapta ele alınan özel-kamusal alan, eşitlik-farklılık, cinsiyet-toplumsal cinsiyet gibi ikiliklerin post-yapısalcılıkla yapıbozuma uğratılması ve buharlaştırılmasının yanı sıra tarihsellikten uzak, donuk materyalist bakış açısının da eleştirisi yapılıyor. Bir ikiliğin diğerini yutması veya ikiliklerin üzerinin örtülmesine karşı çıkıyor ve ikilikleri kendi özgül bağlamında, tarihsel süreç içerisinde, gelişimlerini dikkate alarak ve tüm çelişkili birlikteliğini açığa çıkararak yapıyor bunu.

Diyalektik materyalist yaklaşım için ise Savran “İnsanın doğanın içinden çıkıp emeğiyle onu dönüştüren bir varlık [olduğunu] tarih ve kültür[ün] bu dönüştürme, doğayı emeğiyle dolayımlama süreciyle oluş[tuğunu söylüyor].’’ Ayrıca ekliyor: “Ama doğanın iç dinamikleri de dolayımlanmış biçimleriyle tarih içinde varlıklarını sürdürür. Bununla bağlantılı olarak diyalektik yaklaşım, üretim / yeniden üretim, kamusal / özel ikiliklerini doğa / tarih ilişkisinin belirli bir somut toplumsal yapı -patriyarkal kapitalizm- çerçevesinde dolayımlanmış biçimi olarak anlamlandırır.”

FARKLI KADINLARIN GÜNLÜK DENEYİMLERİ…

Kitabın bölümleri arasındaki bağlantıyı somuttan soyuta doğru kuran Savran giderek kavramsallaşan bir tartışma ortamını yaratıyor ve ayrıntılandırıyor. Her bölümün arkasında, bu bölümlerle ilişkili somut deneyimleri anlattığı kısa metinler de bulunuyor. Farklı yaşlarda, farklı konum ve yaşam tarzında birçok kadının günlük hayatta çokça rastladığımız bu deneyimlerinin aktarıldığı metinlerde patriyarkanın yalnıca tek bir aygıtın hayatlarımıza müdahalesi şeklinde çalışmadığını tarihsel ve kültürel kodlarla hem erkeklerin hem kadınların hayatlarının her yerinde ve her şekliyle karşılabilineceğini gözler önüne seriyor.

“Kapitalizmin zorunlu olarak patriyarkal kapitalizm olmasında karşılıksız emeğin merkezî bir rolü[nün]’’ olduğunu söyleyen Savran  “Buna karşılık erkek şiddetine karşı ve beden-cinsellikle ilgili feminist politikalar geliştirilirken patriyarkanın kapitalizmle bağlantısından ziyade onun kapitalizm öncesinden gelen sürekliliğinin açığa çıkarılması[nın]’’ önemini de vurguluyor. Aynı şekilde kapitalizm ya da patriyarkanın birbirini besleyen ve birinin yok edilmesi için diğeriyle de mücadelenin elzem olduğunun üzerinde duruyor. Kadının mücadelesinin emeğin mücadelesinden ayrılamazlığını bir kez daha vurguluyor.

KÜNYE: Beden Emek Tarih:Diyalektik Bir Feminizm İçin, Gülnur Acar Savran, Dipnot Yayınları, 2019, 376 sayfa

DAHA FAZLA