İstanbul’da ‘2 Temmuz’ çağrısı: ‘Sivas’ın ışığı sönmeyecek’

İstanbul’da ‘2 Temmuz’ çağrısı: ‘Sivas’ın ışığı sönmeyecek’

PSAKD'nin çağrısıyla çok sayıda Alevi yurttaş Kadıköy İskele’de bir araya geldi.

İleri Haber

Sivas Katliamı’nın yıl dönümüne günler kala, İstanbul’un Kadıköy ilçesinde çok sayıda Alevi yurttaş, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) İstanbul Şubeleri’nin düzenlediği basın açıklamasında bir araya geldi. 2 Temmuz’da Sivas’ta olma çağrısı yapılan basın açıklamasında “Bu katliam da Maraş, Sivas, Çorum, Malatya ve sonrasında yaşanan diğer katliamlar gibi tarihin utanç sayfalarında yerini almıştır ve asla unutulmayacaktır. Madımak katliamı, ancak ve ancak tarihle yüzleşilerek aydınlatılabilir” denildi.

2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas Katliamı’nın 30. yıl dönümünde sayılı günler kala, çok sayıda Alevi yurttaş Kadıköy İskele’de bir araya gelerek, Madımak Anması’nda Sivas’ta buluşma çağrısında bulundu.

‘AYDINLIK GELECEĞİMİZ DİRİ DİRİ YAKILARAK KATLEDİLDİ’

“Şeriata karşı laiklik, zulme karşı adalet için 30. yılında 2 Temmuz’da alanlardayız” başlıklı basın açıklamasını, PSAKD Genel Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Ağçal okudu. Ağçal, şunları kaydetti:

“2 Temmuz 1993 Cuma günü, Sivas Madımak otelinde yaşatılan katliamın üzerinden 30 yıl geçti. 4. Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerinde gerici, ırkçı, faşistler tarafından, günler öncesinden başlayan provokasyonlar sonuç vermiş ve devletin kolluk güçleri gözetiminde gerici güruh önce Kültür Merkezi’ne, ardından da Ozanlar Anıtı’na saldırmış, heykeli sürükleyerek Madımak Oteli’ne doğru yürüyüşe geçmiştir. Saatler ilerledikçe kalabalıklaşan kitle ‘Cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak, ‘Müslüman Türkiye’ sloganları ile oteli ablukaya almıştır. 8 saat boyunca saldırganlara hiçbir müdahalede bulunulmamıştır. Madımak oteli ateşe verilmiş ve 33 aydınımız, ozanımız, sanatçımız, semah dönen gençlerimiz, kısacası aydınlık geleceğimiz diri diri yakılarak katledilmiştir. Bu katliamda 105 canımız da yaralı olarak kurtulmuştur.

‘MADIMAK KATLİAMI İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ BİR SUÇTUR’

Katliamın üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen, katliamın hesabı verilmemiş, arkasındaki gerçek sorumlular açığa çıkarılmamış, adalet yerini bulmamıştır. Katillerin çoğu affedilmiş, yurt dışına çıkarılmış, normal yaşamlarına devam etmiştir. Tutuklu olanlar dahi serbest bırakılmıştır. 30 yıllık hukuk mücadelesinde adeta aileler, Alevi örgütleri ve vicdanlar yargılanmıştır. Cafer Erçakmak ve 7 kişinin yargılandığı davanın zaman aşımı kararı, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ‘milletimize hayırlı olsun’ diyerek karşılanmıştır. Firari 3 sanık yönünden, devam eden mahkeme süreci de önceki süreçlere benzer bir biçimde devam etmekte ve adeta ailelerimiz başta olmak üzere, Alevi toplumunun sabrı zorlanmaktadır. Davalar zaman aşımına uğratılmaya çalışılmaktadır. Herkes bilmelidir ki, Sivas Madımak Katliamı insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamaz.

‘MADIMAK KATLİAMI, TARİHLE YÜZLEŞİLEREK AYDINLATILABİLİR’

Madımak Katliamı, toplumun ayrışması, kutuplaştırılması ve kendi içinde çatışma ortamları oluşturulması için bilinçli seçilmiş bir Alevi katliamıdır. Bu katliam da Maraş, Sivas, Çorum, Malatya ve sonrasında yaşanan diğer katliamlar gibi tarihin utanç sayfalarında yerini almıştır ve asla unutulmayacaktır. Katliamın nedenleri ve sonuçlarının tüm gerçekliği ile ortaya çıkarılması için, Devletin tüm organları ile amasız, fakatsız yüzleşmesi gerekmektedir. Katliamların arkasındaki gerçek faillerin açığa çıkarılması için bu bir zorunluluktur. Madımak Katliamı, ancak ve ancak tarihle yüzleşilerek aydınlatılabilir.  

‘MADIMAK’I KUŞATANLARI SAVUNANLAR MİLLETVEKİLİ YAPILDI’

Yaşadıklarımız, bize bir kez daha göstermiştir ki örgütlü olmayan halklar ezilmeye, asimile olmaya, sömürülmeye ve katledilmeye mahkûmdurlar. Dün Madımak Oteli’ni kuşatanlar, devlet kadrolarında işe alınmış, hatta onları savunan avukatlar milletvekili yapılmıştır. Devlet diğer katliamlarda olduğu gibi Madımak Katliamı ile de yüzleşmediği için sonrasında Gazi, Ümraniye, 10 Ekim, Roboski, Suruç gibi katliamları yaşadık.

Siyasal İslam referansı ile ülkeyi yönetmek isteyenler, laikliğe savaş açıyor, tüm müfredatı dinselleştiriyor, okullara imamlar göndererek tüm okulları İmam Hatip Liselerine çevirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. ÇEDES Projesi adı altında eğitimi tarikatlara, çocuklarımızı imamlara teslim ediyor. Yüksek sesle bir kez daha haykırıyoruz: İmamların yeri camilerdir, okulları öğretmenlerimize bırakın.

Aleviliği baskı altında tutmak, asimile etmek adına ziyaret adı altında, dergahlarımıza, kutsal mekanlarımıza gelen Cumhurbaşkanı’nın kutsal sembollerimizi duvarlardan indirtmesi, adeta bize parmak sallamaktır. Yaratılan bu atmosferden cesaret alanlar cemevlerimize saldırıyorken, Aleviliğin içini boşaltma hedefiyle Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı ‘Alevi Bektaşi Kültür Dairesi’ kurarak, Alevilerin kimliğini ve inancını yok sayan, Sünnileştiremediği Aleviliği ise yok etmeye programlı asimilasyon politikası izlemeye devam ediyor.

‘İKTİDAR, ALEVİ DÜŞMANLIĞI YAPARAK TOPLUMU KUTUPLAŞTIRDI’

Değerli Dostlar, Madımak Oteli’nde bizleri yakanlar, depremde on binlerce canımızı göçük altında bırakanlardır. Üzerinden 150 gün geçmesine rağmen deprem bölgesindeki canlarımızın önemli bir kısmı halen sağlıksız ve hastalık saçan ortamlarda, çadırlarda yaşamaktadır.  

Bugün Türkiye tarihinin en gerici meclisi oluşmuştur. İktidar seçim süresi boyunca bir Alevinin cumhurbaşkanı adayı olmaması ve seçimi kazanmaması için her türlü hakaret, iftira ve yalan kurgularla kimlik siyaseti ve Alevi düşmanlığı yaparak toplumu kutuplaştırmıştır. Örneğin seçim Sürecinde yapılan saldırılar bize bir kez daha, Madımak katliamını hatırlatmıştır.

TALEPLER SIRALANDI

Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Canlar, Aleviler olarak bir kez daha diyoruz ki;

  • Cem evleri Alevilerin ibadethanesidir ve Anayasal güvence altına alınmalıdır.
  • Kapatılan ve vakıflar aracılığı ile el konulan dergâhlarımız gerçek sahibi olan biz Alevilere geri verilmelidir.
  • Her türlü ayrımcılık son bulmalı ve kime karşı olursa olsun nefret söylemleri en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
  • Alevi köylerine cami yapılmasından vaz geçilmeli, her türlü asimilasyon politikasına son verilmelidir. Alevilerin kutsal mekânlarına yapılmak istenen baraj, HES, maden ve taş ocağı projeleri derhal iptal edilmelidir.
  • Zorunlu din dersleri, tüm eğitim kurumlarının her kademesinden kaldırılmalı, eğitimin içeriği bilimsel ve çağdaş normlara kavuşturulmalıdır.
  • Alevi inancının asimilasyonu ve yaşamın her alanının gericileştirilmesinin kurumsal karşılığı olan, laik ve demokratik cumhuriyetin önündeki en büyük engel Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılıp, lağvedilmelidir.
  • Devlet, tarihimizle ve yaşatılan katliamlarla yüzleşmeli ve hesabını vermelidir. Madımak Oteli Utanç Müzesi olmalıdır.

‘KATLİAMLARIN HESABINI MUTLAKA SORACAĞIZ’

Bütün bu taleplerimizle katliamın 30. yılında buradayız ve bir aradayız. Adalet için, barış için, bir arada kardeşçe yaşamak için buradayız. Demokrasinin tüm kurallarının ve kurumlarının işletilmesini talep etmek için buradayız. En temel talebimiz olan eşit yurttaşlık hakkımızı haykırmak için buradayız.

Biz Aleviler, kimsenin inancından, kimliğinden, dilinden, kültüründen, cinsiyetinden dolayı ötekileştirilmediği, horlanmadığı, öldürülmediği, herkesin barış içinde bir arada kardeşçe yaşadığı, hakça bölüşümün esas alındığı, savaşların ve sömürünün son bulduğu kısacası inancımızda Rıza Şehri olarak tarif edilen bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu dünyayı bütün ötekiler ile birlikte inşa edeceğiz.

Katliamların hesabını mutlaka soracağız. Madımak katliamını ve insanlığa karşı işlenmiş tüm suçları unutmayacağız, unutturmayacağız.

2 TEMMUZ’DA SİVAS’A ÇAĞRI

Değerli Canlar, katliamın 30. yılında yitirdiğimiz canlarımızı unutturmak isteyenlere karşı gereken cevabı hep birlikte Sivas’ta Madımak Oteli önünde verelim. 

Unutmak; başta inancımıza, direncimize, tarihsel bilincimize, Kerbela’daki Hüseyni duruşa, Enel Hakk’tan vazgeçmeyen Hallac-ı Mansur’a, Baba İlyas’tan Kalender Şah’a, darağacındaki Pir Sultan Abdal’dan günümüze, hak ve hakikat mücadelesinde inançları uğruna bedel ödeyenlere ihanettir.

Unutmak; Asım Bezirci’nin kalemine, Hasret Gültekin’in bağlamasına, Nesimi Çimen’in curasına, Asuman Sivri’nin semahına, Koray Kaya’nın düşlerine ihanettir. Tüm canlarımızı, dostlarımızı, demokrasi güçlerini ve eşit yurttaşlık mücadelesi verenleri 2 Temmuz da Sivas’ta olmaya davet ediyoruz. Madımak Katliamı’nı unutmadık, unutturmayacağız! Sivas’ın hesabını soracağız!”