Enflasyon tek haneye iner mi?

Türkiye’de enflasyonu tek haneye indirmenin ilk koşulu, enflasyonun nedenlerini iyi saptamaktan geçiyor. Her şeyden önce sanayinin dışa bağımlılığını azaltmadan, imalat sanayinde oluşan tekelci ve oligopolcü yapıyı kırmadan enflasyonda kalıcı bir düşüş yaratmak pek olası değildir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da katıldığı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 30. Genel Kurulu ve İhracatın Şampiyonları Ödül Töreni’nde, “Bir süredir başımızı ağrıtan enflasyon meselesini tek haneli rakamlara düşüreceğiz.” demiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Mayıs 2023’te yıllık enflasyon, tüketici fiyatlarında yüzde 39,59, üretici fiyatlarında yüzde 40,76 ve gıda harcamalarında yüzde 52,52 olmuştur. 2023’ün ortasına geliyoruz ve TÜİK rakamları bile tek haneli enflasyonu görmek için epeyce bir süre beklememiz gerekeceğini söylemektedir.

Enflasyonla mücadele programı olmadan enflasyon düşmez:

Türkiye’de ta 1970’li yıllardan beri devam eden yüksek enflasyon sorunu var. Enflasyonla mücadele edeceğiz, enflasyonun belini kıracağız, hayat pahalılığına son vereceğiz, enflasyonu tek haneye indireceğiz benzeri söylemlerle iş başına gelen çok sayıda iktidar oldu. Ne yazık ki hiçbir iktidar enflasyon sorununa kalıcı çözüm üretemedi. Bu başarısızlıklarda rol oynayan en önemli etkenlerin başında enflasyonun nedenlerinin doğru saptanamaması, doğru ve kalıcı politikaların uygulanamaması yatmaktadır. Örneğin mevcut iktidarın, sözüm ona, enflasyonla mücadele politikalarına bakın: Eylül 2021’e kadar ortodoks politikalar ile sadece orta sahada top çeviren iktidar, bir anda çözümü “Nas’a” bağladı ve bu sefer de “faiz neden enflasyon sonuç” diyerek topu sürekli taca atmaya başladı. Seçim sonrasında ise Mehmet Şimşek’i ekonomiden sorumlu yaparak tekrar ortodoks politikalara döneceğinin sinyallerini vermeye başladı. Oysa bilinen önemli bir gerçeklik var: Enflasyonla mücadele ediyorum diyerek hiçbir şey yapmamanın bedeli, enflasyonu gerçekten düşürmek amacıyla kararlılıkla uygulanan en acı veren politikaların maliyetlerinden daha fazla olmaktadır. İlkinde, şimdiki iktidar döneminde olduğu gibi, enflasyonu düşürememenin yanında çok ciddi çıktı ve istihdam kayıplarına da neden olunmaktadır.

Mevcut koşullarda enflasyon tek haneye inmez:

Türkiye’de enflasyonu tek haneye indirmenin ilk koşulu, enflasyonun nedenlerini iyi saptamaktan geçiyor. Her şeyden önce sanayinin dışa bağımlılığını azaltmadan, imalat sanayinde oluşan tekelci ve oligopolcü yapıyı kırmadan enflasyonda kalıcı bir düşüş yaratmak pek olası değildir. Bu yapı nedeniyle kur şokları enflasyonda patlamaya neden olmaktadır. Ayrıca siyasi kaygılarla ertelenmiş, biriktirilmiş kamu zamları da benzer etkiye neden olabilmektedir. Üstelik son zamanlarda olduğu gibi artan para arzı, siz onu daha fazla para basma diye anlayın, ciddi bir biçimde talep enflasyonuna neden olmaktadır. Çünkü hükümet daha fazla para basarsa, o zaman ekonomide nakit para artışı olacaktır. Bu nakit artışı, hane halklarının daha fazla parası olacak anlamına gelir ve böylece mal ve hizmetlere olan talepleri artar. Üstelik bu para arzı artışının gerisinde artırılan kamu çalışanları ücret ve maaşları varsa mal ve hizmetlere olan artış daha belirginleşir. Çünkü eline daha fazla nakit geçen daha fazla mal satın almak ister. Ama işin bir de arz yönü var. Firmalar para arzında ortaya çıkan bu artışa üretim artışları ile yanıt vermek yerine, fiyatlarını artırarak yanıt verirler. Bu nedenle, para arzının reel üretimdeki büyümeden daha hızlı artması enflasyona neden olur. Bunun nedeni, artmayan üretime daha fazla talep doğmasıdır. Özellikle emek-yoğun üretim yapan sektörlerde (veya ekonomisinin emek-yoğun olduğu ülkelerde) üreticiler, talep artışı karşısında üretim artırmak yerine fiyatları artırmayı tercih ederler. Dolayısıyla para arzındaki artış firmaların fiyatları yükseltmesine neden olur. İzleyen grafikte M1 ve M3 para arzı  ile tüketici enflasyonunun Ocak 2018-Nisan 2023 arası dönemde gelişimi yer almaktadır.

Kaynak: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve TÜİK verilerinden yararlanılarak yazar tarafından üretilmiştir.

Grafiği dikkatle incelediğimizde para arzı ile enflasyon ilişkisi konusunda iki dönemden söz etmek mümkündür: Nas öncesi ve sonrası dönem. Nas öncesi dönemde para arzı artışları ile enflasyon arasında çok belirgin bir ilişkiden söz etmek pek olası değilken, Nas sonrası dönemde çok yakın bir ilişkiden söz edebiliriz. Bu yakın ilişki özellikle, en geniş para arzı tanımı olan, M3 ile daha belirgindir. Depremin yarattığı etkilerin giderilmesi (yeni konutların inşası, altyapının yeniden yapılması vb.), memur, emekli ve işçilere seçim öncesi verilen sözler, yaklaşan yerel seçimler öncesi uygulanması “zorunlu” popülist politikalar öyle ya da böyle para arzının artırılması ile sonuçlanacaktır. Artan bütçe açıkları da para arzı artışlarının “cabası” olacaktır. Çünkü 2023 Ocak-Mayıs döneminde bütçe açığının 263,6 milyar TL olarak gerçekleştiğini, yıl sonunda 2 trilyon TL’yi bulabileceğini unutmamamız gerekir. Artış trendine girmiş kurlar da enflasyondaki artışları daha üst platolara taşıyacaktır. Kur artışlarının yarattığı maliyet artışlarından kaynaklı olarak firmalar üretimlerini sürdürmek amacıyla banka  kredilerine başvurmakta, bu da artan para arzını daha da tetiklemektedir. Üstelik ücret-fiyat sarmalına girmiş bir ekonomi de var ortada. Bu noktada, emek ve sermayenin gelirleri olarak ücret ve kârlar arasındaki çatışma, kendisini ücret ve fiyat artışları olarak göstermektedir. Vergilerdeki ve ithal girdi maliyetlerindeki artışlar her iki kesimin (işçi ve kapitalist) gelirini azaltarak ücret ve fiyat üzerinde baskı oluşturacaktır. Burada da yapısal bir sorun olarak gelir dağılımındaki bozulmanın yarattığı enflasyon çatışması karşımıza çıkmaktadır: Güçlü olanın enflasyon üzerinde yarattığı etki daha büyük olacaktır.

En önemlisi de 28 Mayıs’tan bu yana neredeyse üç hafta geçti ve biz daha hükümetin enflasyonla mücadele için nasıl bir politika ve program uygulayacağını tam olarak bilmiyoruz. Durum böyle olunca “enflasyonu tek haneye indireceğim” demekle enflasyon tek haneye inmiyor. Sadece bu konuda da bir şeyler yapılacakmış görüntüsü vermek amacıyla söylenen bu sözler enflasyonla mücadeleye anlamlı bir katkı yapmıyor, yapamıyor. Ekonominin yapısal sorunlarını bil(e)meden ve çöz(e)meden, ekonomiyi dışa bağımlı olmaktan kurtarmadan, bölüşüm ilişkilerine sadece sermaye sınıfının perspektifinden bakarak Türkiye’de enflasyona kalıcı çözüm yaratmak mümkün değildir. Onun yerine büyük oranda sosyal yardımlarla yaşamını sürdürmeye çalışan, buna karşılık hayat pahalılığı altında inim inim inleyen kitleler yaratırsınız. Ama günün sonunda kazanan sadece ve sadece mutlu bir azınlık olur!..


[1] M1= Dolaşımdaki Para + Vadesiz Mevduat (YTL,YP); M2= M1 + Vadeli Mevduat (YTL,YP); M3 = M2 + Repo + Para Piyasası Fonları + İhraç Edilen Menkul Kıymetler.