Metin Çulhaoğlu Söyleşileri’nin üçüncüsü düzenlendi

Metin Çulhaoğlu Söyleşileri’nin üçüncüsü düzenlendi

Söyleşi dizisinin üçüncüsü, “İnsan Doğaya Düşman Mı: Kapitalizm ve Ekoloji” başlığıyla yapıldı.

İleri Haber

Türkiye devrim ve sosyalizm mücadelesinin çınarlarından, 68 Hareketi’nin önderlerinden, İleri Haber yazarı ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) kurucularından Metin Çulhaoğlu anısına, İleri Haber’in çağrısıyla başlayan Metin Çulhaoğlu Söyleşileri’nin üçüncüsü, “İnsan Doğaya Düşman Mı: Kapitalizm ve Ekoloji” başlığıyla 29 Ocak’ta Ankara’da düzenlendi.

Aralık Sahne’nin ev sahipliğini yaptığı söyleşide Dr. Araştırmacı Ecehan Balta moderatörlük görevini üstlenirken, Dr. Öğretim Üyesi İlke Bereketli ile araştırmacı ve gazeteci Foti Benlisoy konuşmacı olarak yer aldı.

Dünyanın bir ekolojik kriz ve yıkım sürecine girmiş olduğunun, bilim insanlarının yanı sıra kapitalistler tarafından da kabul edilmiş bir gerçek olduğunun altını çizen Ecehan Balta, açılış konuşmasının ardından sözü İlke Bereketli’ye bıraktı.

‘EKOLOJİK KRİZİN SORUMLUSU İNSAN, AMA HANGİ İNSAN’

İlke Bereketli, ekolojik krizin sorumlusunun kim olduğuna ilişkin süregelen tartışmalara değinerek başladığı ve “Evet, sorumlusu insan, ama hangi insan” ifadelerini kullandığı konuşmasında şunları kaydetti:

“1800’lere kadar sabit ilerleyen karbon seviyesi, 1800’lerden itibaren adeta roket gibi yukarı fırlıyor. Bu değişim bize Sanayi Devrimi’ni işaret ediyor, üretim ilişkileri biçiminin tarattığı bir kırılma olduğunu gösteriyor. Yani mesele ebedi bir insanlık suçu değil. Ekolojik krizin sorumlusu tikel insandır; kapitalist insan, sermayedar olandır doğaya düşman.

‘DÜNYA LİMİT AŞIM GÜNÜ, 2022’DE 28 TEMMUZ’DA TÜKENDİ’

Konuşmasında, “insanlığın doğa üzerindeki yıllık talebinin, dünyanın bir yılda sağlayabileceği kapasiteyi aştığı gün” olarak tanımlanan Dünya Limit Aşımı Günü’ne değinen Bereketli, “Kapitalist insanın yarattığı düzen, aşırı tüketim ve üretime dayandığı için artık o kapasiteyi bir yıl olmadan tüketiyoruz. Bu kapasite, 2022’de 28 Temmuz’da tükendi, neredeyse 5-6 ay gelecekten borçlu yaşıyoruz. Ancak burada da doğaya düşman olan tüm insanlık değil, örneğin Katar o kapasiteyi 10 Şubat’ta bitirirken, Küba 28 Kasım’da bitiriyor” ifadelerini kullandı.  

İlke Bereketli, varlığı tartışmasız şekilde kabul edilen ve etkileri yavaş yavaş görülmeye başlanan ekolojik krize karşı yürütülmesi gereken mücadeleye ilişkin ise şunları dile getirdi:

“Nasıl bir mücadele peki? Kapitalist insan doğaya düşman, doğayı sürekli sömürüyor. Öyleyse ekolojik mücadele de sınıf mücadelesiyle el ele ilerlemeli. Gerçek bir çözüm için, sadece tekil alanlarımızda mücadele edip buraya sıkışamayız. Yalnızca ekolojik taleplere sıkışan bir ekolojik mücadele ile yerel sorunlar çözülebilir, ama tümden çözüm emek ve sınıf mücadelesi ile bütünleşmiş bir mücadeleyi örmekle olur.”

‘EKOLOJİ MESELESİ, GÜNÜMÜZÜN KUCAKLAYICI PARADİGMASIDIR’

Konuşmasını Metin Çulhaoğlu’na atıfta bulunarak noktalayan Bereketli, “Metin Abi, Ekim Devrimi’ne giden süreci yorumlarken, savaş karşıtı hareketlere ‘dönemin kucaklayıcı paradigması’ derdi. Bence günümüzde de ekoloji meselesi odur, günümüzün kucaklayıcı paradigmasıdır. Bunu Gezi’de de gördük, mesele asla ‘3-5 ağaç’ değildi; ama direnişin fitili ‘3-5 ağaç’tan yakıldı” ifadelerini kullandı.

Ecehan Balta, İlke Breketli’nin konuşmasını noktalamasının ardından sözü Foti Benlisoy’a bıraktı. Benlisoy, Sovyet yazar Andrey Platonov’un 1934 yılında, “SSCB’nin olmadığı bir dünya, kaçınılmaz bir biçimde kendi kendini gelecek yüz yıl içerisinde ortadan kaldıracaktır” sözünü hatırlattığı konuşmasında, ekolojik krizin etkilerinin artık gözle görülür biçimde fark edildiğinin altını çizerek, “Bildiğimiz dünyanın sonundayız, bir başka dünyaya geçiyoruz” dedi.

‘SERMAYE SINIFI, EKOLOJİK KRİZİ BİR FIRSAT OLARAK GÖRÜYOR’

“Kapitalist üretim ilişkileri ve sınırsız sermaye birikim süreçlerinin getirisi olan tehlikeyle karşı karşıyız. Bu üretim ilişkileri, felaketi üretiyor” ifadelerini kullanan Benlisoy, şunları kaydetti:

“Bütün bu felaketi, krizi, sermaye sınıfı açık bir fırsat olarak görüyor. Örneğin, buzulların erimesini bile yeni ticaret yollarının ortaya çıkması ve yeni fosil yakıtlara erişim kapsamında değerlendirerek bir fırsat olarak görüyorlar. İçinde bulunduğumuz krizi tehlike olarak değil, fırsat olarak değerlendiriyorlar.”

Foti Benlisoy, ekolojik krizden tüm insanlığın aynı doğrultuda ve eşit şekilde etkilenmediğinin de altını çizdiği konuşmasında, “Ekolojik krizden kimin zarar görüp kimin istifade edeceği mevcut tahakküm ve sömürü ilişkilerinden doğuyor. Kriz, bu ezme-ezilme ilişkilerini de daha da derinleştiriyor” şeklinde konuştu.

‘YA DEVRİM YA YIKIM’

Benlisoy, kapitalizmin bir üretim biçimi olduğu kadar bir “yıkım biçimi” de olduğunun altını çizerek, bu sebeple, ekolojik krizle mücadelenin sınıf mücadelesinden bağımsız düşünülemeyeceğini ifade etti. Günümüzde devrimin, gezegendeki tüm yaşam için bir hayat memat meselesi haline geldiğini vurgulayan Benlisoy, sözlerini şöyle noktaladı:

“Mevcut durumda, Rosa Luxemburg’un ‘Ya sosyalizm ya barbarlık’ sözü bile yetersiz kalıyor artık. Onun yerine, Marx’ın 1867 yılındaki bir konuşmasında dile getirdiği ‘ya devrim ya yıkım’ sözünü benimsemek daha yerinde.”