Mahkeme karar verdi: Eğitim-Sen vakıf üniversitelerinde örgütlenebilecek

Mahkeme karar verdi: Eğitim-Sen vakıf üniversitelerinde örgütlenebilecek

Eğitim-Sen İstanbul 6 No'lu Üniversiteler Şubesi, kazanımlarını düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu.

İleri Haber

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), İstanbul'da düzenlediği basın açıklamasında; vakıf üniversitelerinde görev yapan akademik personelin de idari mahkeme kararıyla "eğitim-iş" kolundaki kamu sendikalarına üye olabilmesinin yolunun açıldığını duyurdu.

Beyoğlu'ndaki TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde düzenlenen basın açıklamasında, yıllardır süregelen mücadele deneyimleri ve son mahkeme kararıyla ulaşılan kazanımlara değinildi.

Eğitim-Sen İstanbul 6 No'lu Üniversiteler Şubesi'nin düzenlediği toplantıda, 12 Eylül sonrası ortaya çıkan piyasacı anlayışın son 15 yılda da sürdüğü ve "vakıf üniversitesi" olarak faaliyet yürüten kurumların büyük bir bölümün yeterli niteliğe sahip olmadığı vurgulandı.

Vakı üniversitelerindeki mütevelli heyetlerinin büyük bir kısmının "iş insanı" olduğu ve kurumları kendi bakış açısında çalışacak yerler olarak gördüğüne işaret edilen açıklamada, "Çalışma koşulları bu, ücret de şu kadar, istemeyen çeker gider' mantığı ile üniversite yöneten bu zihniyet, eğitimin bir kamu hizmeti olduğunu anlamaktan uzaktır. Onlara göre eğitim gençlere satılan diplomalardan, eğitim emekçileri de bu piyasanın emir erlerinden müteşekkildir" denildi.

Eğitim kamu hizmeti olduğunun altı çizilirken, "Bu basın açıklamasının konusu olan bu mahkeme kararı, uzun bir emek ve mücadele sürecinin ürünüdür. Vakıf üniversitesi bilim emekçilerinin de kamu çalışanı olduğu bilinci ve ortak örgütlenme hakkımıza olan inancımızla yürüttüğümüz sabırlı ve inatçı bir direnişin sonucudur. Bu bakımdan, 'Üniversiteler Şubesi' olarak bundan sonra bu üniversitelerde aramıza katılacak üyelerimizin özlük hakları ve çalışma koşulları ile ilgili olarak kendimizi bu sahanın meşru, fiili ve yasal öznesi olarak gördüğümüzün akademik kamuoyu tarafından bilinmesini isteriz" ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, kitlesel örgütlenme çalışmalarının da başlayacağı kaydedildi.

'EĞİTİM-SEN VAKIF ÜNİVERSİTELERİNE GELİYOR'

"Eğitim-Sen vakıf üniversitelerine geliyor" başlığıyla yapılan açıklamanın tamamı şöyle:

"Akademik ve bilimsel özerklik talebini yıllardır 12 Eylül rejiminin kalıntısı olan YÖK’e ve üniversiteleri iktidarlarının arka bahçesi yapmaya çalışan farklı muktedirlere yönelik olarak yükselten biz Eğitim-Senli bilim emekçileri, piyasa ve iş dünyası mantığının yükseköğretim üzerinde yarattığı tahribata da yıllardır aynı şekilde karşı çıkıyoruz. 12 Eylül günlerinin Doğramacı YÖK’ü ile sonrasının piyasacı yönelimleri ya da son 15 yılın dinci muhafazakâr idarecileri arasında bir fark varmış gibi davranmadık. Bu anlayış doğrultusunda idarenin, işverenin kamu mu özel mi olduğunu da dikkate almıyoruz.

'VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDEKİ DENETİMSİZLİĞİN EN YÜKSEK SEVİYEYE VARDIĞI ALANLARDAN BİRİ DE EĞİTİM EMEKÇİLERİNE REVA GÖRÜLEN ÇALIŞMA REJİMİ'

Türkiye’de yükseköğretime yeni bir soluk getirecekleri propagandasıyla kurulan vakıf üniversiteleri, ortaya konan birçok kötü örnekle yükseköğretimin genel seviyesini aşağıya çeken kurumlar haline gelmiştir. Sayıları mantar gibi arttığı halde ciddi bir denetim altında tutulmayan bu kurumların, küçümsenmeyecek bir kısmının üniversite sıfatını hak edecek nitelikte olmadığı artık kamuoyunun malumudur. Bu denetimsizliğin ve kural tanımazlığın en yüksek seviyeye vardığı alanlardan birisi, bu kurumlarda çalışan eğitim emekçilerine reva görülen çalışma rejimidir. Vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim üyeleri, psikolojik sınırları zorlayan mobbing uygulamalarından keyfi ve yasal olmayan düşük ücret politikalarına kadar birçok zorlukla karşı karşıyadır.

'MÜTEVELLİ HEYETLERİNDEKİ İŞ İNSANLARI, EĞİTİMİN KAMU HİZMETİ OLDUĞUNU ANLAMAKTAN UZAK'

Önemli bir kısmı iş insanı veya yönetici hüviyeti taşıyan insanlardan oluşan mütevelli heyetleri, bu kurumları kendi güdüm ve bakış açıları doğrultusunda çalışacak yerler olarak görmektedirler. 'Çalışma koşulları bu, ücret de şu kadar, istemeyen çeker gider' mantığı ile üniversite yöneten bu zihniyet, eğitimin bir kamu hizmeti olduğunu anlamaktan uzaktır. Onlara göre eğitim gençlere satılan diplomalardan, eğitim emekçileri de bu piyasanın emir erlerinden müteşekkildir.

'2008 YILINDA VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDE ÖRGÜTLENME HEDEFİNİ ÖNÜMÜZE KOYDUK'

Tam da bu yüzden sendikamız ve özellikle İstanbul Üniversiteler Şubesi olan 6 No'lu Şube, 2008 yılında gerçekleşen 7. Olağan Genel Kurulu'nda aldığı karar ile vakıf üniversitelerinde çalışan bilim emekçileri ile ortak bir örgütlenme ve mücadele hedefini önüne koymuş, bu kararın gerektirdiği şekilde onların her türlü mücadelesiyle dayanışma içinde olmuş, imkân ve olanaklarını bu çabaların kullanımına sunmuştur. O dönemde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Laureate adlı uluslararası eğitim kurumuna satılmasından sonra başlayan sendikalaşma çabaları, üniversite emekçilerinin DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’na üye olmaları ile farklı bir evreye geçmiştir.

İstanbul 6 No'lu Üniversiteler Şubesi olarak biz sürecin ilerleyebilmesi için azami çabayı sarf etmiş, şubemiz bünyesinde kurduğumuz 'Vakıf Üniversiteleri Dayanışma Ağı'; kamu ve vakıf üniversitelerinden gelen sendika aktivistlerinin buluşma, vakıf üniversiteleri için söz ve sendikal gündem üretme adresleri olmuştur. Bu çabalar o dönem İstanbul Bilgi Üniversitesi ile sınırlı kalmayarak, birçok farklı vakıf üniversitesine de sıçramıştı. Eğitim-Sen'li bilim emekçileri bu süreçlerin hepsinde aktif kolaylaştırıcılar olarak görev almıştır.

'UZUN YOLCULUĞUN SONUNDA ELİMİZDEKİ BİR MAHKEME KARARI VAR'

Tüm bu süreç boyunca vakıf üniversitelerinde çalışan ve örgütlenmek isteyen arkadaşlarımızın sürdürdükleri mücadelenin ihtiyaçlarından doğan taleplere göre hareket etmeyi esas kabul ettik. Fakat şube olarak, bu sürecin en başından itibaren, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim üyelerinin kamu hizmeti gördüklerini ve bu nedenle yerlerinin Eğitim-Sen olduğunu da ifade ettik. Bu bakış açısıyla, vakıf üniversitelerindeki öğretim üyelerinin özlük hakları itibariyle kamu üniversitelerindekilerle eşitlenmelerine yönelik hukuki davaların hepsini fiili olarak destekledik. Bu uzun yolun bugün geldiğimiz noktasında artık elimizde bir idare mahkemesi kararı var ve bu karar bizim bakış açımızın doğruluğunu ortaya koymakla kalmıyor onu hukuki zemine de taşıyor. 

'MAHKEME KARARI; UZUN BİR EMEK VE MÜCADELENİN ÜRÜNÜ, SABIRLI VE İNATÇI BİR DİRENİŞİN SONUCUDUR'

Bu basın açıklamasının konusu olan bu mahkeme kararı, uzun bir emek ve mücadele sürecinin ürünüdür. Vakıf üniversitesi bilim emekçilerinin de kamu çalışanı olduğu bilinci ve ortak örgütlenme hakkımıza olan inancımızla yürüttüğümüz sabırlı ve inatçı bir direnişin sonucudur. Bu bakımdan, 'Üniversiteler Şubesi' olarak bundan sonra bu üniversitelerde aramıza katılacak üyelerimizin özlük hakları ve çalışma koşulları ile ilgili olarak kendimizi bu sahanın meşru, fiili ve yasal öznesi olarak gördüğümüzün akademik kamuoyu tarafından bilinmesini isteriz.

'GENÇ BİLİM İNSANLARINI SÖMÜRENLER ARTIK AYNI RAHATLIKLA DAVRANAMAZLAR'

Yasa tanımayan, bu kurumları kendi çiftlikleri zanneden, yönetiminde bulundukları kurumun bir üniversite olduğunu, üniversiter hayatın devlet ve piyasanın tasallut altına alamayacağı kendine has bir yapısı olması gerektiğini anlamayan mütevelli heyetleri ve atanmış rektörler tüm bunları yavaş yavaş anlayacaklardır. Özellikle içinden geçtiğimiz kriz ortamında bilim emekçilerini merdiven altı iş yerlerinde bile olmayan kanun tanımazlıkla idare etmek isteyen, maaş ödemelerini geciktiren, hükümet politikalarının yarattığı yaygın doktoralı işsizlik durumunu bir yedek iş gücü ordusu olarak kullanıp bu tehditle genç bilim insanlarını sömürenler artık aynı rahatlıkla davranamazlar. Şubemiz ve sendikamız bu hususları kendilerine anlatmak ve kabul ettirmekte yeterli tarihsel birikime sahiptir.

'KİTLESEL ÖRGÜTLENME AŞAMASI BUGÜNDEN İTİBAREN BAŞLAMIŞTIR'

10 yıldan uzun bir süredir gerek üyelerimizin gerekse de vakıf üniversitelerinde çalışan değerli hocalarımızın deyim yerindeyse iğneyle kuyu kazarak ilerlettikleri süreç, önemli bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Bu aşamanın gerektirdiği sorumluluk ve mücadele azmiyle davranmaya, eğitim emekçilerinin asırlık mücadele tarihinin taşıyıcısı olan Eğitim-Sen hazırdır. Vakıf üniversitelerinde çalışan bilim emekçileriyle sendikamızı buluşturmaya dönük sendikal örgütlenme stratejimizin kurucu döneminin başlangıç aşaması biraz uzamış olsa da artık bitmiş, sendikal geleneğimiz olan fiili meşru mücadele anlayışıyla gerçekleştireceğimiz kitlesel örgütlenme aşaması bugünden itibaren başlamıştır. Vakıf üniversitelerinde çalışan emekçiler ile buluşacağımız ve ortak mücadelemiz ile özerk ve özgür kampüslerde insan, toplum ve doğa yararına üniversiteleri hep birlikte kuracağımız günler yakındır.  Hepimize kolay gelsin."

DAHA FAZLA