Eğitim emekçileri ve Aleviler’den ÇEDES’e karşı eylem

Eğitim emekçileri ve Aleviler’den ÇEDES’e karşı eylem

Eğitim-Sen ve Alevi örgütleri, zorunlu din ders saatlerinin arttırılmasına karşı İstanbul MEM önünde açıklama yaptı.

İleri Haber

Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı iş birliğinde hayata geçirilen “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES) projesine karşı Eğitim-Sen ve Alevi örgütleri tarafından eylem düzenlendi. Eyleme Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da katıldı.

ÇEDES projesi kapsamında ilkokul, ortaokul ve ortaöğretimin 9. ve 10. sınıf seviyelerinde “insan toplum ve bilim”, “din, ahlak ve değer” ile “kültür, sanat ve spor” seçmeli ders gruplarından her bir gruptan en az birer ders, 11. ve 12. sınıf seviyelerinde ise “insan, toplum ve bilim”, “din, ahlak ve değer” ile “kültür, sanat ve spor” seçmeli ders gruplarının en az ikisinden birer ders seçmeleri zorunludur denilerek ilkokul, ortaokul ve ortaöğretimin 9. ve 10. sınıf seviyelerindeki öğrencilerin din derslerini seçmeli ders olarak alması zorunlu hale getirildi.

‘SİYASAL İKTİDAR, LAİKLİĞİ VE LAİK YAŞAMI DOĞRUDAN HEDEF ALMAKTADIR’

Eğitim-Sen İstanbul 7 No’lu Şube Sekreteri Yakup Kaya, tarafından okunan açıklamada şu sözlere yer verildi:

“ÇEDES ile vaiz, imam hatip ve Kur’an kursu öğreticilerinin, ilahiyat fakültesi mezunlarının eğitim kurumu olan okullarda ‘manevi danışman’ olarak görev yapmalarının önü açılmaktadır. ÇEDES protokolü ile öğrenciler okulun içinde yeni din görevlileri ile karşılaşacaktır. Manevi danışmanlarla öğrencilerin okul dışında Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı kamplarında buluşmaları, okullardaki koordinatör öğretmen ve Gülen cemaatinin ‘abla ve ağabeyleri’ gibi koordinatör öğrencilerle dini telkinler yapan ‘değerler eğitimi’ çalışmalarına katılmaları sağlanacaktır. ÇEDES projesi ile Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığına, dinci tarikat ve cemaatlere öğrencileri devşiren bir işlev görmüş olacaktır.

Laiklik ilkesi ve laik eğitim, çoğul bir toplumda farklı inanç, farklı mezhep, farklı kimlik, farklı cinsiyet ve cinsel kimlikler, hem inananlar hem de inanmayanların bir arada barış içinde yaşayabilmeleri için son derece önemlidir. Ancak Türkiye’de ciddi bir mücadele alanı olarak laiklik, siyasal alanda unutturulmaya ve görünmez kılınmaya çalışılmaktadır. Siyasal iktidar, laikliği ve laik yaşamı doğrudan hedef almaktadır.

‘EĞİTİM SİSTEMİNİN DİNİ KURALLARA GÖRE BİÇİMLENDİRİLMEK İSTENMESİ KABUL EDİLEMEZ’

Eğitim sisteminde ve genel olarak toplumsal yaşamda iktidarın kendi dünya görüşüne ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirme yönündeki uygulamaları tüm topluma yönelik fiili bir baskı ve dayatma haline gelmiştir. Bu konuda mesai saatlerinin, okul ders planlarının cuma namazı saatlerine göre düzenlenmek istenmesi, karma eğitim ilkesinin ihlal edilmesi ve benzeri girişimler, kısaca eğitim sisteminin dini kurallara göre biçimlendirilmek istenmesi kabul edilemez.

‘TALEPLERİMİZ KABUL EDİLENE DEK MÜCADELE ETMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ’

Laik bir yaşam, laik bir eğitim, ÇEDES projesini iptali için 16 Eylül 2023’te yakın kentlerin de katılımıyla İzmir’de Eğitim Sen, Alevi kurumları, veli dernekleri, çok sayıda demokratik kitle örgütünün öncülüğünde, destekleyici yüzü aşkın kurumun, kadın örgütlerinin desteği ile bölgesel bir miting yapılacak. Bu miting bir son tepki olmayacak. Taleplerimiz kabul edilene dek mücadele etmeyi sürdüreceğiz.

Bugün de buradan laiklikten, karma bilimsel eğitimden, kadın özgürlüğünden vazgeçmeyeceğimizi, eğitimi eğitimciler dışında kimseye bırakmayacağımızı, emeğin hakkını aldığı özgür yarınlar için mücadeleyi yükselteceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz,

Laiklik yaşamsaldır, kazanacağız, ÇEDES iptal edilsin!”

‘BUNUN ADI ASİMİLASYONDUR, MİSYONERLİKTİR’

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Karakaya ise Alevi örgütleri adına yaptığı basın açıklamasında şu sözlere yer verdi:

“Bugün Aleviler bu soruyu soruyor: Hani Eşitlik?

Bu itirazlar ve sorular yerindedir ve sürekliliği olan bir huzursuzluğun nedenidir. Bunu yaratan devlettir ve kendine olan güveni sarsmaktadır.

Bugün Alevilik sadece inkar edilmemekte, başka bir şey olmaya zorlanmaktadır. Alevi inancı ve inanç merkezleri olan Cemevleri İbadethane olarak tanınmamakta, Alevilerin tüm itirazlarına rağmen, bir kararname ile oluşturulan ‘Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na bağlanması istenmektedir. Devletin tüm bürokrasisi köylerimiz başta olmak üzere Cemevlerimiz gezilmekte ve bu daire başkanlığına bağlanılması konusunda zorlanmaktadır.

Bunun adı asimilasyondur, misyonerliktir.

‘OKULLAR BİRER MEDRESE GİBİ FAALİYET YÜRÜTMEKTEDİR’

AKP hükümeti 21 yıllık iktidarında yürüttüğü tekçi, gerici, ırkçı, ayrımcı, asimilasyoncu eğitim politikalarını yaygınlaştırıp derinleştirmektedir. 12 Eylül Faşizminin eseri olan darbe Anayasasıyla başlayan zorunlu din dersleri zulmü, AKP iktidarınca artarak devam etmektedir. Öyle ki okullar; bırakalım ‘zorunlu din dersi’ uygulamasını artık ‘Zorunlu Din Eğitimi Merkezlerine’ dönüştürülmüştür. Zorunlu din dersleri yetmemiş gibi, müfredat tümüyle dinselleştirilmiştir. Okullar imam hatip okullarına dönüştürülmüş ve birer medrese gibi faaliyet yürütmektedir. Bu eğitim öğretim yılı başında ise Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu kararınca haftalık ders saati çizelgesine müdahale edilerek, seçmeli din dersleri de zorunlu hale getirilmiştir. ÇEDES ve benzeri projelerle ve protokollerle okullar ve eğitim kurumları Diyanet İşleri Başkanlığı ile cemaat ve tarikatların kontrol ettiği kurumlar haline getirilmiştir.

Eğitim sistemlerinde din dersinin yer alış biçimi, dine bakış, dini kültürel yapı, din-devlet ilişkisi, yönetim anlayışı gibi birbiriyle ilişkili süreçlerin ortak etki alanıdır.

‘EĞİTİM SİSTEMİ HER ŞEYDEN ÖNCE BİLİMSEL VE LAİK OLMALIDIR’

Buradan hareketle, ‘din eğitimi’ ile ‘dinsel eğitim’in birbirinden ayrılması gerekmektedir.

Eğitim sistemi her şeyden önce bilimsel ve laik olmalıdır. Eğitimde laiklik, Alevilerin vazgeçemeyeceği bir ilkesel duruştur. Çünkü ancak laik bir eğitim ve yaşam biçimiyle, inançlar, düşünceler, kültürler özgürce kendini ifade edebilir. Laiklik ilkesiyle inançlar kendi kurallarını, geleneklerini sürdürebilme olanağına sahip olabilirler.

Laik eğitim;  önemli toplumsal işlevi olan dinin kötüye kullanılmasını ve sömürülmesine karşı önlemler üretmektir.

Laik eğitim;  dinsel inançların varlığı ve özgürlüğü için bir güvencedir. Laik eğitimin ilkesi, ‘başkalarının inançlarına, düşüncelerine saygılı olmayı öğretir.’

Laik eğitim; temel öğe nesnelliktir. Öğrencilere önyargılarla gerçeğe ulaşılamayacağını anlatır.

Laik eğitim;  toplumcu ve demokratiktir. Laik eğitim aynı zamanda toplumsal barışın ve birliğin vazgeçilmez gereğidir.

Eğitim, kamusal bir haktır. Herkese eşit, ulaşılabilir, fırsat eşitliğine dayalı, aklın ve bilimin kontrolünde, çağdaş, parasız, bilimsel, laik ve anadilde olmalıdır. Müfredatı, ayrımcı, cinsiyetçi, ırkçı ve gerici olmamalıdır.

Bu gerçeklik ile halkımızı asimilasyon politikalarına, eğitimdeki zorunlu din dersi zulmüne, eğitimdeki gerici ve çağdışı uygulamalara karşı Laik-Bilimsel-Demokratik-Eğitim için halkımızı duyarlı olmaya ve mücadeleye çağırıyoruz.”

DAHA FAZLA