Bir işçinin gözünden: Marmara Kağıt'ta örgütlenmenin aciliyeti

Bir işçinin gözünden: Marmara Kağıt'ta örgütlenmenin aciliyeti

Marmara Kağıt ve Ambalaj firmasında emekçiler açısından genel tablo oldukça kötü. Büyük bir emek sömürüsü, çoğunlukla bu sömürüye işimi kaybederim korkusuyla gösterilen rıza, örgütlenme bilincinden yoksunluk gibi sorunlar mevcut.

Bir Marmara Kağıt İşçisi

Merhaba, ben 7 yıldır Marmara Kağıt ve Ambalaj firmasında çalışıyorum. Marmara Kağıt 1986 yılından beri atık kağıtların geri dönüştürülerek oluklu mukavva kağıdı üretiminin yapıldığı bir firma, sonrasında kutu üretimi de eklenmiş bulunuyor. İlk kurulduğu yıldan itibaren yerleşkesinin hemen yanından geçen ve Sakarya nehrine dökülen Karasu deresini fabrika atıkları ile kirletmiş durumda, şu an için arıtma faaliyetleri yapıldığından bu durum ne kadar geçerli bilemiyorum, ancak fabrika yerleşkesine yakın bir belde olan Bayırköy'de büyüdüğüm için fabrikanın geçmişte Karasu’ya bıraktığı atıklardan ötürü bölge halkının çok ağır atık kokusuna maruz kaldığını bizzat deneyimledim. Yani özetle geçmişte doğaya çok ciddi tahribat vermiş bir geri dönüşüm fabrikasında çalışıyorum.

Ben oluklu ve kutu bölümünde çalışıyorum. Günde 8 saat, üç vardiya çalışıyoruz. Pazar günlerimiz tatil. Çalıştığım bölümdeki arkadaşların yarısından fazlası vasıfsız işçi statüsünde ve taşerona bağlı olarak sözleşmeli çalışıyorlar. Ücretleri asgari ücret düzeyinde, herhangi bir ikramiye vb haklardan mahrumlar. Taşeron genellikle tazminat ödememek için sözleşmenin 11.ayında işçileri çıkartıyor veya devam edecek işçileri girdi çıktı yapıyor.

Geri kalan nitelikli işgücü olarak tabir ettikleri kısım ise fabrikanın kadrolu çalışanları. Ücretlerimize her sene asgari ücretin biraz üzerinde ücret elimize geçecek şekilde düzenli olarak zam alıyoruz. Bir ay maaş, bir ay ikramiyeli maaş olarak ücret ödemesi yapılıyor ancak ikramiyeler yasal kesintiler yüzünden çok tatmin edici değil. Maaş ödemelerini ayın 20'sinde avans ve takip eden ayın 5'inde maaş olarak iki parça halinde alıyoruz. 7 yıldır kadrolu olarak çalışıyorum ve asgari ücrete yapılan ara zam sonrası aldığım yüzde 35 zam ile saat ücretim 74,75 oldu.

Çalışma koşulları görece çok ağır olmasa da işçiler üstleri tarafından sürekli psikolojik şiddete maruz kalıyor. Oluklu ve kutu kısmının en üst yetkilisi konumundaki satış pazarlama müdürü altında çalışan beyaz yaka personele ve üretimde çalışan amirlere karşı oldukça sert bir tutum izliyor. Bu durum da özellikle amirler aracılığı ile işçi arkadaşlara yansıtılıyor. Küfür ve hakarete varan sözler, en ufak bir aksaklık veya hatalı üretimde tutanak tutulması, mesailere gelmeyen arkadaşlardan yazılı savunma istenmesi, senelik izin kullanımına müsaade edilmemesi veya üretim durumuna göre işçilerin fabrika yönetiminin istediği tarihlerde zorla izne çıkarılması vb birçok psikolojik şiddet ve mobbing örneğine sıkça rastlıyoruz.

Özellikle çalışan kadınlar bunlarla birlikte cinsiyet ayrımcılığına da maruz bırakılıyor. Sadece bir adet operatör olarak çalışan kadın arkadaşımız var, diğer kadınlar özellikle makinalara verilmiyor, daha çok palet dizimi vb niteliksiz emek olarak taşerona bağlı çalıştırılıyor. Bu kadınlara yönelik, yönetimin uygun gördüğü bilinçli bir politika. Çalışan kadınlar genellikle evli ve çocuk sahibi. Kadınlar evine ek gelir sağlamaya çalışan ucuz iş gücü olarak görülüyorlar.

İş sağlığı ve güvenliği açısından yüksek riskli bir iş yeri olmamasına rağmen senede bir defa verilen niteliksiz bir iş güvenliği eğitiminden başka pek bir şey yapıldığı söylenemez. İşçiler verilen eğitimlerde öğrendikleri en ufak tedbiri almak konusunda yetersiz bir bilince sahipler ve herhangi bir denetime de tabi oldukları söylenemez. İşlerin hızlı ilerletilebilmesi için amirler tarafından gerekli iş güvenliği önlemleri alınmadan işçilerin çalışmaya zorlandığı durumlar zaman zaman oluşuyor. Özellikle yüksekten çalışma da paraşüt ipinin kullanılmaması gibi.

İki sene öncesine kadar kutu kısmında çalışan deneyimli arkadaşların öncülüğünde Hak-İş'e bağlı Öz Ağaç-İş çatısı altında bir sendikalaşma süreci başlatıldı. Kısa sürede örgütlenme faaliyetleri açığa çıktığı için yaklaşık 40 - 50 kişiye yakın işçi arkadaşımız işten çıkarıldı. Sendika bu süreçte sadece mahkeme yolu ile işçilerin haklarını alabilmesi için avukat görevlendirdi. Bunun haricinde iş yerindeki arkadaşları bu konudaki haksızlığa karşı eyleme geçirmedi. Çıkarılan arkadaşların bir kısmı fabrika ile anlaşarak mahkeme sürecini beklemeden belirli bir tazminat ödemesi karşılığında davalarını geri çektiler. Diğer arkadaşlar mahkeme yolu ile tazminatlarını aldı. Tabi sarı sendika niteliğinde bir örgütlenme olduğu için çalışan işçiler sürekli hukuki süreç bahane edilerek bekletiliyor ve herhangi bir toplu sözleşme imzalama durumu ortada yok. Zaten sürekli işçi sirkülasyonu olması sebebi ile örgütlenme faaliyetleri durdu ve şu an birkaç sendika üyesinden başka üye de kalmadı çalışanlar içinde.

Sonuç olarak Marmara Kağıt ve Ambalaj firmasında emekçiler açısından genel tablo oldukça kötü. Büyük bir emek sömürüsü, çoğunlukla bu sömürüye işimi kaybederim korkusuyla gösterilen rıza, örgütlenme bilincinden yoksunluk gibi sorunlar mevcut.

İşçiler politik bilinç olarak daha çok sağ eğilimliler. AKP iktidarını destekleyen ve desteklemeyenler olarak ikiye ayırmak mümkün ancak muhalif olan işçilerin sağ değerlere sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir. İşçilerin örgütlenme konusunda önüne koyulan engeller emek bilincinin oluşmasındaki en büyük engel olarak görünüyor ve durum işçileri sol-sosyalist fikirlerden uzaklaştırıyor. İşçilerin örgütlenmesi nihai çözüm olarak görülse de öncelikle örgütlenebilme olanaklarının yaratılması gerekiyor.

DAHA FAZLA