Üç şair, üç şiir
Sivas Katliamı’nın 32. yılında Behçet Aysan, Metin Altıok ve Uğur Kaynar’ın birer şiirini okurlarımızla paylaşıyoruz.
(İleri Haber) Takvim yaprakları bir kere daha 2 Temmuz tarihini gösteriyor. 35 insanımızın diri diri yakıldığı Sivas katliamının 22. yıldönümünü. Her sene “yangın”ın aramızdan aldığı güzel insanların bıraktığı boşluğu yeniden farkediyoruz. Boşluğun yarattığı acı ile, sorulmamış hesapların biriken öfkesini aynı anda yaşıyoruz. Aramızdan ayrılanların acısı bir yanımızda, aramızdan ayrılanların arkalarında bıraktıklarının yarattığı umut diğer tarafımızda… Bu toprakların ne kadar bereketli olduğunu hatırlatan onlarca şarkı, şiir, yazı, anı…
Yaşadığımız kaybın burukluğunu kaçınılmaz olarak bir kez daha hissedeceğimiz bu günde İleri Haber ailesi olarak sizlerle Sivas Katliamı’nda hayatını kaybeden üç şair Behçet Aysan, Metin Altıok ve Uğur Kaynar’ın üç şiirini paylaşmak istedik. Böyle günlerde “her şeyin hem acıya, hem umuda” benzeyeceğini bilerek.
Behçet Aysan - Sesler ve küller
orada duruyorsun, fırtınalar tanığımdır
terkedilmiş
beyaz ve nazlı,
yorgun bir hallacın
attığı
yünler
gibi
dokunaklı.
git diyorlar gidiyorsun
kal diyorlar
ne bir ses
ne bir şarkı.
ey saçlarına ak kuşlar üşüştüren
yüzünü peçesine saklamış
ayın altında
çam dalına asılan
gümüş
gölgesi
göle düşmüş.
kendine bıçaklar bileyen
devrilmiş
kağnı
gibi
yolda kalmış
sevgilim.
altın benekli
fundalıklarda
pusuya düşürülen
geceleyin gözleri bağlı
götürülen
karaca.
inilmedik ne bir deniz
çıkılmadık ne bir dağ
uğranmadık han
bırakmayan
yaralı koşma
sevdalı
halkım, sevgilim.
saz yok
mızrap yok
hep konmuş
hem göçebe
hem balık hem kuş
hem ingin hem yokuş
yanık otlar gibi
kavrulmuş
esmer ve yoksul.
iner şafağın alacasında
karıncalar ordusu
şehre
kenar
mahallelerden
yürüyerek
ve trenlerle.
su satan çocuklarıyla
kapılarında vagonların
çamaşırcı
kadınlarıyla
iner
şehre
sincan'dan
iner mamak'tan
battal gazi
destanı ve
kan kalesi
ve kılıcıyla alinin
mızraklı ilmihalle.
yok başka bir cehennem
yaşıyorsun işte
ellerine
bulaşmış
kara incirin sütü
ve kardeşinin
kanı
habil ile kabilin.
yaşıyorsun
sarışın
onurlu ve aşık
karasevdalar
içinde
aydınlık.
yok senin kayan bir yıldızın
puslu
ssekendizin
çolpanın
görünmüyor.
bu gökyüzü
sana
bana dar
telliturnam uçamaz
gelinkuşum konamaz.
tel örgüyle
çevrilmiş
onlara
mavi ve alabildiğine
geniş.
hasretin çırağı
gurbetin
kalfası
ve aydınlıkların
ustasısın
sönünce
mum
sönünce
çarağı
karanlıklara
çarpan
pervanem.
halkım
sevgilim
yanar
güneşte etin kehribar
bir üzüm
çıngılı
gibi.
çıkrık iner
çıkar
çıkrık
varılmaz
dibi görülmedik
korkuyum.
süngerdedir
vurgun yemiş
tütün
düzer
inci
gibi.
karabükte
duman olur
savrulur
gıslavette işçi.
yıllar yılı
bilirim
döne döne
yıllar yılı
aynı
kitabı okur
adı acılarbilgisi
adı acılarbilgisi
acılarbilgisi.
Metin Altıok- Sis
Özenle boyadım ipliğini sevginin,
Gidip de bulamamanın incinmiş rengine.
Sisi gümüş bir rüzgârla tepelerden eğirdim,
Dokudum yalnızlığın bu serin kumaşını,
Sesime ayrılıklardan bir gömlek diktim.
Ölümü tastamam ezberledim de geldim,
Dilimde bu buruk türkü tadıyla
Bilmem ki buradan nereye giderim.
Sonunda kendime bir top yangın edindim,
Soluğumla besledim dudağımın ucunda.
Ömrümün külüydü savrulan hep ardımda,
Örterek yavaş yavaş bıraktığım izleri
Yanmış bir günün sürüklenen kanatlarıyla.
Koştum, durmadan koştum o küçük yangınımla,
Adımın çaresiz kıyılarında kendi göğümü bulmaya.
Uğur Kaynar- Güneşin Altında Ölmek
I
Ölüm aramızda geçinip giden
zavallı yıllar gibi
Hem bizimle
hem bizden biri değil
Sanki seninle varoldukça yaşayan bende
Sokağımın yangına ateşle koşan kızı
güzeller güzeli Neslime
İyi bak
kıvamıdır
İyi bak kırmızı şarap renkli akşamlarına
Ben akşamına azbuçuk kalayken
azbuçuk belasıyken başının
Tam zamanıyken
Şiirden ölen bir şairin
son bahanesi gibi
bir bahane bul kendine
Enazından öp beni
II
Bal gibi
aşkın arı kovanına çomak sokulmuştur
Artık çekilen acıdır
Bal gibi acıyla
denizin oğul verme zamanıdır
dalgalar içinde
Dalgalar içinde denizin oğlu
bir gemide miçodur
Ey dalgalar içinde oğlu olan deniz
Ey denizden oğlu olan kara parçası
Ey bahtı kara
Açık denizlerde
bir o yana
bir bu yana
vurgun yemiş
yaralısın
Yaranda süzme bal gibi hüzün
süzme bal gibi hasrettir
İlk dokunuşun ardından
şehvetli bir bityeniği gibi
gittikçe her yanı saran
Sen ey denizin oğlu
deli rüzgâr
batık gemi
İnsan azıya aldı mı gemi
Aşkın gümüşten oltasına takılı
sudan yeni çıkmış balık gibi
güneşin altındayken ölmeli
ölmek yeter mi