'Göz göre göre gelen' Güneydoğu Anadolu Depremi!

Deprem var olan “iktisadi buhranı” daha da derinleştirme potansiyeline sahiptir.

Ülkemiz göz göre göre gelen 6 Şubat 2023 Güneydoğu Anadolu depremiyle tarihinin en büyük doğal felaketlerinden birini yaşadı ve halen yaşamaya devam etmektedir. Öncelikle bu felaket nedeniyle yaşamlarını yitirenlere, Tanrı’dan rahmet; yakınlarına başsağlığı ve sabır dilerim. Deprem sonucu çok sayıda yurttaşımızı kaybettik, yüzbinlere varan yaralımız var ve halen enkaz altında sayısı belli olmayan insanımız var. Ne yazık ki her depremde olduğu gibi bu depremde de ülkemizin gündemini oluşturan temel konular değişmedi: Fay hatları üzerine kurulan yerleşim yerleri (çarpık kentleşme), bunun doğal sonucu olarak yurttaşlarımıza mezar olan konutlar veya işyerleri, kurtarma faaliyetlerinin yetersizliği ve eşgüdüm sorunları.

Depremin sosyal etkileri

Depremin yarattığı en önemli sosyal etki yurttaşlarımızın yaşamlarını yitirmeleri ve sakat kalmalarıdır. Konutlar yanında altyapının büyük oranda zarar görmesi de depremin yarattığı sosyal etkilerdendir. Birçok kişi deprem nedeniyle evsiz barksız kaldı. Dünya Bankası uzmanları tarafından yapılan bir araştırmaya göre[1], 1900-2018 döneminde, Türkiye’de depremden hasar gören binaların toplam hasarlı binalar içindeki oranı %92,6; deprem nedeniyle yıkılan binaların toplam yıkılan binalar içerisindeki payı ise %95,9’dur. Depremin neden olduğu bir diğer sosyal sorun ise insan yaşamı için son derece önemli olan içme suyu gibi temel ihtiyaçların tedarikinin akamete uğramasıdır. Deprem nedeniyle oluşan göç ve yer değiştirmeler de ciddi sosyal etkiler yanında çok sayıda başka etkiler yaratmaktadır.

Depremin iktisadi etkileri

Depremin iktisadi etkileri kısa, uzun ve hem kısa hem de uzun vadeli etkiler olarak karşımıza çıkar. Bu etkiler ise ülkenin sahip olduğu iktisadi standartlar ve altyapısının durumuna göre değişir. Depremin yarattığı kısa dönemli iktisadi etkilerin başında iş yerlerinin, sanayilerin ve altyapının zarar görmesi gelir. Yazılı ve görsel medyaya yansıdığı gibi deprem bölgelerinde ortaya çıkan yağmalama faaliyetleri bu etkiler içerisinde yer alır. Kara ve demir yolları ulaşım ağlarının zarar görmesi kısa dönemde ekonomi üzerinde olumsuz etkilere neden olur.

Depremin uzun dönemli etkileri, deprem nedeniyle yıkılan evlerin, yok olan altyapının ve ulaşım ağlarının yeniden inşası ile ortaya çıkar. Takdir edileceği gibi bu faaliyetler hem çok maliyetli hem de uzun zaman gerektirir; hele öyle iddia edildiğinin aksine bir yılda halledilecek işler hiç değildir. Üstelik depremden zarar gören bölgeye çok büyük yatırımlar, yani kaynak gereklidir. Kalkınma girişimleri sekteye uğrar, ciddi gelir kayıpları oluşur.

Diğer yandan hem pandemi hem de Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı küresel çaptaki iki negatif arz şokuna bir yenisi de deprem felaketi sonucu zarar gören iş yerleri, sanayi ve altyapının zarar görmesi nedeniyle eklenecektir. Depremden etkilenen 10 ilde yaşanacak bu negatif arz şokları zaten var olan yüksek-yoksullaştırıcı enflasyonu daha fazla tetikleme potansiyeline sahiptir. Böyle bir ortamda depremzedelere ulaştırılmaya çalışılan yardımları fırsat bilip fiyatlarını katlayan üretici ve perakendeciler de cabası!

Deprem var olan “iktisadi buhranı” daha da derinleştirme potansiyeline sahiptir.

Bu köşede sıkça vurguladığımız gibi ülkemiz uzunca bir süredir etkisini gösteren ciddi bir iktisadi buhrandan geçmektedir. Artan hayat pahalılığı ve yoksullaşma cenderesi altında inim inim inleyen halkımız, bu depremin yaratacağı olumsuz sosyal ve iktisadi etkilerle var olan buhranın etkilerini daha fazla hissetmeye devam edecektir. Her şeyden önce deprem bölgesinde yer alan 10 kentin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYİH) ve dolayısıyla büyümeye yapacakları katkı azalacaktır. Üstelik Türkiye GSYİH’sinde ortaya çıkacak kayıp, sadece bu bölge illerinin GSYİH katkısındaki azalmayla sınırlı kalmayacaktır. TÜRKFONFED’in hazırladığı rapora göre, depremden etkilenen kentlerin 2021 GSYİH’sine yaptıkları katkı yaklaşık %9,3 düzeyindedir.[2] Yine aynı rapora göre tarım, sanayi ve imalat sanayi sektörlerinin GSYİH’ye yaptıkları katkı oranları, kentlerin toplam GSYİH katkı oranından  daha fazladır. Örneğin tarım sektörünün GSYİH katkısı %14,3 düzeyindedir.

Depremden etkilenen iller, GSYİH’ya yaptıkları katkının yanında, ciddi ihracat potansiyeli olan illerdir. TÜRKFONFED raporuna göre deprem bölgesinde yer alan illerin toplam ihracattaki payı %8,7’dir. Gaziantep bu iller içerisinde en fazla ihracat yapan kentimizdir. 2022 yılında bu illerin gerçekleştirdiği toplam 19,76 milyar dolarlık ihracatın, 10,52 milyar dolarlık kısmını Gaziantep tek başına gerçekleştirmiştir. 3,56 milyar dolarlık kısmını Hatay; 3 milyar dolarlık kısmını Adana ve 1,46 milyar dolarlık kısmını da Kahramanmaraş yapmıştır. Bölgenin ihraç ettiği ürünler ise ağırlıklı olarak hububat, bakliyat, yağlı tohum ve mamulleri, çelik, tarım ürünleri, tekstil ve hammaddeleri, hazır giyim ürünlerinden oluşmaktadır. Depremin büyüme ve ihracat üzerinde olumsuz etkileri yanında kamu borcu, kamu açıkları, enflasyon, işsizlik gibi diğer önemli makroiktisadi göstergelere de olumsuz etkileri olacağını söyleyebiliriz. Depremin yaratacağı tüm iktisadi ve sosyal sorunlar eninde sonunda çözülecektir. Ama bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen hiçbir önlem alınmadığı için göz göre göre gelen bu deprem nedeniyle yaşamlarını kaybeden canlarımız hiçbir zaman geri gelmeyecektir.

Umarım bu büyük felaketi bir an önce atlatıp ülke olarak sağlıklı, mutlu, bereketli, barış ve huzur içinde yaşanacak günleri, bilimin ışığında ve hep birlikte inşa edebiliriz.


[1] Hallegatte, Stéphane; Charl Jooste ve Florent McIsaac (2022), Macroeconomic Consequences of Natural Disasters, A Modeling Proposal and Application to Floods and Earthquakes in Turkey, Policy Research Working Paper 9943.

[2] “2023 Kahramanmaraş Depremi-Afet Durum Raporu”, TÜRKFONFED,  10.02.2023.