Karabağ halkı açlığa mahkûm edilirken uluslararası kamuoyu duruma kayıtsız kalıyor

Karabağ halkı açlığa mahkûm edilirken uluslararası kamuoyu duruma kayıtsız kalıyor

Şu koşullar altında bölgede barış sağlanamaz, zaten Azerbaycan devleti bu türden bir arayışta değil. Azeri yetkililerin bölgedeki politikası Ermeni halkını ya zorla evlerini terk etmeye ya da ölüme mahkûm ediyor.

Élodie Gavrilof

Çeviri: Ali Ekdal ve H. Deniz Sert

Üzerinde Erivan ve Bakü’nün hak iddia ettiği Azerbeycan sınırındaki Ermeni nüfusun çoğunlukta olduğu Karabağ’da yaklaşık 120 bin insanın durumu oldukça trajik. Dünyanın geri kalanı ve özellikle Ermenistan’la olan tüm bağlantıları koparılan ve Azeri devleti tarafından toplu göçe zorlanan Karabağlı Ermeniler, kendilerine dayatılan kıtlık felaketinin yaklaşmakta olduğuna şahitlik etmekteler. 

Ne Ermenistan’a sözümona arka çıkması beklenen ve bölgede barış-koruma güçleri konuşlu Rusya ne de Batılı devletler yaklaşan insani yıkımı önlemek için müdahalede bulunuyor. Bu durumu nasıl izah edeceğiz?

Kimi zaman şiddetli kimi zaman “donuk”: On yıllardır devam eden çatışma

Yukardaki harita 2020’de imzalanan barış anlaşmasına göre yapılan toprak paylaşımını gösteriyor. Ermenistan ve Karabağ’ı ayıran toprakların Azerbaycan’a geçmesiyle, bölgedeki yerel Ermeni halkın Ermenistan’la hiçbir bağlantısı kalmadı.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Karabağ, Ermenistan ve Azerbaycan arasında dinmeyen bir ihtilaf başlattı.  Yüzde 90’ında Ermenilerin ikamet ettiği bu bölge 1920’lerde Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyet’ine ilhak edilmişti. 1991’de SSCB’nin çözülmesiyle Karabağ bağımsızlığını ilan etti. Akabinde Bakü yönetimi bölgeye ordusunu sevk etti. Ermenistan’ın desteklediği Karabağ, on binlerce kayba mal olan ağır bir bedelle savaştan galip ayrıldı. Bu vesileyle, Ermenistan ve Karabağ, Azerbeycan’dan toprak ilga ederek aralarında bir güvenlik koridoru oluşturdu. Ermenistan, Karabağ’la olan bağını güçlendirdi ve işgal ettiği Azerbeycan toprağı üzerindeki hakimiyeti bu tarihten beri sürdürmekteydi.  

Aradan geçen yaklaşık 30 yıl boyunca Karabağ’ın bağımsızlığını tanımayı reddeden Ermenistan, Azerbaycan’la bir barış anlaşması imzalamaya da yanaşmadı. Bu esnada hidrokarbon ihracatının yarattığı zenginliğe rağmen mültecileri geçici yerleşimlerde tutan Azerbaycan (Ermenistan’ın aksine kayda değer petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahiptir) intikama hazırlanıyordu.

2018’de Ermenistan’da Kadife Devrim gerçekleşti. Devrim, muhalif gazeteci Nikol Paşinyan’ı iktidara taşıdı. Ermenistan halkının demokratikleşme ve yolsuzluğa karşı verilen mücadelede neredeyse küllenmeye yüz tutmuş umudunu alevlendirdi. Vladimir Putin, Kadife Devrim, Ukrayna’daki Turuncu (2004) ve Onur Devrimleri (2013-2014) ile Gürcistan’da meydana gelen Gül Devrimi (2003) arasında bir paralellik gördü. Tam da bu nedenle Putin Rusya’sı sınırların tamamen kapatıldığı ve tüm dünyanın Covid-19 salgınına kilitlendiği Eylül 2020’de, Azerbaycan’ın Karabağ’a şiddetli saldırısına müdahale etmedi.

Savaşa hazırlıksız yakalanan Ermenistan ve Karabağ geçen 44 günün ardından yenilgiyi mecburen kabul ettiler. 9 Kasım 2020’de imzalanan protokol, Kelbeçer, Ağdam ve Laçin bölgelerini Azerbaycan’a teslim ederken; Ermenistan ile Karabağ arasındaki beşerî ve lojistik ilişkiler açısından son derece kritik öneme sahip Laçin koridoruna Rus barış gücünün konuşlanmasını sağladı.  

Ukrayna Savaşı’nın Etkileri

Ukrayna’daki savaş bölgedeki güç ilişkilerini sarstı. Batılı devletlerin uyguladığı yaptırımlar Rusya’nın Avrupa’ya olan hidrokarbon ihracatını resmen sona erdirdi.  Görevi 2003’teki ölümünün ardından babası Haydar Aliyev’den devralan; Azerbaycan’ın yeri sağlam ve son derece otoriter başkanı İlham Aliyev, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden günler önce Putin’le görüşmek üzere Moskova’ya gitmişti. Bu görüşmelerde Azerbaycan’ın Avrupa’ya yaptığı doğal gaz ihracatını arttırma önerisi müzakere edildi.

Kasım 2022’de Azerbaycan Rusya arasında anlaşma sağlandı: Rus doğal gazının bir kısmı Azerbaycan üzerinden Avrupa’ya ihraç edilecekti. Bakü’den doğal gaz satın alan AB gerçek tedarikçinin kim olduğunu halen daha görmezden geliyor. Dolayısıyla Ursula von Der Leyen’in AB’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını bitirdiği yönünde yaptığı açıklamalar bir aldatmacadan ibaret. Tabii bu açıklama sayesinde Avrupa devletleri, Ukrayna’nın işgaline verdiği tepkinin bir parçası olarak, kabul edilebilir bir diplomatik duruş ortaya koyduğu izlenimi veriyor. Ancak, bu ikircikli tavrın Ermeniler için son derece ciddi sonuçları olacak.

Avrupa’nın Azerbaycan’la olan doğal gaz anlaşması, bölgede ve uluslararası alanda Rusya’dan bile korkutucu emareler gösteren Aliyev diktatörlüğünü güçlendirmiş oldu. Ermenilerin yardımına artık kimsenin gelmeyeceğinden emin olan ve Rusya’ya karşı elini güçlendiren Azerbaycanlı yetkililer 12 Aralık 2022’de Laçin koridorunu kapattılar.

Azerbaycan’ın ilk hamlesi, sözde ekolojik sebeplerden dolayı Laçin koridorunu kapatan sahte çevre aktivistlerini bölgeye göndermek oldu. Başarıya ulaşması pek zor olmayan bir operasyondu: İlham Aliyev bir yandan sahte göstericilerini desteklerken, diğer taraftan gerçek Azerbaycanlı çevre aktivistlerini farklı eylemlerle ilintili olduğunu iddia ederek tutuklattı. 23 Nisan 2023’te Azerbaycan 2020’de imzalanan protokolü ihlal ederek Rus barış gücünün gözleri önünde Laçin’e bir kontrol noktası kurdu. Azerbaycanlı yetkililerin onayını almadan herhangi bir kimse bölgeye ne girebilecek ne de çıkabilecekti.  

Karabağ’ın Boğulması

Aralık 2022’den itibaren hastaları Karabağ’dan Ermenistan’a taşıma görevini Uluslararası Kızılhaç Örgütü devraldı. Bu işlem için Kızılhaç’ın her seferinde yerel Azerbaycan yetkilileriyle anlaşmaya varması gerekiyordu. Önceki anlaşmalara rağmen 29 Temmuz 2023’te Azerbaycan, acil müdahale için Erivan’a gitmekte olan Vagif Haçaturyan’ın konvoyunu durdurdu. Haçaturyan, 22 Aralık 1991’de Ermeni askerlerin 22 Azerbaycanlı köylüyü öldürdüğü Meşeli Katliamının faillerinden biri olmakla suçlanıyordu. Fakat başta Ermeni hak savunucuları tarafından yürütülen soruşturma sonucunda bu durumun sadece bir isim benzerliği olduğunu gösterdi, zira tutuklanan Haçaturyan orduya bir sonraki yıl katılmıştı.

Bilindiği üzere tüm Ermeniler savaşa bir şekilde dahil oldular. Şayet bu bir suç haline gelirse tüm nüfus tutuklanma tehdidi altına girmiş olur. Özellikle SSCB’nin dağılmasından sonra Ermeni nefreti Azerbaycan’da sistemik bir hale getirildi. Okul kitaplarında Ermeniler kana susamış barbarlar olarak gösteriliyor. Azerbaycan resmi tezleri Karabağlı Ermenileri Azerbaycan’dan çalınmış topraklara zorla yerleşmiş istilacılar olduklarını ileri sürüyor. Benzer bir tavrın Ermenistan tarafından da sahipleniyor oluşu, ortada daha büyük bir projenin varlığına da işaret ediyor. Projeye göre Karabağ etrafındaki toprakların geri alınmasıyla sınırlı kalınmıyor; Türkiye-Azerbaycan kara bağlantısını nihai olarak tamamlanması da hedefleniyor. Beşerî bilimlerle ilgilenen her araştırmacının bildiği üzere bu durum eşyanın tabiatına aykırı: Kafkasya’daki imparatorlukların kuruluşundan beri bu hudutlarda yaşayan nüfus daima çoğul bir yapıya sahip olmuştur. 

Dahası, eğer tüm savaş suçları kınanacaksa barışı inşa etmek için Azerbaycan’ın işlediği savaş suçlarının da adli makamlarca soruşturulması gerekiyor. Fakat Ramil Safarov örneğinde de görüldüğü gibi Bakü’nün tutumu bunun tam zıttı yönünde. Bu Azerbaycan askeri, 2004’te NATO desteğiyle Macaristan’da gerçekleştirilen askeri tatbikat sırasında Ermeni asker Gurger Margaryan’ı uykusunda baltayla öldürdü. 2006’da müebbet hapse mahkûm edilen Safarov 2012’de Azerbaycan’a iade edildiğinde adeta bir kahraman gibi karşılandı ve İlham Aliyev tarafından affedildi. Bakü’deki yetkililer, sadece Ermeniler’in işlediği savaş suçlarını gündemde tutarak Karabağlı Ermeni nüfusu hedef alan eylemlerini meşrulaştırmaya çalışıyor.

Son olarak, 15 Temmuz 2023’te Azerbeycan, Kızılhaç çalışanlarını cep telefonu ve sigara kaçakçılığıyla suçladı ve derneğin Laçin koridorundan geçişini yasakladı. Aralık 2022’den beri bölgeye gıda sevkiyatı yapılmıyor ve Azerbeycanlı yetkililer Temmuz 2023’ün son günlerinde 400 ton gıda yardımı taşıyan 19 tırı sınırdaki Kornidzor köyünde durdurdu.

Un stokları gittikçe azalırken yerel halk ekmek yapmak için artık hiç de besleyici olmayan bir harç kullanmak zorunda. Karabağ halkı son kalan bebek sütlerini ve çocuklar için birkaç adet çikolatayı takas edebilmek için Facebook gruplarında örgütleniyor. Bir somun ekmek alma umuduyla gece boyu sırada bekliyorlar. Yakıt yokluğundan dolayı ulaşım durma noktasına gelmiş vaziyette. 15 Ağustos’ta 40 yaşındaki bir erkek açlıktan öldü.

16 Ağustos 2023’te Ermeni yetkililer ablukayı sona erdirmek için BM Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulundu. Erivan’daki BM genel merkezi de dahil olmak üzere Paris, Sydney ve Los Angeles vb. şehirlerde protestolar sıklıkla örgütleniyor. Durum günden güne kötüleşirken, Azerbaycanlı feminist bir kolektifin de belirttiği üzere bölgedeki barış umutları giderek tükeniyor. 

Şu koşullar altında bölgede barış sağlanamaz, zaten Azerbaycan devleti bu türden bir arayışta değil. Azeri yetkililerin bölgedeki politikası Ermeni halkını ya zorla evlerini terk etmeye ya da ölüme mahkûm ediyor. 18 Ağustos’ta Lemkin Soykırımı Önleme Enstitüsü, Karabağ’da yaşanan trajediye ilişkin acil durum ilan etti.

Karabağ’daki duruma ilişkin uluslararası kamuoyunun çekimser tavrı, verdikleri tepkilerden belli. Birçok devlet, Ermeni ve Azeri yönetimine bölgedeki trafiğin iki yönlü açılması için çağrıda bulunmakla yetindiler. BM’de yalnızca Fransa ve Malta Azerbaycan’nın tutumunu kınadı. Avrupa’da az sayıda Ermeni eylemci dışında kimse doğal gaz anlaşmasına karşı sesini çıkartmadı. Ablukayı sona erdirmek için Azerbaycan’ın tavrına karşı çok daha güçlü bir tepki verilmesi gerekiyor.

 

Metnin aslına erişmek için:

https://theconversation.com/le-haut-karabakh-condamne-a-la-famine-dans-lindifference-de-la-communaute-internationale-212229

DAHA FAZLA