'El parasıyla saadet' dönemi bitiyor

Görünen o ki: “El parasıyla saadet” döneminin sonuna geliyoruz. İktidarı döneminde dış borcu yönetilemez ve sürdürülemez düzeylere taşıyan AKP, nesiller boyu ödemek zorunda kalacağımız “çok büyük bir borç mirası bırakmaktadır”.

2002 sonundan beri ülkeyi yöneten AKP iktidarının en önemli miraslarından birisi artan dış borçlardır. 2002 sonunda iktidara geldiklerinde 131 milyar 898 milyon dolar olan dış borç stokunu, yüzde 236’lık artışla 2022 üçüncü çeyreğinde 442 milyar 858 milyon dolara çıkardılar. Her şeyin en büyüğünü, yükseğini, uzununu yapmakla övünen iktidar için dış borcu bu denli artırmak da aslında ayrı bir övünç kaynağı olmalı!

Özel sektör dış borçları artmış:

AKP döneminde artan dış borçların profilini incelediğimizde ağırlıklı olarak özel sektörün borçlarını artırdığını görüyoruz. İzleyen grafik 2001’in birinci çeyreği ile 2022’nin üçüncü çeyreği arasında toplam borçların TCMB, kamu ve özel sektöre göre gelişimini göstermektedir.

Grafikten de görüldüğü gibi AKP döneminde dış borçlar, ağırlıklı olarak özel sektör borçlanması sonucu, genellikle artış göstermiştir. İki istisnai dönem vardır. İlki 2008 küresel krizi dönemi, ikincisi ise 2018’le başlayan ve Türkiye ekonomisinin buhran yılları dediğimiz dönem. İlki yaklaşık bir yıl sürmüş ve kriz sonrası bollaşan uluslararası likidite nedeniyle hem özel sektör dış borcunda hem de dolayısıyla Türkiye’nin dış borç stokunda önemli ve uzun süreli artışlar olmuştur. Ancak 2018’e gelindiğinde değişen rejim ve arkasında iyice belirginleşen “ahbap çavuş kapitalizmi (yandaş kapitalizmi ya da eş dost kapitalizmi)[1] uygulamaları ile derinleşmeye başlayan ekonomideki buhran, bunun kaçınılmaz sonucu olarak artan ülke risk primi (CDS) ve ona eşlik eden kur artışları nedeniyle özel sektör dış borçlanması azalmaya başlamış; buna karşılık kamu sektörü ile TCMB’nin dış borçları artmaya başlamıştır. Eylül 2021’de indirtilen politika faizleri ve arkasından gelen kur şokları ve rekorlar kıran ülke risk primi nedeniyle hem özel hem de kamu sektörü için dış borç almak neredeyse olanaksız hale geldiği için 2021’in son çeyreği ile birlikte dış borçlarda, az da olsa, bir düşme olmuştur.

Dış borçlarda kısa vadeli dış borcun payı artıyor:

Dış borçların toplamda nasıl geliştiği yanında, dış borcun vade yapısındaki gelişmeler de son derece önemlidir. İzleyen grafik dış borç yanında kısa ve uzun vadeli dış borçlardaki gelişmeleri de göstermektedir.

AKP iktidarı ile birlikte hem kısa hem de uzun vadeli borçlar ciddi bir ivme kazanmıştır. Bununla birlikte kısa vadeli dış borçlar 2014 üçüncü çeyreği ile 2018 üçüncü çeyreği arası dönemde önemli ölçüde azalmıştır. Bir süre yatay seyrettikten sonra tekrar artmaya başlamıştır. Uzun vadeli dış borçlar ise 2008 küresel krizi sırasında ve 2018 sonrasında aynı toplam dış borçlar gibi azalma göstermiştir. Kısa vadeli dış borçların aksine son dönemde azalmaya devam etmektedir. Dış borçların artması başlı başına bir sorun olmakla birlikte, dış borçlarda vadenin kısalması daha ciddi bir sorun oluşturmaktadır.

Bir yıl içerisinde Türkiye çok ciddi miktarda dış borç geri ödemesi yapmak zorunda:

Türkiye AKP döneminde cari açık kolik hale getirildiği gibi, bunun aynadaki yansıması olan dış borç kolik hale de getirildi. Bir başka deyişle cari açık vermeden büyüyemeyen Türkiye ekonomisi, dış borç almadan da büyüyemez oldu. 2018’in başından bu yana kriz koşullarında, buhran içerisinde debelenen Türkiye ekonomisi, artan ülke risk primi ve dolayısıyla artan dış borçlanma maliyetleri sonucu kısalan dış borç vadeleri nedeniyle bir yıl içerisinde çok ciddi miktarlara ulaşan dış borç geri ödemesi ile karşı karşıya kalmaya başladı. İzleyen grafikte kalan vadeye göre (1 yıl içerisinde ödenmesi gereken) kısa vadeli dış borç stokunun gelişimi görülmektedir.

Türkiye’nin orijinal vade süresi ne olursa olsun bir yıl içerisinde ödemesi gereken yaklaşık 196 milyar dolarlık bir dış borç geri ödemesi var. Dış ticaret ve cari açıkların rekorlar kırdığı, deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacının had safhaya ulaştığı, bütçe açıklarının ürkütücü boyutlara ulaştığı bu yılda Türkiye’nin dış finansman gereksinimi artmakta; buna karşılık Türkiye’nin yeni borç alma kapasitesi ise hızla düşmektedir. Görünen o ki: “El parasıyla saadet” döneminin sonuna geliyoruz. İktidarı döneminde dış borcu yönetilemez ve sürdürülemez düzeylere taşıyan AKP, nesiller boyu ödemek zorunda kalacağımız “çok büyük bir borç mirası bırakmaktadır”.

Vay halimize!..


[1] 1997 Doğu Asya Mali Krizi'nin nedenleri arasında gösterilen “Ahbap çavuş kapitalizmi, yandaş kapitalizmi ya da eş dost kapitalizmi, bir iktisadi teşebbüsün başarısının iş adamlarıyla hükûmet arasındaki yakın ilişkilere bağlı olduğu, iş adamlarının işlerini, siyasal iktidar ve bürokratlarla olan ilişkilerine dayanarak yürüttüğü sistemi anlatan terimdir.”  Daha fazla bilgiye https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahbap_%C3%A7avu%C5%9F_kapitalizmi#:~:text=Ahbap%20%C3%A7avu%C5%9F%20kapitalizmi%2C%20yanda%C5%9F%20kapitalizmi,1997%20Do%C4%9Fu%20Asya%20Mali%20Krizi'  linkinden ulaşılabilir.