Sanayi üretimindeki azalma neyin habercisi?

Üretkenliği artıracak arz yönlü politikalar uygulamaktır. Bu da ancak kamucu yeni bir sanayileşme politikası uygulaması ile mümkündür. Ancak ve ancak bu sayede bırakın ekonomiyi stagflasyona sokmayı, enflasyon yaratmadan daha yüksek büyüme sağlarsınız.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Nisan 2023 sanayi üretim endeksi (SÜE) istatistiklerine göre takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi yıllık yüzde 1,2; mevsim ve takvim  etkilerinden arındırılmış sanayi üretimi ise aylık yüzde 0,9 azalmıştır.[1] Yani ekonomide hareketin en önemli göstergelerinden olan sanayi üretimi hem yıllık hem de aylık bazda daralmış oldu. Sanayi sektöründeki yıllık daralma sanayinin alt sektörlerinden olan madencilik ve taş ocakçılığı sektörü ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörlerinde de görüldü. Madencilik ve taş ocakçılığı sektörü yüzde 12,2; elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörleri de yüzde 4,3 daraldı. Buna karşılık imalat sanayi üretimi yıllık bazda değişmedi. Aylık bazda imalat sanayi ve madencilik ve taş ocakçılığı sektörü üretimleri sırasıyla yüzde 1,0 ve 0,5 azalırken elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 0,5 artış gösterdi.

Sanayi üretimi ile büyüme arasında yakın bir ilişki vardır:

Ekonominin arz yönünü temsil eden sanayi üretimi ile büyüme arasında yakın bir ilişki vardır. SÜE milli gelir istatistikleriyle büyük ölçüde paralellik gösterir. TÜİK, SÜE’yi aylık olarak hesaplayıp referans dönemin bitiminden yaklaşık beş hafta sonra yayımlamaktadır. Öte yandan Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) istatistikleri üç aylık olarak hesaplanmakta ve referans dönemin bitiminden üç ay sonra açıklanmaktadır. Bu nedenle SÜE, daha sonra açıklanacak büyüme rakamlarına ilişkin ön bilgi sunan, büyümeyi tahmin etmekte yararlanılabilecek değerli bir göstergedir.[2] İzleyen grafik, 2006’nın ilk çeyreği ile 2023’ün ilk çeyreği arasında GSYH büyümesi ile SÜE yıllık değişimleri arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermektedir.

Grafiğe göre her ne kadar SÜE ile GSYH büyümesi arasındaki yakın ilişki 2022’nin 3. çeyreğinden itibaren kopmuş görünse de,  sanayi üretimi ile büyüme arasında paralellik vardır. Bu nedenle SÜE’de son aylarda gördüğümüz daralma işaretleri, 2023’ün ikinci çeyreğinden itibaren büyümenin iyice düşebileceğini ve hatta SÜE bu eğilimini devam ettirirse yılın üçüncü çeyreğinden itibaren ekonomide ciddi bir daralma olasılığının olduğunu göstermektedir.

Türkiye Ekonomisinin stagflasyona girme olasılığı artıyor mu?

İktisat literatüründe stagflasyon denildiği zaman, enflasyonun yükseldiği buna karşılık üretimin düştüğü ve işsizliğin arttığı bir dönem kastedilir. Stagflasyon demek; artan işsizlik, yükselen fiyatlar, düşen reel ücretler ve daha düşük ekonomik büyüme demektir. Stagflasyon döneminde genellikle ücretler artan fiyatlara ayak uydurmakta zorlanır ve bu nedenle de reel gelirler düşer, yani hayat pahalılığı oluşur. Geçmiş dönemlerde görülen stagflasyonlar, genellikle petrol gibi emtia fiyatlarındaki artıştan kaynaklanmıştır. Örneğin 1970’li yıllarda görülen stagflasyon, o yıllarda petrol fiyatının üç katına çıkmasının ardından ortaya çıkmıştır. Benzer biçimde 2008 yılında da artan petrol fiyatlarına eşlik eden küresel durgunluk da stagflasyona örnek olarak verilebilir. Son zamanlarda ılımlı stagflasyondan da söz edilmektedir. Ilımlı stagflasyon, enflasyonda artış ile büyüme oranında düşüşün (yani ekonominin daha yavaş bir oranda büyümesi) aynı anda gerçekleşmesi durumunu nitelemektedir. Böylece ılımlı stagflasyon, yüksek enflasyon ile negatif büyümenin (küçülmenin) bir arada görüldüğü stagflasyona göre daha az zarar verici olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte ılımlı stagflasyonda da işsizlik ile enflasyon arasındaki dengenin bozulduğunu, bozulacağını unutmamak gerekir. İzleyen grafik 1999-2022 döneminde enflasyon ile büyümenin gelişimini göstermektedir.

Grafikten de görüldüğü gibi Türkiye ekonomisinde 2008 küresel krizi döneminde enflasyonla negatif büyüme bir arada görülmüştür. “Teğet geçtiği” iddia edilen krize rağmen Türkiye ekonomisi 2009’un ilk çeyreğinde yüzde 14,5 oranında daralmıştır. Öte yandan son zamanlarda yavaşlayan ekonomide (2023 ilk çeyrek büyüme oranı yüzde 4) enflasyon halen çok yüksek oranlarda (TÜİK’in açıkladığı Mayıs 2023 enflasyon oranı yıllık yüzde 39,59’dur.) seyretmekte ve en önemli sorunlardan biri olarak durmaktadır.

Seçimlerin ardından ekonomi yönetiminde sorumlu olarak Mehmet Şimşek atanmış ve o da, enflasyonla mücadele için bildik ortodoks politikalara geri dönüş sinyali vermiş ve vermeye devam etmektedir. TCMB’nin başına ise küresel ekonomide yaşanan sorunların kaynağında düşük reel faizlerin olduğunu iddia eden bir başkan getirilmiştir. Bütün bu gelişmeler TCMB’nin ciddi oranda politika faiz artışına gideceğinin sinyallerini vermektedir. Bilindiği gibi eğer para politikası ile enflasyonu düşürmeye karar verdiyseniz, bunun yolu faiz oranlarını artırmaktan geçer. Öte yandan büyüme dostu para politikası ise faiz oranlarının düşürülmesini gerektirir. Hal böyle olunca para politikası ile aynı anda hem enflasyonu düşürüp hem de yüksek oranda büyüme sağlayamazsınız. Üstelik önünüzde yerel seçimler ile geçtiğimiz seçimlerde söz verdiğiniz ücret ve maaş artışları var. Maazallah ekonomi bir de stagflasyona girerse vay halimize: Stagflasyon iktisadi refahta düşüş demektir. Sadece en zengin yüzde 1'lik kesim stagflasyonun olumsuz etkilerinden toplumdaki diğer kesimlere göre daha az etkilenecektir.  İşsizlikteki artış kaçınılmaz olarak gelir dağılımında var olan eşitsizliği daha da artıracaktır. Ayrıca, stagflasyon nedeniyle vergi gelirlerinde ciddi azalmalar olacaktır. Başta sosyal yardımlar olmak üzere sağlık ve eğitim gibi sosyal hizmetleri vermek için gerekli olan parayı bulamaz hale geleceksiniz. Bütün bunlara ek olarak depremzedelere verdiğiniz sözler var. Ekonomiyi stagflasyona sokmadan, istikrar içerisinde yönetmenin yolu belli: Üretkenliği artıracak arz yönlü politikalar uygulamaktır. Bu da ancak kamucu yeni bir sanayileşme politikası uygulaması ile mümkündür. Ancak ve ancak bu sayede bırakın ekonomiyi stagflasyona sokmayı, enflasyon yaratmadan daha yüksek büyüme sağlarsınız.


[1] Takvim etkisinden arındırılmış veriler, bir önceki yılın aynı ayına/dönemine göre yapılan karşılaştırmalar için daha uygun görülürken bir önceki aya/döneme göre yapılacak karşılaştırmalar için  “mevsim etkilerinden arındırılmış” ve/veya “mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış” veri önerilmektedir.  

[2] SÜE’nin, GSYH içinde sanayi sektörünün gelişimini yansıtan bir gösterge olarak değerlendirilebilmesinin önündeki tek engel, GSYH’nin hesaplamasında yaratılan toplam katma değerin; SÜE’nin hesaplanmasında ise  miktarın esas alınmasıdır.