
ODTÜ öğrencileri İleri'ye konuştu: ODTÜ’ye ve memlekete sahip çıkacağız!
ODTÜ ormanında bir gecede gerçekleştirilen doğa katliamıyla inşaatına başlanan yol projesiyle ilgili süreci ODTÜ öğrencileri İleri'ye değerlendirdi.
Ankara Büyükşehir Belediyesi ekipleri, geçtiğimiz cumartesi akşamı "gece baskını" ile ODTÜ ormanına girerek yol inşaatına başlamıştı. Bir gecede yapılan çalışmada binlerce ağaç kesilerek 4,8 kilometrelik yol açılmıştı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2'nci sırada seçilmesine rağmen rektör olarak atadığı ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök'ün süreçte Ankara Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yaparak katliama ortak olması ODTÜ bileşenlerinin tepkisini çekmişti.
Gece baskınıyla başlatılan yol çalışmasının sadece bir doğa katliamı değil aynı zamanda ODTÜ'nin temsil ettiği değerlere yönelik bir saldırı olduğunu vurgulayan ODTÜ öğrencileri, süreci İleri Haber'e değerlendirdi.
"BU SALDIRININ DEVAMI GELECEK, SESSİZ KALMAYACAĞIZ"
Ankara Büyükşehir Belediyesi ile ODTÜ Rektörü Kök'ün ortaklığında başlatılan saldırının devamının geleceğini belirten ODTÜ ÖTK Temsilcisi Özgür Gür, saldırıların "ODTÜ'nün eğilmez muhalefeti karşısında intikam almak" amacıyla gerçekleştirildiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
Ahmet Atakan'ın ölüm yıl dönümünde ODTÜ kampüsünde planlı, anlaşmalı bir ekolojik katliam gerçekleştirildi. Atanmış rektör Verşan Kök ile ODTÜ'nün azılı düşmanı Melih Gökçek kapalı kapılar ardında anlaştı. Protokol imzalanmadan öncesinde yönetim dışında hiçbir insanın haberi yoktu. Yasal olmayarak defalarca ODTÜ'yü işgal etmeyi denemiş olan Gökçek bu sefer atanmış rektörün işbirliğiyle birkaç saatte binlerce ağacı kesti, canlıların yaşam alanını yok etti. Alternatifi varken sırf kazanacakları araziyle yapacakları ranttan dolayı doğa katledildi. Ekolojik dengeleri düşünmeden yapılan müdahale aynı zamanda ne kadar bilimsellikten uzak bir anlayış olduğunu gözler önüne seriyor. Arkasındaki hırs ve nefret ise sadece ODTÜ'nün bunca yıldır baş kaldırmasından, boyun eğmemesinden kaynaklı olabilir. Farklı düşünen herkesi terörist addeden bu zihniyet ODTÜ'nün eğilmez muhalefeti karşısında intikam almak amacıyla her seferinde farklı bir bahaneyle okulumuza, doğamıza, yaşam alanlarımıza, özgürlüklerimize saldırmakta. İkinci olmasından sonra ODTÜ geleneklerini koruyacağına söz veren rektörün ise kayyum bir rektörden hiçbir farkı olmadığı gayet net ortadadır. Bizler “ODTÜ Savunulmalıdır” platformu olarak başlattıkları bu saldırının devamının geleceğini biliyoruz. Ranttan ağzı sulanan bu zihniyet eşsiz bir doğal yapıya sahip olan Eymir'e de gözünü dikmiştir. Doğamıza saldırıyla başlayan bu müdahalelere karşı sessiz kalmayacak bunun bütün Ankara'nın sorunu olduğunu anlatacak, farklı düşünenlerin mücadelesi olduğunu göstereceğiz.
"ODTÜ'YE VE MEMLEKETE SAHİP ÇIKACAĞIZ"
ODTÜ'nün mücadele geçmişinin hatırlatan Fikir Kulüpleri Federasyonu ODTÜ Temsilcisi Deniz Aydın ise, ODTÜ'lülerin kararlı bir şekilde bu saldırıların karşısına dikileceğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
9 Eylül gecesi, tam da 4 yıl önce Ahmet Atakan’ın katledildiği gece, ODTÜ ormanına yine iş makinaları ve polis eşliğinde girdiler. 60 yıldır öğrencisi, hocası ve emekçisiyle yoktan var edilen orman, yeşertilen bozkır, Gökçek’in rant hırsıyla yapmaya çalıştığı projelerle yok edilmeye çalışılıyor. Bu süreç ODTÜ’nün atanmış rektörü Verşan Kök ve Melih Gökçek iş birliğiyle devam ediyor. Kapalı kapılar ardında yapılan bu anlaşma ülkede yaşanan baskıların, akademiye ve ilerici düşünen her insana saldırının, rant uğruna doğa talanının apaçık bir yansımasıdır. Bu anlaşmanın bir tarafında her geçen gün Ankara’yı yaşanılmaz kılan, ODTÜ’ye ve devrimci değerlerine saldıran Gökçek, diğer tarafında ise rektör seçimlerinde ikinci olmasına rağmen atanan ve görevini kabul eden, göreve geldiği günden bu yana “kayyum rektör” sıfatını gittikçe daha fazla hak eden Verşan Kök var. Ancak bu ikilinin ve yaşam alanlarımıza saldıran herkesin bilmesi gereken bir şey var. Biz, bozkırın ortasındaki ODTÜ ormanının nasıl yeşertildiğini, geçmişteki “atanmış” rektör Hasan Tan’ın okulumuzdan nasıl kovulduğunu, 2013’teki yol eylemleri sırasında ODTÜ’yü ve memleketini savunurken katledilen Ahmet Atakan’ı unutmadık! Şu an içinde bulunduğumuz süreçte dahi, bütün imkanlarla bize saldırılıyorken, biz bütün ilerici değerlerimizi korumaya, yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Masa başında okulunu ve 60 yılda karış karış örülen emeği satan rektörün ve memleketi kuraklığa teslim etmiş bütün kurumların karşısında bir orman gibi duracağız. Ne atanmış rektör ODTÜ’nün sahibidir, ne de hilebaz Gökçek Ankara’nın. O masada yapılan anlaşmayı da, ülkedeki gerici saldırıları da kabul etmiyoruz! ODTÜ’ye ve memlekete sahip çıkacağız!
"BU GELENEK ODTÜ'DE BİR GECEDE SÖKÜLÜP ATILAMAYACAK KADAR KÖKLEŞMİŞTİR"
ODTÜ'ye yönelik saldırının AKP iktidarının 15 yıldır ülkede uygladığı politikaların bir parçası olduğunu vurgulayan Marksist Fikir Topluluğu Temsilcisi Gökçe Şentürk de şu değerlendirmede bulundu:
ODTÜ’de 4 yıl sonra yine bir gece yarısı baskınıyla daha karşı karşıya kaldık. Bu süreci sadece ODTÜ’ye yapılan bir saldırı ya da sadece ekolojik tahribat olarak değerlendirmek meseleyi eksik bırakmak olur. 15 yıldır iktidarın ülke genelinde ortaya çıkardığı tablo; kendi eliyle beslediği sermaye gruplarının kentleri talan etmesi ve arkasındaki popülist söylemlerle saklanmaya çalışılan kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesi. Ankara için Gökçek yönetiminde bu sürecin katmerlendiği, ulaşımın Ankaralılar için bir eziyete dönüştüğü, metroların taahhüt edilen tarihlerinden yıllar sonra ancak aktarma seferleriyle açılabildiği, arazilerin kendi kurduğu kooperatifler aracılığıyla rantiyecilere aktarıldığı aşikar. Ama meselenin bir diğer boyutu da ülkenin doğal ve tarihi kaynaklarında geri dönüşü olmayacak tahribatlar yaratan kelimenin tam manasıyla ülkeyi betonlaştıran iktidar ve çevresinin bu emeksiz yemek götürme sürecinde toplumun düşünme, hareket etme kabiliyetini de betonlaştırma iştahı. İşte ODTÜ’de bugünün Türkiye’sinde bu aymazlığa geçmişten bugüne karşı çıkan, toplumsal muhalefetin de ülke genelinde güven duyduğu bir özne olarak hedefte. Üniversite gençliği toplumsal muhalefetin en dinamik unsuru olarak kayyum rektörlerle gerek eğitim, gerek yaşam tarzı, gerekse de ideolojik hegemonyayla birer robota dönüştürülerek, düşünmeyen, toplumun dertleriyle ilgilenmeyen, en önemlisi de yanlışa dur demeyen bir hale getirilmek isteniyor. İşte meseleyi tam da bu noktadan okuyarak ODTÜ’nün devrimci değerlerinin taşıyıcısı olan bizler de iktidarın toplumu kolsuz kanatsız bırakarak ülkeyi talan etmesine, kendi eliyle yerleştirdiği rektörler aracılığıyla üniversitelerden kente akacak olan özgürlükçü düşüncelerin yok edilme çabasına, üniversitenin piyasanın ihtiyaçlarını karşılayacak itaatkar bireyler üreten işyerlerine dönüştürülmesine, tüm bunları yapmak için de ülkede ne kadar onurlu insan varsa gazetecisinden akademisyenine, işçisinden öğrencisine, bugün OHAL altında KHK silahıyla baskıyla susturulmasına karşı çıkıyoruz. Bu nedenle okulumuza sahip çıkarken, bu talana, kıyıma dur diyebilmenin tek yolunun da umutsuzluğa kapılmadan örgütlü şekilde hareket etmekte olduğunu biliyoruz. Özce ifade etmek gerekirse kaybettiklerimize yanmak yerine, yaşadığımız süreçleri kişisel hassasiyetler noktasından çıkartarak bulunduğumuz her yerde mücadeleyi yükseltecek araçlar geliştirmeliyiz. Rektörü, belediye başkanı, iktidarı ancak bu şekilde geri adım atacaktır. Denizler’den Ahmet Atakan’a süren bu gelenek de herkesçe iyice bilinsin ki ODTÜ’de bir gecede sökülüp atılamayacak kadar kökleşmiştir.