Gazetecilere açılan davanın haberleştirilmesinden yargılanan Nazan Özcan, hakim karşısına çıktı

Gazetecilere açılan davanın haberleştirilmesinden yargılanan Nazan Özcan, hakim karşısına çıktı

Gazeteci Nazan Özcan mahkemeye sunduğu savunmasında "Mesleğimi hakkıyla yapmak suç mu?" dedi.

İleri Haber

İleri Haber emekçileri Doğan Ergün ve İzel Sezer’e AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal hakkındaki rüşvet iddialarını haberleştirip Bianet'te yayımlandığı gerekçesiyle yargılanan Nazan Özcan bugün ikinci kez hakim karşısına çıktı. 

Gazeteci Özcan, İstanbul 34. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada mahkeme heyetine savunmasını sunarken, dava 22 Mart tarihine ertelendi.

GAZETECİLER HAKKINDA AÇILAN DAVANIN HABERİ YAYIMLANDIĞI GEREKÇESİYLE YARGILANIYOR!

Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal'ın rüşvet aldığına ilişkin iddiaları haberleştirdiği için İleri Haber eski Genel Yayın Yönetmeni Doğan Ergün ve dönemin Sorumlu Müdürü olan mevcut Genel Yayın Yönetmeni İzel Sezer hakkında 11 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Mustafa Doğan İnal'ın şikâyetiyle, gazetecilere açılan davanın haberini yayımlayan Bianet'in Genel Yayın Yönetmeni Nazan Özcan'a da aynı avukat tarafından “iftira” ve “hakaret” suçlamasıyla dava açıldı. 

Nazan Özcan’ın yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün Çağlayan’daki 34. Asliye Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu’nda görüldü.

Mahkeme heyetine savunmasını sunan Özcan, savunmasında gazeteciliğin suç olmadığına dikkat çekti “Üzerime atılı suçlamaları hiçbir şekilde kabul etmiyor, hepsini reddediyorum” diyen Özcan, Mesleğimi hakkıyla yapmak suç mu?” diye sordu

Savunmasında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ndeki “Gazeteci, mağdurun, güçsüzün, yoksulun, ötekileştirilenin ve ‘sesini duyuramayanların’ sesi olmakla yükümlüdür” ifadelerine yer veren Özcan, “Ben 25 yıldır bu ilkelere bağlıyım, bağlı kalmaya da devam edeceğim” dedi.

’25 YILDIR İLKELERE BAĞLIYIM, BAĞLI KALMAYA DAVAM EDECEĞİM’

Gazeteci Nazan Özcan savunmasına şunları kaydetti:

“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde şöyle yazar: ‘Gazeteci, mağdurun, güçsüzün, yoksulun, ötekileştirilenin ve ‘sesini duyuramayanların’ sesi olmakla yükümlüdür.’ Ben 25 senelik gazeteciyim. Ve mesleğimi hep bu sorumlulukla yaptım. Benim yerim ezilenlerin yanı, güçlülerin yanı değil. O yüzden bugün neden burada olduğumu çok iyi biliyorum.

Ayrıca yine aynı bildirgede şöyle deniyor: ‘Gazeteci; halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüğünü kullanırken kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçekleri çarpıtmadan aktarmak zorundadır.’

Çok açık ki, meslek etiğim bana sonuçları ne olursa olsun gerçekleri saklama, açıkla diyor. Benim yerim o yüzden gerçekler ve hakikatin yanıdır. Ve yine mesleğimi 25 yıldır bu inançla yapıyorum.

Bildirgenin gazeteci olarak bana yüklediği bir sorumluluk daha var: “Gazeteci; basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüstçe kullanır. Bu amaçla her türlü sansür ve oto sansürle mücadele eder. Gazeteci, önce halka ve gerçeğe karşı sorumludur. Bu sorumluluk kamu otoriteleri ve işverenine olan sorumluluklarından önce gelir. Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve hizmetten farklı olarak toplumsal nitelik taşır. Gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir. Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve sınırlarını, öncelikle sorumlulukları ile meslek ilkeleri belirler.” Ben 25 yıldır bu ilkelere bağlıyım, bağlı kalmaya da devam edeceğim.

Benim nerede durduğumun anlaşılması açısından bu çerçeve önemli. Bu nedenle aktarma gereği duydum. Dava konusuna gelince, doğrusu isterseniz, neresinden tutacağımızı bilmediğimiz bir dava ile karşı karşıyayız. Ne yapmışız diye bakıyorum, suçlamayla bir bağlantı kuramıyorum. Oysa 25 yıl gazetecilik yapınca, olaylar arasındaki bağlantıları, ilişkileri hemen görmeyi ve hatta bağlamayı öğreniyorsunuz.

‘MESLEĞİMİ HAKKIYLA YAPMAK SUÇ MU?

Bianet’te yer alan ve davaya konu olan haberimiz, iki meslektaşımıza, iki gazeteciye yani İzel Sezer ve Doğan Ergün’e 11 yıl 4 ay hapis istemiyle dava açılmasına ilişkin. Bu davanın nedeni de beni de şikâyet eden, Mustafa Doğan İnal’ın şikayetçi olması. Herhangi biri de olabilirdi İnal, ama bir özelliği var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı. Yani kamuya mal olmuş bir isim. Üstelik Cumhurbaşkanı’nın avukatı olmasaydı da bir avukatın, yargı mensuplarıyla rüşvet pazarlığı yaptığı iddialarının haber değeri olduğu çok açık.

Durum gazeteciler yönünden de farklı değil. Dünyanın her yerinde gazetecilere dava açılması haberdir. Hele de basın ve ifade özgürlüğüne önem veren ve demokratik bir ülkenin olmazsa olmazı olduğunu düşünen Bianet gibi kurumlarda, kesinlikle haberdir.

Peki biz bu haberi nasıl verebilirdik? ‘Cumhurbaşkanı’nın eski avukatı gazetecilere dava açtı’ deyip bırakabilir miydik? Mesleki olarak söyleyeyim, asla yeterli olmazdı. Hatta bir gazeteci bu içerikte bir haberi, gerekçe ve arka plan olmadan yayın yönetmeni olarak bana getirse, gazeteciliğinden şüphe duyarım, ‘haberini tamamla’ derim. Haberin en azından, bu davanın neden açıldığı, meslektaşlarımızın ne sebeple duruşmaya çıkmak zorunda bırakıldığı ve yine meslektaşlarımıza 11 yıl ceza istenmesi için ne gibi çılgın bir suç işlediği sorularına, cevaplar vermesi gerekir. Biz de öyle yapmışız, haberde gazetecilere dava açılma gerekçesini yazmışız: ‘Cumhurbaşkanı’nın eski avukatı Mustafa Doğan İnal tarafından rüşvet pazarlığı yapıldığı iddialarının yer aldığı tweetlerin haberleştirilmesi.’

Tam da dediğim gibi işimizin gereğini yapmış, haberi tam bir şekilde, bütün unsurları ve arka planıyla da yazmışız. Bu mudur suç? Mesleğimi hakkıyla yapmak mı?

Sonuç olarak, üzerime atılı suçlamaları hiçbir şekilde kabul etmiyor, hepsini reddediyorum.”

Mahkeme heyeti ise duruşmayı 22 Mart’a erteledi.