İnsan Hakları Günü: ‘İnsan, haklarıyla insandır’

İnsan Hakları Günü: ‘İnsan, haklarıyla insandır’

8 ilde yapılan basın açıklamalarında insan haklarına sahip çıkma çağrısı yapıldı.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 75’inci yıl dönümü dolayısıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Hatay, Bursa ve Antalya’da eylemler düzenlendi. Ankara’da yapılan eylemde konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube Eş Başkanı Aslı Saraç, “Bir kez daha ‘İnsan, haklarıyla insandır’ diyerek; gördüğümüzü, susmadığımızı ve mücadele edeceğimizi yineliyoruz” ifadelerini kullandı.

10 Aralık 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilişinin yıl dönümünde, birçok ilde yapılan basın açıklamalarıyla insan haklarının kurucu değerlerine sahip çıkma çağrısı yapıldı.

Evrensel ve Mezopotamya Ajansı’nda yer alan haberlere göre Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Adana, Antalya, Hatay ve Bursa’da basın açıklamaları düzenlendi.

‘DÜNYANIN HER YERİNDE HALKLAR ‘İNSAN HAKLARI’ TALEPLERİYLE İTİRAZLARINI YÜKSELTİYOR’

Ankara’da İHD Ankara Şubesi, Yüksel Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı okuyan İHD Ankara Şube Eş Başkanı Aslı Saraç, dünyanın her yerinde halkların özgürlük, adalet ve eşitlik gibi talepler ile itirazlarını dile getirdiğini söyleyerek, “Biz de İHD olarak dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarının kurucu değerlerine kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 10 Aralık 1948’de BM Genel Kurulu’nda kabul ve ilan edildiğini ifade eden Saraç, “Türkiye, bildirgeyi 27 Mayıs 1949 tarihinde yürürlüğe koymuştur. BM Genel Kurulu, 4 Aralık 1950 tarihinde ‘10 Aralık’ gününü, ‘Uluslararası İnsan Hakları Günü’ olarak ilan etmiştir. Dünyanın her yerinde halklar özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Yaşanan ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak asli görevimizdir” dedi.

‘TECRİT UYGULAMALARI ÇÖZÜLEMEYEN KRONİK SORUNA DÖNÜŞMÜŞTÜR’

Siyasal iktidarın tüm meseleleri güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, şiddeti esas alan, Kürt sorununun çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucunda 2023 yılında da ciddi yaşam hakkı ihlalleri yaşandığını ifade eden Saraç, “İnsanlar ya doğrudan kolluk güçlerinin şiddeti ya da devletin, ‘önleme ve koruma’ yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir. İnsanlığa karşı suç niteliğindeki zorla kaçırma/kaybetme vakalarının OHAL’in ilan edildiği 2016 yılından bu yana yeniden yaşanmaya başlaması son derece endişe vericidir” diye konuştu.

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Maraş Depremlerinde resmi açıklamalara göre en az 50 bin 783 kişi yaşamını yitirdiğini hatırlatan Saraç, “Depremlerden çıkarılan acı derslere rağmen iktidarlar, sorumluluklarını yerine getirmemişler, deprem hazırlıkları yapmamışlar, etkin afet yönetim planları oluşturmamışlardır” dedi. Hapishanelerin yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ihlallerinin yaşandığı yerler olduğuna değinen Saraç, “İmralı Hapishanesi başta olmak üzere tecrit uygulamaları çözülemeyen kronik soruna dönüşmüştür” diye konuştu.

‘‘İNSAN HAKLARIYLA İNSANDIR’ DİYEREK, MÜCADELE EDECEĞİMİZİ YİNELİYORUZ’

Konuşmasında Cumartesi Anneleri, iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ve ekonomik krize de değinen Saraç’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Galatasaray Meydanı’na çıkmak isteyen Cumartesi Anneleri/İnsanları, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararına karşın haftalarca işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalarak gözaltına alınmışlardır. Benzer şekilde, kadınlar, LGBTİ+’lar, barış ve insan hakları savuncuları, öğrenciler, çevreciler, işçi ve emekçiler, muhalif siyasi partilerin üyeleri kolluk güçlerinin şiddetine mazur kalmışlardır. Öte yandan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar sonrası başlayan sürecin Merkez Konsey üyelerinin mahkeme kararıyla görevden alınmasıyla sonuçlanması örgütlenme özgürlüğü bakımından endişe verici bir gelişmedir. Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden bir olarak varlığını korumaktadır.

LGBTİ+’lar nefret saldırıları sonucu yaşamlarını yitirmiştir. Kadın ve LGBTİ+ hakları için yapılan barışçıl toplantı ve gösteriler yasaklanmış, yüzlerce kadın ve LGBTİ+’nın işkence ve diğer kötü muamele ile gözaltına alınmıştır. Sığınmacı/mülteci/göçmenler, her türlü ayrımcılığa ve istismara, nefret söylemine ve ekonomik sömürüye yoğun bir şekilde maruz kalıyorlar. 2023’te de ırkçı ve nefret içerikli şiddet maruz kalan sığınmacı ve mülteciler yaşamlarını yitirdiler.

Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, en çok kadınları, çocukları, mülteci ve sığınmacıları vurmaktadır. Biz İHD olarak var oluş nedenleri hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarının kurucu değerlerine kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bir kez daha insan haklarıyla insandır diyerek; gördüğümüzü, susmadığımızı ve mücadele edeceğimizi yineliyoruz.”

İSTANBUL: ‘HER ZAMAN KÜRT SORUNUNUN DEMOKRATİK VE BARIŞÇIL ÇÖZÜMÜNÜ SAVUNDUK’

İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda ise İHD ve TİHV öncülüğünde açıklama yapıldı. TTB üyeleri ile hak örgütlerinden isimler de açıklamaya katıldı. Burada yapılan açıklamada konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Türkiye’nin 2016 yılından bu yana OHAL ile yönetildiğini dile getirerek şunları söyledi:

“Hak savunucuları olarak; Kürt sorununun her zaman demokratik, barışçıl ve adil çözümünü savunduk. Bunda ısrarlıyız. O nedenle, çatışmaların hemen şimdi durmasını istiyoruz. Çatışmasızlık ortamının tesisi ile birlikte çatışmasızlık halinin yaşanan olumsuzluklardan da hareketle tahkim edilmiş bir hale getirilerek güçlendirilmesi, izlenmesi ve toplumsal barışın sağlanabilmesi için tüm tarafların içtenlikli, etkin programlar geliştirmesi gerekmektedir.”

İZMİR: ‘TÜRKİYE, 2016’DAN BU YANA OHAL İLE YÖNETİLİYOR’

İzmir’de insan hakları örgütleri, 10 Ekim Şehitleri Anıtı önünde açıklama yaptı. Açıklamada konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Coşkun Üsterci, BM'nin varoluş gerekçesiyle çelişir biçimde hak ihlallerinin başlıca sebebi olan savaş ve iç savaşları sonlandırmada yeterince etkin olamadığını belirtti.

Güçlü devletlerin çıkar ilişkilerine dayalı bir birliktelik oluştuğunu dile getiren Üsterci, “Bu kriz hali Türkiye’de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır. Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Böylelikle keyfilik ve belirsizlik kamusal ve siyasal alanın asli unsurları haline gelmiştir. Özellikle bir yönetim tekniği olarak başvurduğu belirsizlik yaratma gücü, siyasal iktidar erkini daha da merkezileştirip toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü arttırma olanağı sağlamaktadır” dedi.

MERSİN: ‘KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMSÜZ BIRAKILMASI, TÜRKİYE'NİN DEMOKRATİKLEŞMESİNDE EN TEMEL ENGEL’

İHD Mersin Şubesi, kentteki Özgür Çocuk Parkı’nda açıklama gerçekleştirdi. “İfade ve örgütlenme özgürlüğümüz engellenemez” pankartının açıldığı açıklamada, “Herkes için insan hakları” dövizi taşındı.

Açıklamayı yapan İHD Mersin Şube yöneticisi Hakkı Demir, ülkede insan haklarının rafa kaldırılarak, birçok ihlalin devam ettiğini söyledi. Tecrit politikalarının son bulması çağrısı yapan Demir, “Kürt sorununun çözümsüz bırakılması, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden bir olarak varlığını korumaktadır” diye belirtti.

BURSA: ‘ÜLKEMİZ DIŞINDA İNSAN HAKLARI İHLALLERİ VAR, FİLİSTİN HALKINI SELAMLIYORUZ’

Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu üyeleri, Bursa Baro Başkanlığında açıklama düzenledi. Komisyon Başkanı Av. Kemal Özgür Yetkin kuvvetler ayrılığı, basın özgürlüğü, bağımsız yargı, adil yargılanma hakkının gerilediğini ifade etti.

Devletlerin, yurttaşlarının sağlık ve refahını sağlayacak uygun bir yaşam düzeyine sahip olmasını ve barınmasını sağlamak yükümlülüğünü hatırlatan Yetkin, “Bugün ise ülkemizde siyasi iktidarın basiretsiz politikaları sonucunda artan fahiş kiralar, konut yetersizliği ve yüksek konut fiyatları nedeniyle büyük bir barınma sorunu yaşanmaktadır. Herkesin, sosyal devlet ilkesi gereğince barınma hakkı güvence altına alınmalıdır. Ülkemiz dışında da savaşlar, İnsan Hakları ihlalleri devam etmektedir. İsrail, Filistin halkının var olma hakkını, iradesini hiçe sayan zulüm ve insanlık dışı saldırılarını sürdürmekte, savaş suçu işlemektedir. Özgürlükleri için mücadele eden Filistin halkını selamlıyoruz. Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak, insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması için mücadele kararlığımızı kamuoyu ile paylaşıyor” dedi.