Erkan Baş: Belediyelerde cisimleşen küçük tek adam rejimlerine karşı olmak lazım

Erkan Baş: Belediyelerde cisimleşen küçük tek adam rejimlerine karşı olmak lazım

TİP Genel Başkanı Baş, NOW TV canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

İleri Haber

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, NOW TV’de ekrana gelen sabah haberlerinin konuğu oldu. Açıklamalarında belediye meclislerinin önemine vurgu yapan Baş, “Tek adam rejimine nasıl karşıysak, belediyelerde ve belediye başkanlarında cisimleşen küçük tek adam rejimlerine de karşı olmak lazım. Belediye kimde olursa olsun, TİP’li bir üyenin, belediye meclisinde bulunması son derece önemli” şeklinde konuştu.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, NOW TV’de ekrana gelen “İlker Karagöz ile Çalar Saat” programının konuğu oldu.

Gazeteci İlker Karagöz’ün sorularını yanıtlayan Baş, partisinin yerel seçim stratejilerine ve yerel yönetim anlayışına ilişkin açıklamalarda bulundu.

‘İŞÇİLERİ, EMEKÇİLERİ BU İKTİDARIN İNSAFINA TERK ETMEME KARARLILIĞI İÇERİSİNDEYİZ’

Erkan Baş’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Biz bütün Türkiye'yi dört kategoriye ayırdık. Bin ilçe, tek tek… İlçe örgütlerimiz çalıştı, oradaki sendikalar, meslek örgütleriyle görüşüldü, o raporlar üzerine genel merkezde bir faaliyet yaptık ve her ilçe için bir çalışma yürüttük. Birincisi ‘kayyum bölgesi’, yani geçtiğimiz dönemde HDP'nin kazandığı ve hemen ardından hukuksuz biçimde kayyum atanan bütün bölgelerde biz DEM Parti'yi destekleme kararı aldık. İkincisi, AKP'nin çok güçlü olduğu yerler. Bir de ‘Cumhur İttifakı’ diye düşündüğünüzde AKP-MHP'nin yüzde 55, 60, 80'e kadar oy aldığı iller ve ilçeler var. Buralarda dedik ki, ‘Hepsinde Türkiye İşçi Partisi aday çıkaracak’. Çünkü biz bu kutuplaşmayı kabul etmiyoruz. Özellikle emekçiler, yoksullar sanki sadece ve sadece AKP'ye oy vermek zorundalarmış gibi, oralar AKP'nin tapulu malıymış gibi yaklaşılmasını reddettik ve Türkiye'nin neresinde AKP'nin, MHP'nin çok güçlü bir iradesi varsa biz onun karşısına dikildik ve orada elimizden geldiği için, kazanıp kazanmamaktan bağımsız söylüyorum bunu, Türkiye'de işçileri, emekçileri bu iktidarın insafına terk etmemek kararlılığı içerisindeyiz.

‘HALKIN SÖZ, YETKİ, KARAR SAHİBİ OLDUĞU SİYASET ANLAYIŞINI TARTIŞTIRMAYA ÇALIŞIYORUZ’

Üçüncüsü, bir muhalefet tembelliği var. Kadıköy, Çankaya, Karşıyaka hemen ilk akla gelecek örnekler. Buralarda da şöyle bir anlayış var: Bu insanlar, bu ilçelerde yaşayan insanlar, iktidarın karşısındalar. İktidarın karakterini anlamış durumdalar ve ne olursa olsun muhalefete oy verecekler. O yüzden muhalefet partilerinde de şöyle bir anlayış gelişmiş durumda, tırnak içinde söylüyorum, ‘Ceketimizi assak kazanacağız’. Buralara biraz halka rağmen adaylar atanıyor, bunu gördüğümüz her yerde de eğer orada AKP'nin, MHP'nin kazanma ihtimali yoksa, yani muhalefet arasında bir yarış varsa Türkiye İşçi Partisi oraya iddiasını koyacak ve en iyisinin, halkın en iyisine layık olduğunu iddia edecek. Buralarda da bir yerel yönetim anlayışını tartıştırmaya çalışıyoruz, siyasetin Ankara'dan belirleyiciliğine karşı halkın aşağıdan söz, yetki, karar sahibi olduğu, vatandaşı ‘müşteri’ değil de ‘yurttaş’ olarak gören, birlikte hareket ettiği yurttaş olarak gören bir anlayış.

‘İKTİDARIN YENİLMESİ, İKTİDARIN ELİNDEKİ BİRTAKIM MEVZİLERİN HALKIN TARAFINA GEÇMESİ ÖNEMLİ’

Son kategoride AKP-MHP iktidarının elinde bulunan ya da alma ihtimali olan, ‘kafa kafaya’ denilecek yerlerde, Türkiye İşçi Partisi çok daha hassas bir yaklaşım içerisinde olmaya çalıştı. Buralarda da şunu önemsiyoruz, AKP-MHP bu kamu imkanlarını yani devletin imkanlarını, yanına bir de yerel yönetim imkanlarını ekliyor ve buraları kendi iktidarlarını sürdürebilmenin basit bir enstrümanı haline getirmiş durumda. Buraları aldıkları zaman halka hizmet etmekten ziyade iktidar koltuğu korumaya odaklanan, kendi yandaşını, eşini, dostunu, müteahhitleri zengin etmeyi temel alan bir belediyecilik anlayışıyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla biz bunu önemsiyoruz: İktidarın yenilmesi, iktidarın elindeki birtakım mevzilerin halkın tarafına geçmesi önemlidir.

‘BELEDİYELERDE VE BELEDİYE BAŞKANINDA CİSİMLEŞEN KÜÇÜK TEK ADAM REJİMLERİNE DE KARŞI OLMAK LAZIM’

Tüm bu kategorilerde şu konuda da çok özel bir çağrı yapıyoruz yurttaşa: Diyoruz ki ‘Biz tek adam rejimine nasıl karşıysak, belediyelerde ve belediye başkanında cisimleşen bu küçük tek adam rejimlerine de karşı olmak lazım’. Belediye meclisleri de seçeceğiz biz, belediye meclis üyeleri de seçeceğiz ve bu belediye meclisleri aslında bizim gündelik hayatımıza ilişkin en kritik kararların alındığı yerler. Biz bu söylediğim kategorilerin yanına bütün yurttaşlara şöyle özel bir çağrı yapıyoruz, diyoruz ki ‘Belediye başkanlığı seçimine girdiğimiz ya da girmediğimiz yerlerde, belediye ister CHP'de ister AKP'de ister İYİ Parti'de ister MHP'de olsun, belediye kimde olursa olsun Türkiye İşçi Partili bir üyenin, Türkiye İşçi Partisi'nin bir dostunun, Türkiye İşçi Partisi listelerinden seçime girmiş bir yurttaşımızın belediye meclisinde sizin adınıza bulunması son derece önemli.

Özellikle ilçe belediye meclislerinde, genellikle bütün kararlar oy birliğiyle alınıyor ve bu çok üzücü. Yani yurttaşın aleyhine kararların hiç konuşulmadan, tartışılmadan geçmesi... O yüzden ben sizin aracılığınızla da burada bütün yurttaşlara seslenmek istiyorum: Belediye meclislerinde mutlaka Türkiye İşçi Partisi'ne oy verilmelidir. Çünkü Türkiye İşçi Partisi meclis tecrübesi olan bir parti, mecliste nasıl muhalefet yapıldığını bilen bir parti, her durumda yurttaşın orada sigortası olacak.

‘SAMANDAĞ, KAZANMAYA EN YAKIN OLDUĞUMUZ YERLERDEN BİRİ’

Samandağ herhalde kazanmaya en yakın olduğumuz yerlerden bir tanesi. Deprem yıkıntısından sonra çok genç bir ekiple, arkadaşlarımızla, oradaki ilerici güçlerin, sol güçlerin bir ittifakı oluştu Türkiye İşçi Partisi çatısı altında. Sevgili Emrah Karaçay, herhalde 31 Mart gecesi alacağımız ilk belediye Samandağ Belediyesi olacak. İstanbul'da Adalar’daydım geçen hafta, muhteşem bir heyecan var Adalar’da. Yine genç bir ekibimiz var, adalı yerli arkadaşlarımız. Orada İstanbul'da bir ilçenin Türkiye İşçi Partisi'ne geçmesinin son derece önemli olduğunu söylüyorlar. Hatay'da Defne, Antakya, Arsuz'u da bunlara ekleyebilirim. Buralardan iyi haberler bekliyorum. Anadolu'nun içinde Bolu'nun Kıbrısçık ilçesi bence çok önemli. Küçücük bir ilçemiz ama yine Türkiye İşçi Partisi'ne yakışacak.

Bir de şöyle şeyler yapıyoruz, mesela Hacı Bektaş'ta bağımsız bir aday var, Ali Kaim hocamız, emekli öğretmen. Onunla birlikte bir ekip çalışması yapıyoruz. Bir bağımsız adayı destekliyoruz. Tokat'ın, Erzincan'ın ilçeleri var, Hozat var. Yani seçim akşamı biz pek çok yerden sürpriz sonuçlar geleceğine inanıyoruz, artık bizim açımızdan sürpriz değil. Yeni bir yerel yönetim anlayışını, yani aklın, bilimin ve vicdanın gösterdiği doğrultuda çok iyi bir yerel yönetim programı hazırladı bizim bilim kurulumuz. Her belediye için özellikle danışma kurulları oluşturmaya çalışıyoruz, yani kazanacağımız yerlerin danışma kurulları, akademisyenlerden, bilim insanlarından oluşan kurullar şimdiden hazırlanmış durumda. Ben önümüzdeki dönemde, yani 1 Nisan'dan sonra Türkiye'de, Türkiye İşçi Partisi'nin yönettiği belediyelerin özel bir ilgi çekeceğini, örnek çalışmalar yapacağımızı düşünüyorum. Hepsini büyük bir heyecanla bekliyoruz.

EMEKLİ MAAŞI ÇIKIŞI: ‘HALK, HAKKI OLANI İSTİYOR’

Gebze ise biraz daha farklı bir deneyim. Gebze biliyorsunuz AKP'nin, MHP'nin çok güçlü olduğu bir yerdi. Türkiye'de işçi sınıfının kalbi, sanayinin kalbi ve aslında Gebze'ye dönük benim aday olmam biraz Türkiye çapında bir tartışmanın ürünüydü. Hani eskiden şeye kızardık hatırlar mısınız, ‘Seçimden seçime işçiyi, köylüyü, emekliyi hatırlıyorsunuz’ diye. Şimdi o kutuplaşma nedeniyle seçimden seçime bile hatırlama ihtiyacı duymuyorlar. Nasıl oldu işte emeklilerle ilgili? Şöyle bakıyorlar, diyorlar ki ‘Emekli yan gelip yatıyor, bir de para istiyor’. Oysa buna isyan ediyoruz işte. Diyoruz ki, ‘Ya sizin verdiğiniz para babanızın köyünden getirip emekliye dağıttığınız bir maaş değil ki. Bu emekli çalışırken zaten sigorta primi ödediği için, yani alın terinden devletin kumbarasına, devletin kasasına, ileride çalışamayacağım günlerde maaş olarak bana ödensin diye kendi parasını verdiği için şu anda hakkını istiyor’. Sanki emekli sadaka bekliyormuş gibi, sanki emekli bir lütuf bekliyormuş gibi yaklaşıyorlar ve bunu verip vermeme tartışması yapıyorlar. Üstelik bunu dediğiniz gibi seçim döneminde yapıyorlar.

Oysa biz her yerde şunu savunuyoruz. Zaten aslında devlet ya da yerel yönetimler halka bir şey vermiyor. Halk hakkı olanı istiyor. Zaten onlar yurttaşın hakkı, siz o bütçeleri, o maaşlarınızı yurttaşın verdiği vergiyle alıyorsunuz. Cumhurbaşkanından belediye başkanlarına kadar kendilerini halkın üstünde konumlandıran bir anlayışları var. Oysa bu makamlar, bu görevler, bu sorumluluklar halkın size verdiği bir görev. Ve siz o görevin gereğini yapıyorsunuz, halka iyilik yapmıyorsunuz, halk sizden hak etmediği bir şey beklemiyor.

‘GEBZE’DE GÜÇLÜ BİR İŞÇİ SINIFI SESİNİN YÜKSELTİLMESİ İÇİN ADAY OLDUM’

Gebze de bunun en yoğunlaştığı yerlerden biri. Gebze'deki sanayi üretimi Türkiye’deki 30 şehirden daha büyük. Bu kadar büyük bir zenginlikten bahsediyorsunuz ama Gebze'de yoksulluk had safhada. Gebze belki de onlarca, yüzlerce patronu çok zengin ediyor. Orada ürettiği değerlerle insanlar milyonlara milyonlar katıyorlar. Oradan gidiyorlar, çok güzel yerlerde, villalarda, ormanlık arazilerde yaşıyorlar. Ama Gebzeli kansere mahkum ediliyor. Buna karşı güçlü bir işçi sınıfı sesinin yükseltilmesi için aday olduk ve ben 31 Mart akşamını Gebze açısından da büyük bir heyecanla bekliyorum. Çünkü bugüne kadar iktidarın kendi yanlışlarını zaman zaman ‘din’ diyerek, zaman zaman ‘vatan, millet, bayrak’ diyerek örttüğü bir tablo vardı ve biz aslında o örtünün altına gizlenen gerçekleri biraz gün yüzüne çıkartabildiğimizi düşünüyoruz.