Erkan Baş: İktidar, toplumu yoksullukta birleştiriyor

Erkan Baş: İktidar, toplumu yoksullukta birleştiriyor

TİP Genel Başkanı Erkan Baş KRT TV'de katıldığı programda Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, KRT TV ekranlarında katıldığı “Seçil Özer ile Gündem Özel” isimli programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Toplumun büyük bir kesiminin asgari ücrete mahkûm edildiğine ve seçimin ardından yapılan zamlara değinen Baş, “İktidar, toplumu yoksullukta birleştiriyor” ifadelerini kullandı.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, KRT TV ekranlarında katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Baş, Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tutukluluğunun devamına ve seçimlerin ardından artan zamlara da değindi.

‘SAVCI, KAPATILMIŞ BİR CEZA DAİRESİNİN 2 KARARINI DAYANAK GÖSTERİYOR’

Can Atalay’ın tutukluluğunun devamına dayanak gösterilen Yargıtay kararlarının Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından bozulduğunun altını çizen Baş, Atalay’ın derhal tahliye edilmesi gerektiğini belirterek şunları kaydetti:

“Binlerce hukuk metni var, kararlar var, Yargıtay kararları var, AYM kararları var. Savcı kendine dayanak olabilecek hiçbir şey bulamamış, sadece kapatılmış bir ceza dairesinin 2 tane kararını kendisine dayanak yapmış. Diyor ki, ‘Bak bu iki kararda Anayasa 14 kapsamındaki değerlendirmeler yargıya bırakılmış’. Buradaki tartışma da şu, onu da paylaşayım. Anayasa 14 kapsamına giren suçlar ceza kanununda tanımlanmamış, o zaman ortaya bir tartışma çıkıyor. Bir kısım Yargıtay kararı, eski kararlar bunlar, tanımlanmadığı için ‘Burada yorumu ben yaparım’ diyor, mahkemeye bir yorum hakkı veriyor burada. Fakat AYM, ‘Tanımlanmadığına göre senin bu yorumu yapma hakkın yoktur’ diyor.

‘İKTİDARIN YARGIYI SOPA OLARAK KULLANMASININ BİR ÖRNEĞİYLE DAHA KARŞI KARŞIYAYIZ’

Burada binlerce karar içerisinden savcı eşelemiş eşelemiş 2 tane karar bulmuş Can’ı tutmak için, bizim arkadaşlarımız da hemen bu kararların incelemesini yaptılar. Durum şu, bu 2 dosya da daha sonra AYM tarafından bozulmuş. Savcının tek dayanağı AYM’nin bozduğu 2 tane karar, dolayısıyla zaten düşmüş durumda bu. Şu metne baktığım zaman, ben ortalama okuma yazma bilen yurttaş olarak şu 2 kararın da mahiyetini görebiliyorsam, diyorum ki Can Atalay’ın derhal tahliye edilmesi gerekir. Ama tabii burada iktidarın yargıyı bir sopa olarak kullanmasının, iktidarın yargıyı muhalefet üzerinde bir baskı aygıtına çevirmesinin bir örneğiyle daha karşı karşıyayız. Umuyorum Can vesilesiyle bu sürece son vereceğiz.

Ben hafta sonu Hatay’da mitingdeydim. Hatay’daki yurttaşlara, ‘Arsuz’a bir dahaki gelişimde Can ile geleceğim’ demiştim. Herhalde çok uzun sürmeyecektir.”

Erkan Baş, seçimlerin ardından yurttaşlarda oluşan çaresizlik hissinin, iktidar tarafından vergi ve zam yapmak için fırsat olarak değerlendirildiğini söyleyerek şunları dile getirdi:

“Seçimlerden kendilerince istediklerini aldılar, hileyle aldılar, zorla aldılar, yalanla aldılar ama aldılar. Ve bunun muhalefette bir kırılmaya neden olduğunu da görüyorlar. Şimdi gerçekten bakıyorsunuz, muhalefet cephesinde daha fazla bir içe dönme hali söz konusu. ‘Tamam, şimdi fırsat’ diye düşündü iktidar. Yurttaşın yalnız ve çaresiz olduğunu, moralsiz olduğunu, üzgün olduğunu görüyor, deyim yerindeyse ‘Bindirebildiğimiz kadar bindirelim’ diyorlar. ‘Vergi oranlarını artıralım, zamları artıralım’ diyorlar.

Seçimden önce doların yükselmesini engellemek için 40 takla atıyorlardı, reel olamayan dolar rakamları tabelaya baktığınızda doların sabitlendiği gibi bir izlenim yaratıyordu, TÜİK enflasyon rakamlarını iktidarın istediği gibi makyajlayarak sunuyordu. Ama tabii bunlar sonsuza kadar sürdürülebilir şeyler değil, şimdi iktidar cephesinde fırsat zamanıdır.

İktidar aynı zamanda toplumu yoksullukta birleştiriyor. Nüfusun yüzde 60’ının asgari ücretli hale geldiği bir tabloyla karşı karşıyayız. Bakın mesela şimdi biraz sonra meclise geri döneceğim. Bir yasa görüşülüyor değil mi, torba yasa görüşülüyor. İşin torba yasa kısmını falan bir kenara bırakalım. Ne diyorlar? ‘8 bin lira seyyanen zam yapacağız’ diyorlar memura. Aslında bu ne demek? Bu iktidarın bir itirafı. Diyor ki, ‘Benim şu anda memura verdiğim en düşük ücretle memurun yaşaması imkânsız, o yüzden ben buna 8 bin lira ek zam yapayım. Ama bunu da gerçek bir zam gibi yapamıyorum çünkü gerçek bir zam gibi yaptığımda bir sonraki dönem zammını mevcut maaş üzerine hesaplamam lazım ya da emekli olduğunda alacağı maaşı belirleyen primi onun üzerinden yatırmam gerekir’. O yüzden ne yapıyor, aslında devlet memuruna rüşvet veriyor. Memur bunun çok daha fazlasını hak ediyor ama bunu vermiyor, arka kapıdan dolanarak ‘8 bin lira ek verelim ve böylece senin maaşını kendince yaşanabilir hale getirelim’ diyor.

O kadar önemli bir itiraf var ki burada… Ama daha önemlisi ne? Orada bir paket var, 15 maddeden oluşuyordu komisyona geldiğinde paket. Bunlardan bir tanesi bu memur zamlarıyla ilgili. Geri kalan 14 tanesi ne? Bu hiç konuşulmuyor.  Geri kalan 14 tanesini bir tane torbanın içerisine dolduruyorlar, mesela zeytinlikleri satmayı bunun arasına sıkıştırdılar. Memura zam verirken arada zeytinliklerimiz yağmalanıyor. Memura zam verirken arada vergi oranlarımız artıyor. Yani ‘Memura zam verirken öbür tarafta bütün emekçilerin, bütün yoksulların evine girecek paradan nasıl daha fazlasını alırız’ diye düşünüyorlar.”