
Ezgi Cengiz yazdı: ‘Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca’
Yaşar Kemal’den çocuklara ve büyüklere yazılmış muhteşem bir roman olan, Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca’da toplumsal hayata referans var. Filler ve karıncalar birlikte var oluyor; aynı burjuvazi ve proletarya gibi. Doğası gereği, hep büyümesi gereken sermaye karıncaların hayatları üzerinde birikirken, filler sultaninin en büyük korkusu devden farksız fillerden değil, gözün görmediği kadar küçük ama gözün gördüğü her şeyi yaratan karıncalardan oluyor.
Toplanın büyükler, sizler için masalımız var! Yaşar Kemal bir çocuk romanı kaleme almış, hiç duydunuz mu? Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca. Halkını seven yazar çelişkilerin en temelini fillerin, karıncaların ve hüdhüdlerin dilinden anlatıyor: sömürenlerle sömürülenler arasındaki çelişkiyi [1]. Diğer bir deyişle sınıf savaşını
Bir varmış, bir yokmuş. Koca gövdeli, sesi gür hortumu uzun bir filler sultanı varmış. Hikâye de filler sultanının ulak Ulukepez’den önemli bir keşif yapmasını istemesiyle başlamış. Hüdhüdlerin başı Ulukepez, koca kanatlı görkemli bir kuş. Onu sabırsızlıkla bekleyen filler sultanına ödevini yapmış bir öğrenci coşkusuyla müjdeyi veriyor: “Sultanım, uzak ve bereketli diyarlarda pek maharetli pek çalışkan karınca ulusları vardır. Karıncaların yiyecek ambarları yılın her günü bal özüyle, çiçek özüyle doludur.”
Filler sultanının ağzı sulanıyor; nasıl olup da bunca zaman karıncalardan haberdar olmadığına anlam veremiyor.
Çok gezmiş, çok görmüş Ulukepez anlatıyor: “Sultanım, karıncalar çok küçüktür, sesleri çok cılızdır, yok gibidirler. Ancak çokturlar. Bir fil milyarlarca karınca büyüklüğündedir.” Bunu duyan filler sultanı vakit kaybetmeden karar verir. Eskimiş tahtına çıkıp fillere ve hüdhüdlere karıncalar ülkesine sefere çıktıklarını buyurur. Filleri karıncaların onlara haksızlık yaptığına çok geçmeden inandırır. Fillerin bunca yıl karıncaların nimetlerinden uzak, olanaksızlıklar içinde yaşamaları büyük kayıptır. Filler hortumlarını göğe diker, tepelerinde nizama girmiş hüdhüdler ile karınca uluslarını fethetmeye doğru yol alırlar.
SIRÇA SARAY
Kocaman gövdeleriyle filler ne duyar ne de görürler küçücük karıncaları. Sadece ezerler. Milyarlar ayaklarının altında can verir. Karınca şehirlerini birkaç adımla yerle bir ederler. Hayatta kalan karıncalar çok geçmeden aman eder; yoksa tüm karıncalar son bulacaktır. Filler sultanının da beklediği budur; karınca kulları dize gelmiştir! Sultan, karıncaların hayatını bir şartla bağışlar; karıncaca bilen Ulukepez’e kullarına iletmesi için buyurur: “Bütün karıncalar birikip bana bir sırça saray yapacaksınız. Sırça saray şu yüce dağın tepesinden olacak, dünyanın öteki ucundan da gözükecek. Bu saray öyle parlak olacak ki, dünya onun şavkından gece bile ışıyacak, ortalık gün hiç batmamış gibi olacak. İçine bin, iki bin, beş bin, ön bin fil girecek, ama bu saray çökmeyecek.” Şaşkınlık ve korkuyla “nasıl yaparız ki” diyen karıncalara filler sultanı gürler: “Hem de bir yıl içinde yapacaksınız!”[2].
Böylece hikâye ivme kazanır. Karıncalar bir yandan sırça köşk için diğer bir yandan fillerin yiyecek ambarlarını bal özüyle doldurmak için durmaksızın çalışırlar. Kraliçe karınca boyuna doğurur. Fillere gelince... Artık tek yaptıkları kıçlarını bir ağaca dayayıp kaşımaktır. Filler sultanı da kendisine bu vesileyle ulu bir çam ağacı tahsis eder.
KIRMIZI SAKALLI TOPAL KARINCA
Karıncalar çalışır, filler kıçlarını kaşır ve hüdhüdler tatil ederken, filler sultanını rahatsız eden bir pürüz vardır. Filler karıncalara hadlerini bildirdiğinde, sesini duymadığı, yüzünü görmediği bir kırmızı sakallı karınca filler sultanına biat etmemiş, kendi gibi demir ustası kırmızı sakallılarla uzaklara gitmiştir. Giderken de filler sultanına bu yaptığı haksızlığı elbet ödeteceklerini haykırmıştır. Karıncaca söylenen bu sözleri hüdhüdler başı düzgün bir İstanbul filcesiyle filler sultanına tercüme ettiğinde sultan bu demirci karıncaların tez yakalanıp öldürülmesini emretmiş. Ancak yer yarılmış, demirci karıncalar içine girmiştir. İşte bu vesileyle filler sultanı çok korkar. Ağaların İnce Memed’den, Çakırcalı’dan korkmasından farklıdır filler sultanının korkusu. İrrasyoneldir. Yaşayıp yaşamadığını dahi bilmez kırmızı sakallıların. Yine de uykusundan olur, hangi ağaca kıçını dayasa rahat edemez.
“HER KARINCA BİR FİLDİR”
Bu esnada bir pürüz daha çıkar Filistan’da. Karıncalar fillere ve hüdhüdlere erzak toplamaktan kendileri için yemek aramaya vakit bulamamıştır. Açlık ve sefaletten verilen kayıplar ne zaman ki saray yapımını geciktirir o zaman filler sultanı taviz verir, sayısız ambarlarından birini karıncalara açar.
Filler sultanı kurnazdır. Karınca kullarını eğitmeyi ihmal etmez. Karıncacayı yasak eder. Günde beş vakit borazanlar öttürür, fillik okulları açtırır. “Her karınca bir fildir” öğretisini yayar. Kendini filliğe kaptıran bazı karıncalar çalışmayı bırakıp kıç kaşımaya başlayınca filler sultanı yeni bir öğreti yaymak zorunda kalır: “Her karınca ancak bir karınca kadar fildir.”
SARICALAR
Sultan, karıncalar arasından seçme bir grubu kırmızı sakallıları bulup öldürmeleri için görevlendirir. Görevlerinin yüceliği karşısında kendilerinden geçen sarı sakallı karıncalar hemen hazırlıklara başlar. Sakallarını kırmızıya boyayıp demirci karıncaları aramak için yola düşerler.
Sarıcaların başı Başbuğ da filler sultanı gibi kurnaz ve acımasızdır. Kırmızı sakallıların arasına karıştıklarında onları çok geçmeden birbirine düşürür. Kırmızı sakallı topal karınca, karınca ulusunun birbirine kıymasını büyük üzüntüyle izler. Ancak onları Başbuğ ve diğer sarıcaların birer hain olduklarına bir türlü ikna edemez.
KARINCALARIN SAVAŞI
Demirciler başta, karıncalar çok defa direniyorlar fillere karşı. Bir karınca türküsü yetiyor; filce konuşan karıncalar karıncalıklarını hatırlıyor ve savaş açıyorlar fillere. Çok kaybediyorlar. Milyarlar eziliyor fillerin ayakları altında. Aman ediyorlar filler sultanına. Sultan yeni saraylar yeni ambarlar karşılığı bağışlıyor kalanların canını. Fillerin ambarları çiçek özleri ile dolup taşarken, karıncalar açlıktan kırılıyor. Birleşip, tekrar savaş açıyorlar fillere. Tekrar yeniliyorlar.
Kıçını ulu bir çama dayayıp sürekli kaşıyan filler sultanı “yaşamalarına” karşılık yepyeni sırça saraylar ve elmas tahtlar istiyor karınca kullarından. Ara ara da İnsanistan’daki zulümden bahsediyor: “Evet sayın kardeşlerim. .... İnsanlar tuhaftırlar, tuhaf kılıklı karıncadan da beter. …. Her çağda bir şey uydururlar, şimdi bütün işleri güçleri beşe alıp ona satmaktır bir şeyi. Toprağı alıp toprağı satıyorlar, ağacı suyu, insanı, ellerine ne geçerse, analarını, babalarını, çocuklarını, karılarını, gözleri şu evrende neyi görürse alıp satıyorlar. Taşı alıp taşı, yıldızı, altını, elması, çiçeği, yüreklerini, gözlerini alıp satıyorlar...” [3].
Velhasıl umut etmekten, savaşmaktan vaz geçmiyor karıncalar. Çok ama çok yeniliyorlar. Ta ki kazanana kadar...
MASALIN SİYASAL İKTİSATI MI OLUR DEMEYİN
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca’da toplumsal hayata referans var. Filler ve karıncalar birlikte var oluyor; aynı burjuvazi ve proletarya gibi [4]. Doğası gereği, hep büyümesi gereken sermaye karıncaların hayatları üzerinde birikirken, filler sultaninin en büyük korkusu devden farksız fillerden değil, gözün görmediği kadar küçük ama gözün gördüğü her şeyi yaratan karıncalardan oluyor.
NOTLAR:
[1] Yazar, Abdi İpekçi ile yaptığı 1971 tarihli söyleşide İpekçi’nin “sosyalist anlayışınız nedir” sorusuna karşılık şöyle cevap veriyor: “Evren sonsuz çelişkilerden ibarettir. En büyük çelişki, sömürenlerle sömürülen sınıf arasındadır.” Web linki: http://www.yasarkemal.net/soylesi/docs/abdiipekci.html
[2] Yaşar Kemal (1977). Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca. YKY (2016). s.21
[3] Yaşar Kemal (1977). Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca. YKY (2016). s. 80-81.
[2] Marx, K., & Engels, F. [1848] (2002). The communist manifesto. Penguin.
KÜNYE: Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca, Yaşar Kemal, Yapı Kredi Yayınları, 2016, 218 sayfa