Göksu Kızı yazdı: Hiçbir kuğu onun gibi ölmedi

"Plisetskaya’da; onun bakışında, kollarında, ellerinde ve hatta parmaklarında başka bir şey vardı. Yorumun ne olduğunu, nasıl önemli olduğunu onunla keşfettim. Bu, teknik beceriden çok farklı bir şeydi. Aynı hareketler, onun bedeninde başka bir şeye dönüşüyordu. İşte bu gerçek yetenekti."

Göksu Kızı - İleri Haber

1980’lerde daha televizyonlar evlerimize yeni girmişken, tek kanal varken ve hatta İzmir’de Yunan EPT Kanalı TRT’den daha iyi çekerken, bir akşam o Yunan kanalında daha önce görmediğim bir şey gördüm. Kocaman bir yer ve o kocaman yerin ortasında eteği dik duran bir kadın parmak ucunda dans ediyordu. O yerde daha bir sürü öyle giyinmiş kadın vardı ama ben gözlerimi ortada dans eden kadından alamıyordum. Çok küçüktüm ve ben izlediğimin tam olarak ne olduğunu bilemiyordum.  Orası neresiyse sanırım orada yaşayan herkes dans ediyordu. Hepsi peri gibiydi ama ortadaki peri hepsinden daha güzeldi. Eser bitene kadar televizyona yapıştım ve o periyi, o yüzü hiç unutmadım. 

O sıralar İzmir’de bale kursları yeni yeni açılmaya başlamıştı. Böylece televizyonda gördüğüm o büyülü, kocaman dünyaya, küçücük bir bale salonunda adım atmış bulundum. O televizyonda gördüğüm kocaman yerin sahne, o dik duran eteklerin tütü, ve parmak ucunda durulan ayakkabının point olduğunu öğrendim. Bale zor, ağrılı bir şeydi ama olsun, ben peri olmak istiyordum.

Kısa bir süre sonra gerçek hayatta peri olmadığını, hele böyle baleye giderek hiç olunmadığını öğrendim. Yine de dans etmek dünyanın en güzel, en keyifli şeyiydi. Tamam peri diye bir şey yoktu ama balerin olmak da fena bir şey değildi hani. Balerin olmam için konservatuvar sınavlarına girmem gerekiyordu. Girdim, kazandım ve 11 yaşında konservatuvara başladım.

Bir gün bale tarihi dersinde, seneler önce gördüğüm ve peri sandığım yüz tekrar karşıma çıktı!  Kuğu Gölü eserinde çekilmiş çok güzel bir fotoğrafı vardı. Ve artık adını biliyordum, Maya Plisetskaya!

Doğum günü 20 Kasım 1925 yazıyordu kitapta. İlk 11 yaşında Bolşoy Tiyatrosunda sahneye çıkmış, 35 yaşında Bolşoy’un prima balerini olmuştu. Ben konservatuvara başladığımda sene 1988 idi ve o sadece bale tarihi kitaplarında değil, hala sahnelerdeydi, dans ediyordu.  

Öğrenciliğim boyunca sayısız fotoğrafına baktım, bir çok eserini izledim. Her izlediğimde hayranlığım arttı. Aynı eseri çok başarılı, tekniği çok iyi dansçılardan izlesem de en çok O’nu izlemeyi sevdim. Plisetskaya’da; onun bakışında, kollarında, ellerinde ve hatta parmaklarında başka bir şey vardı. Yorumun ne olduğunu, nasıl önemli olduğunu onunla keşfettim. Bu, teknik beceriden çok farklı bir şeydi. Aynı hareketler, onun bedeninde başka bir şeye dönüşüyordu. İşte bu gerçek yetenekti!

Lisede, 51 yaşında dans ettiği, koreografisi Maurice Bejart’a ait Bolero yorumunu bulup izledim. Klasik bale kadar modern dansta da ne kadar büyüleyici olduğunu gördüm. Bejart onun için “dansın tek efsanesi”  derken ne kadar haklıymış anladım.

İzlediğim bütün eserlerde performansı mükemmeldi ama hepimizde müziği C. Saint Saens’a ait olan “Kuğunun Ölümü” ile iz bıraktı. 61 yaşına kadar Kuğunun Ölümü’nü yorumladı ve izlediğim her yorumunda, yaşı 40, 50, 60 kaç olursa olsun eser bittiğinde seyircilerin kesilmeyen alkışlarıyla defalarca kez selama çıktığını gördüm. Çok kuğu öldü sahnede ama bana göre hiçbir kuğu onun gibi ölmedi.

Plisetskaya 65 yaşına kadar dans etti. Hiçbir zaman o yaşta bir insanın sahnede gösterdiği o olağanüstü performansa inanamadım. Bu, onun disiplini ve mesleğine duyduğu aşktı. Başka açıklaması olamazdı.

2005 yılında 80. yaş gününü Kremlin’de adına düzenlenen gecede kutladı. Her balerin o gecenin kaydını bir yerlerden bulup izlemiştir. Bir efsanenin o muhteşem dans hayatı, meslektaşlarıyla yapılan röportajlar, provalardan kayıtlar, fotoğraflar ile perdeden aktı. Teşekkür için sahneye çıktığında açıkçası hala yaşını göstermiyordu ve elbette yine dakikalarca ayakta alkışlandı.

9 sene sonra, 90. doğum gününe aylar kala 2 Mayıs 2015’de Almanya’da kalp krizi geçirdi, ardında harika bir sanat kariyeri bırakarak gözlerini yumdu.

Şüphesiz, Maya Plisetskaya 20. yüzyılın en önemli dansçısıydı.

Dans tarihinde başka hiçbir prima balerin onun gibi 60 yıl ilgi odağı kalmayı başaramadı.

Ama daha önemlisi, Maya Plisetskaya, dünyanın öbür ucunda yaşayan 6 yaşında bir kız çocuğunun hayatını değiştirdi.

Ve bu yüzden benim için Maya Plisetskaya her daim peri.

Işıklar onunla olsun.

DAHA FAZLA