2023’ün ilk görevi

2023’ün ilk görevi

Eşitlik, özgürlük laflarını ağızlarından eksik etmeyen iyilik melekleri olmaktan bizi kurtaracak olan şey sosyalizmin güncel sorunlara politikalar sunması, kapitalist ekonomi modelinin yarattığı enkazın altından küllerinden doğarak insanlığın ilerlemesine edeceği hizmeti tekrarlamaktır.

Selin Erhan

Yeni yıldan dileyeceklerimizi dilediysek biraz da eskisinden elimizde kalanları ve yenisinde önümüzde duran görevleri tartışmakta fayda var. 2022 boyunca sosyalizm mücadelesinde önemli adımlar atıldı, ülkemizde ekonomik krizle yaşamaya alıştık, önümüzdeki yılların kapılarını aralayan seçim için hazırlıklar yapıldı, ittifaklar oluşturuldu. İrili ufaklı grevler, kadın mücadelesindeki sıkışmalar, gençlerin yer yer ses getiren muhalefetinin düzenli ve gür çıkmayan sesi, bugünlerini mi geleceklerini mi daha fazla dert edeceklerini bilmeyen liseliler... 

Sosyalizmin topraklarımıza kök salması, yeşermesi ve büyümesi için önümüzde adım adım aşılacak bir eşik duruyor. Bu eşik görebildiğim kadarıyla kendisini iki farklı tartışmada, çoğunlukla linçlerle var etti. 

Sosyalizmin programatik olarak iki mesele üzerinden tartışıldığını gördük. İlki işsizliğin nasıl bitebileceğine ilişkin çalışma saatlerini düşürmek, bir diğeri ise sosyalist bir ülkede ilk yapılacaklar sorusuna verilen konut yanıtı.

2022 yılında sosyalistlerin, temel ihtiyaçlara dair bakışında değişen bir şey olmadı. 20, 60, 100 yıl önce de biz insanın insani koşullarda yaşaması için gerekli temel ihtiyaçların, nefes alıp vermekten öte iyi bir yaşam geçirmesi için gerekli koşulların kar aracı haline getirilmemesi gerektiğini, bunların devlet tarafından sağlanması zorunlu haklar olduğunu söylüyoruz. Çünkü bunlar sosyalizm fikrinin temelini, masanın ayaklarını, binanın temellerini oluşturan yapı taşları. 

Alternatif sorunu 

Kapitalizmin vahşiliğini hissettirmekten geri durmadığı bir dönemle, sosyalizmin toplumsal arenada bu kadar az fikirsel düzeyde var olduğu dönemin aynı olması kulağa çok trajik geliyor. Elbette kapitalizmin sömürünün yanında siyasi baskıları artırdığı, insanların sosyalist siyasetle yan yana gelebilecekleri alanların kısıtlandığı, iletişim araçlarının kontrol altında tutulduğunu gerçeğine yüz çevirmiyoruz. Fakat gençlerin ev almanın hayalini dahi kuramadıkları bu dönemde, evin insan yaşamı için zaruri olduğu için ücretsiz şekilde sağlanması gerektiği fikrinin bu kadar az dile getirilmesinin de ilginç olduğunu söylemek gerek.

Dolayısıyla önümüzde kanlı canlı duran bir alternatif duruyor. Temel ihtiyaçları karşılamaktan bile isteye geri duran bir sistem ve onun karşısında hiçbir şey yapmadıysa bile temel ihtiyaçları bir tartışma konusu olmaktan çıkarmış bir deneyim ve alternatif var. Bir fikir olarak varolmanın yanında sosyalizm, kitlelerde örgütlenmiş maddi bir gerçeklik olmaktan uzakta duruyor. Sosyalist siyasetin ayaklarını ilkelere, yüzünü güncel mücadele başlıklarına dönerek yapıldığında sosyalizmin programatik olarak da tartışma konusu olacağı açıktır. 

Bu alternatifi yaymakla sorumlu olan öznelerin kısırlığına yol açan en büyük sebep sosyalist siyaset üretilmemesi ve stratejisizliktir. Şayet sosyalizmin alternatifi, sosyalizmin ilkelerini, savunularını ve dünyayı görüş biçimini tekrarlayarak örgütlenebilseydi manifestoyu ücretsiz bir şekilde dağıtmak en kolay ve doğru yöntem olurdu. Bir alternatif tartışılacak ise bu, değişen dünya koşulları, işçi sınıfının parçalı yapısını bütün toplumun çıkarına olacak şekilde en yakıcı kriz başlıklarında bir araya getirip güncel mücadele alanlarını açılarak yeniden üretilmesi ile mümkündür. Siyasetsiz kalındığında ise yapılabilecek tek şey ilkelerimizi en kof şekilde tekrarına düşerek, kendi kendimize, halihazırda bildiğimiz şeyleri söylemek oluyor.

Türkiye’nin yakıcı mücadele başlıkları laiklik, kadın mücadelesi, gri yakalılar, tarikatlar, saray ile mücadele, özgürlük krizi, adalet sorunu… daha sayabileceğimiz bir sürü kriz başlığı vardır. Sosyalist siyasetin ise yapması gereken bu kriz başlıklarının en yakıcı, sistemi en delici olanlarını bastırarak en ön mevziyi oluşturmaktır. Saydığımız kriz başlıklarından hiçbiri kendisini sınıfsal açının dışına çıkaramaz. Fakat sosyalist siyasetin de yalnızca işçi sınıfının bir bölümünden bahseden bir alan olarak kalması siyaset üretiminin sığlaşması, sosyalizmin alternatif olmaması için gerekli ortamı yaratır. 

Ufak bir örnek 

Laiklik sorunu üzerinden örneklendirmeye çalışalım. Kavramsal düzlemde laiklik kapitalizmin karşılayamayacağı bir talep değildir ve hatta bir adım ilerisine baktığımızda laiklik kavramıyla kapitalizmin doğuşu paralel ilerleyen süreçlerde oluşmuştur. O halde, sınıf siyaseti yaptığını söyleyen bir öznenin mücadele başlıklarından birine laiklik yazması onu sistemi iyileştirmeye çalışan bir reformist mi yapar? 

Veya laikliğin bir orta sınıf talebi olarak görülmesine ne demeli…

- Sosyalist siyaset kendisini güncel mücadele başlıklarıyla oluşturur. Elbette bu mücadele işçi sınıfının mücadelesidir fakat doğrudan sınıftan bahsetmenin siyaset üretimine katkısı yoktur. Söylemi siyasi yapmadığı gibi söyleyeni de daha sosyalist yapmaz.

- Laiklik dediğimizde sistemin teorik düzlemde karşılaması gereken fakat kapitalizmin 2022 yılındaki geldiği yer itibariyle onun savunucularının karşılayamayacağı, karşılarsa kendi mevzisini kaybedecekleri bir talep haline gelmiştir. Bu ve bunun gibi taleplerin adı, sistemi sarsıcı etkileri sebebiyle devrimci taleplerdir.

- Devrimci talepler, kendilerini klasik eserlerde, Lenin’in polemiklerinde değil verili zaman ve mekanda sınıf mücadelesinin mevzisi, siyasi iktidarın rejimi, ülkenin coğrafi ve kültürel durumundan kendilerini var ederler.

- Laiklik, karikatürize ederek, hayatlarında başka derdi olmayan beyaz yakalıların viskisini nerede içebileceği ile ilgili değildir. Emekçilerin evlatları şehir dışında okumaya gittiğinde tarikat yurtlarına zorunda kalıp kalmayacaklarının, kadınların özgürce sokakta gezip gezmeyecekleri sorunudur. Ezberlediğimiz tarikat-siyaset-ticaret üçlemesine karşı sosyalist siyasetin ve işçi sınıfının en büyük silahıdır.

- Orta sınıf talepleri meselesine bu yazıda bahsetmemiz mümkün değil fakat isteyenler için Can Soyer’in Tanıl Bora ile polemiğini veya İleri’de yayınlanan gri yakalılarla alakalı yazıları okuyabilirler.

- Dolayısıyla devrimci talepler ve sosyalist siyaset, kendisini şablonlarla değil ülkemizdeki ilişkilerin marksist açıdan yeniden incelenip özgün bağlamlı bir siyasi stratejiyle belirlenir. Stratejisi olmayanın söyleyeceği tek şey amacıdır. O amaca nasıl ulaşılacağı sorusuyla didinmek, öğretici bir süreç olabilir.

“Marksist düşünceye siyasal açıdan en sivri karakterini veren de sistemin bu çatlakları üzerinde iş görme tarzıdır. ‘Tıpkı modern yapısökümcü yöntemler gibi Marksizm de mevcut sistemin ne tam olarak içinde ne tam olarak dışına yerleşir; sistemin çatlakları üzerine, onun kendisiyle özdeş olmadığı sınırlara oturur: Marksizm burjuva toplumunun özgürlük, adalet ve eşitlikle ilgili sözlerini son derece ciddiye alır ve kasıtlı bir saflıkla, bu tumturaklı ideallerin niçin hiçbir zaman somut bir varlık kazanmadığını sorar.’ …İşçi sınıfının kurtuluşu da sınıfsız toplum da geleceğin ülkülerinin bugüne propagandası biçiminde siyasallaştırılamaz; Marksizmin siyaset düzlemindeki söyleminin yaratıcılığı, şimdiki zamanın içinde sosyalizmin gerekçelerini, olanaklarını ve yollarını göstermektedir.”*

- Sosyalist siyaset üretmekten geri durmak, onun zorluklarından kaçarak bir gün gerçekleşeceğine emin olduğumuz hayallerimizi tekrarlamak, kitlelerin sosyalist mücadeleyle buluşmasının önünde aşmamız gereken en büyük engellerden biridir.

- Tartışmaya dair örnek teşkil eden bir metin okumak isteyenler için TİP 2022 Konferans metnini öneririm.

Revizyonist sorusunun cevabı bize göre çok açık. CHP’li yöneticiler “kamulaştıracağız” dediğinde CHP ne kadar sosyalist bir parti olduysa, gençlerin oyun konsoluyla oynayamamasını dile getiren bir komünist parti de o kadar düzen partisi olur.

2023’ün görevi

Barınma ve işsizlik sorunuyla bu yıl iki kere programatik düzeyde sosyalizm tartışması yaşandı. Tartışmaların sağlıklı şekilde yapılmadığının, çoğu yurt dışında yaşayan liberaller tarafından linç edilerek ilerlediğinin bilincinde olarak bizce ne olursa olsun insanların ücretsiz şekilde ev sahibi olup olamayacağı gibi sosyalizmin programında kırmızı çizgilerle yazan meseleler hakkında konuşması olumlu bir gelişmedir. Sosyalist kitlesel partinin potansiyelini hepimizin görmesi, solun TİP ile birlikte arkası ve önü doldurulmazsa anlamsız kalacak bir popülerliğe ulaşması, mücadele başlıklarında sokakta, iş yerinde, okullarda, Meclis'te söylediği sözlerin gürlüğü ve birliği bu tarz programatik tartışmaları artıracaktır. Sosyalistlerin buna hazırlıklı olması, bu tartışmaları klasik bir jargonla yapmayı bırakması gerekir. 

Görevimiz ise bu programatik tartışmaları yaparken gelebilecek iki uç eleştiriye hazırlıklı olmaktır. 

Birincisi sosyalizm ile yaşantımıza girecek hakların karşılanamaz, olsa iyi olacak bir hülya olduklarını söyleyen, bizlere çoğunlukla “iyi çocuklar ama hayalperestler” küçümsemesi ile bakan eleştiridir. Eşitlik, özgürlük laflarını ağızlarından eksik etmeyen iyilik melekleri olmaktan bizi kurtaracak olan şey sosyalizmin güncel sorunlara politikalar sunması, kapitalist ekonomi modelinin yarattığı enkazın altından küllerinden doğarak insanlığın ilerlemesine edeceği hizmeti tekrarlamaktır. Sonuçta Marx’ın en ünlü kitabı Kapitaldir. Sosyalizmin ekonomik temelleri, kapitalist ekonominin bilimsel olarak incelenmesi ve onun yıkılmasına karşı gereklilikle atılmıştır. Canlı, kanlı, bilimsel ve tek alternatiftir.

İkincisi ise sosyalizmi denenmiş ve onaylanmamış katı bir ekonomi modeli gibi algılanmasıdır. Bu katı ekonomik model beraberinde sert ve baskıcı iktidarları beraberinde getirir. Sosyalizm gri dünyalar vadeder. Herkes aynı görünür ve kolanın renk ve neşe verici tadına ulaşılamaz(!). Bu eleştiri tamamıyla ezber bilgilerden oluşur, hiçbir akli süzgeçten geçirilmemiş, kapitalizmin kara propagandacılarının karnından kopup gelmiş bir fikirdir. Sanki en ufak sosyalist bir deneyim gördüğünde yıkmak için milyarlarca lira harcamamış, binlerce insanın kanını dökmemiş ve sayısız çaba içine girmemiş gibi… 

Bilimsel sosyalizmin oluşturduğu gerçek alternatifi, sınıfın kan ve ter dökerek almadığı tek bir hakkının olmadığı, hayal kurmaktan bizi aciz bırakan bir sistemle karşı karşıya olduğumuzu hatırlatmak gerekir. Sizce de ömür boyunca çalışıp bir ev ve araba alamamak, kendi ülkenin sahilinde denize girememek, dünyanın güzelliklerini görememek garip değil de, bunların sağlanması gereken haklar olduğunun ifade edilmesi ve bunun mümkün olabilmesinin ekonomik ve ideolojik tek seçeneği olan sosyalizm mi tuhaf?

2023 bu gariplikle karşılaşacağımız ve umarım aşacağımız bir yıldır. Sosyalizmin önündeki eşik, gerçek bir alternatif olarak tartışılma eşiğidir. Kim tartıştırıyorsa eline sağlık demek, köstek olmamak gerek.

* Can Soyer, Marksizm ve Siyaset, Yordam Kitap, s.193