Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık Sergisine dair iki ayrı tecrübe

Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık Sergisine dair iki ayrı tecrübe

Depo, CultureCivic katkılarıyla gerçekleşen, Rezzan Gümgüm’ün “Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık” adlı, Dersim kültürü ve tehditlerini konu alan kişisel sergisine 27 Nisan – 14 Temmuz tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Sergi kapsamında Rezzan Gümgüm, antropologlar Dilşa Deniz ve Ahmet Kerim Gültekin’in katılımı ile, araştırmacı Çiçek İlengiz’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşi ve sanatçı eşliğinde gerçekleştirilen sergi turu, serginin konu aldığı meselelerin derinlemesine tartışılmasına olanak sağlıyor.

Gözde Tunç

Rezzan Gümgüm’ün “Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık” sergisi, sanatçının kendi söylemiyle odağı Dersim olan fakat tüm dünyada rastlanan meseleleri ele almakta. Üretiminde özellikle kent ve kırsal alanlarda ekolojik ve politik sorunlara odaklandığını; cinsiyet, kimlik, doğa, biyoçeşitlilik kavramlarını ekofeminist bir yaklaşımla ele aldığını söyleyen sanatçı, saha çalışmaları sonucu oluşturduğu sergide yine bu kavramlara değiniyor. Gümgüm’e göre sanat ve sanatçı kültürel belleğin taşıyıcısı görevinde ve kendisi bu sorumluluğu üzerinde hissediyor. Bu sergi ile alt kültürlerin kendini ifade edemeyişini ve çeşitli şekillerde, görünmezliği amaçlanan bir şiddete maruz kalmalarını görünür kılan sanatçı, aynı zamanda Dersim kültürüne ve bu kültürün doğa ile olan yakından ilişkisine hem bireysel hem kolektif anlatılar üzerinden dikkat çekiyor.

“Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık” sergisi sanatçının 2021 yılında başladığı araştırmalarla oluşmaya başlayan ve serginin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmamış, tersine sanatçının bir başlangıç olarak gördüğü bir saha araştırmasının sonucu. Gümgüm’ün ortak kodlar taşıdığı Dersim kültürü ve bu kültürün tehditlerini konu alan, “kendi varlığımı, yaşamımı, gündelik hayatımı sanatla nasıl yaratabilirim?” sorusuyla ortaya çıkmış, sanatın amaç değil araç olduğu bu sergi aynı zamanda kendi yaşamını sahiplenme ve onun için direnmenin önemine dikkat çekiyor. Çeşitli teknik ve malzemelerin bir araya gelmesiyle oluşmasına rağmen bütünlüğün korunduğu bu sergide, sanat ve dokümantasyon arasındaki çizgi yer yer bulanıklaşmakta.

Sanatçı hem teorik araştırmaları, hem de odak coğrafyada yaptığı saha çalışmalarıyla kendini ele aldığı konunun merkezine konumlandırmış. Sanatçının araştırma sürecinde kullandığı, birçok kola ayrılmış, birbirini takip eden ve birbiriyle bağlanan anahtar kelimelerden oluşan bir kavram haritası da sergide yer alıyor ve bu kültürün derinlemesine araştırıldığını seyirciye gösteriyor. Tüm bu araştırmaların farklı tekniklerde işler, videolar ve söyleşiler aracılığıyla görselleştirilmesi sonucu seyirci sergiden Dersim kültürü, doğanın ve hayvanların kültürdeki yeri hakkında bilgili ve bu kültürü güncel olarak tehdit eden unsurları mesele edinmiş bir şekilde ayrılıyor.

Serginin ilgi çekici taraflarından birini, sergiyi bir de sanatçı eşliğinde sergi turu şeklinde ziyaret ettikten sonra görmek mümkün. Sergideki işlerin künyelerinde işlere dair isim, tarih ve malzeme ötesinde bilgilerin yer almaması, bazı işlerle bağlantı kurabilmeyi ancak sanatçının anlatımlarından sonra mümkün kılıyor. Dolayısıyla sergiyi sanatçı rehberliğinde ziyaret etmek, sergideki işlerin çok daha farklı deneyimlenmesine yol açıyor.

Sergi tek başınayken seyirciyi Dersim coğrafyası, kültürü, bu kültürle iç içe olan doğa ile tanıştırıyor. Bu kültürdeki önemli noktaları ve bu noktaları doğrudan tehdit eden unsurları etkileyici bir şekilde seyirciye aktarıyor. Bunun yanında, işlerin metinsizliği konu alınan meselenin sanatçıda yansımaları yerine meselenin kendisine odaklanılmasına, serginin bir sanat projesinden çok neredeyse bir belgesel olarak algılanmasına neden oluyor. Sanatçı eşliğinde gerçekleştirilen sergi turu ise, hem işler hem de sanatçı hakkında fikir sahibi olmayı, serginin dokümantatif yanından çok sanatsal yanını ve sanatçının meseleleri ile kurduğu ilişkiyi görmeyi sağlıyor.

Bu iki tecrübenin farkı, sergide izleyicinin ilk karşılaştığı iş olan, yanan bir mumun göründüğü video yerleştirmesinin sanatçı tarafından açıklanmasıyla hemen hissediliyor. Dersim coğrafyasında birçok ritüelin mum yakarak başlamasına gönderme yapılarak iş serginin başlangıç noktasında konumlandırılmış. Henüz serginin başında karşılaşılan bu etkileyici referansa ulaşmak bir rehber olmadan sergiyi ziyaret edenler için imkansız ve bu durum sergideki diğer işler ve onları oluşturan fikirler için de geçerli. Serginin metinsizliğinin etkisinin fazlaca hissedildiği bir diğer iş ise Driftwood isimli 3 kanallı video yerleştirmesi. Videoların ikisinde bu coğrafyaya ait doğa görüntüleri, diğerinde bu coğrafyada yaşayan ve anadillerinde konuşmakta olan yaş almış bireyler görülüyor. Sanatçı sergi turunda, coğrafyanın kendisinin de bir taşıyıcı, olan olayların tanığı olduğundan ve bu işle tarihin hem sözlü hem de dilsiz tanıklarını yan yana gösterdiğinden bahsediyor. Eser metni olmadan bu bağlamda algılanamayan iş, sergi turu ile etkileyici bir hal alıyor.

rezzan gümgüm, “Driftwood”, 2022, üç kanallı video yerleştirme.

Serginin adı Dersim halkının “dağdaki keçi, gökteki ay, sudaki balık kutsaldır” inancından geliyor. Sergide sanatçının sadece konu olarak değil, malzeme olarak da bu coğrafyayı seçtiği sanatçıyı dinledikten sonra anlaşılıyor. Bu coğrafyada görülen ve sanatçının buradan topladığı ölmez otu ve başka bitkiler, taşlar, hayvan boynuzları; bunların yanında Dersim halkının gündelik hayatlarına dair nesneler sergide sanatlaştırılmış biçimleriyle seyirci karşısına çıkıyor. Sanatçının içinde bulunduğu kültüre saygı duyarak, doğadan bu nesneleri rıza alarak toplaması serginin etkileyiciliğini artırıyor. Sanatçının feminist kimliği ile de sergide daha göz önünde olmayan biçimlerde karşılaşmak mümkün. Sanatçı bu coğrafyadan topladığı taşların ve koç boynuzlarının üzerini gümüş ve altın renklerde tığ örgüsü ile kaplayarak, yine bu coğrafyada gündelik hayatta giyilen erkek kıyafetinin üzerine farklı dillerde “su” kelimesini işleyerek ve kumaşlar üzerine yaptığı diğer işlemelerle tarihte ve günümüzde toplum tarafından “kadın işi” olarak görülen tekniklere işlerinde özellikle yer veriyor.

rezzan gümgüm, “Ölmez Otu”, 2023, ölmez otlarıyla (Helichrysum arenarium) yerleştirme.

Bu yıl ziyaret edilenler arasında kendine önemli bir yer edinen sergi, meselesini aktarma ve görselleştirme, meseleyi seyircinin de meselesi haline getirme konusunda başarılı. Serginin öğrettiği en büyük şeylerden biri ise eser metinlerinin rolü. Bir eser metni bağlı olduğu işi çok daha etkili bir hale getirebilecek ya da doğru yazılmadığında seyirciyi işten koparabilecek güce sahipken; sergide eser metinlerinin olmayışı sanatçının meselesi ile kurduğu bağlantıları görmeyi fazlaca zorlaştırıyor.

Çoğunlukla yorumdan beslenmeye ihtiyaç duymayan işlerin oluşturduğu sergiden sanatçıyı dinleme fırsatı bulamamış kişilerin alabilecekleri yarım kalıyor ve böylesine dolu bir sergi etkileyiciliğinin en üst noktasına ulaşamıyor.

DAHA FAZLA