
DFG Eş Başkanı Müftüoğlu serbest bırakıldı
DFG Eş Başkanı gazeteci Dicle Müftüoğlu, adli tedbir kontrolü ile serbest bırakıldı.
Gazeteci Dicle Müftüoğlu, "örgüte finansman sağlamak" iddiasıyla 4 gün gözaltına tutulmasının ardından serebst bırakıldı.
Dicle Haber Ajansı Yazıişleri Müdürü olduğu dönemde tutuklanan muhabirler Ziya Ataman ve Nedim Türfent'te para yatırdığı için Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın "örgüte finansman sağlamak" iddiasıyla başlattığı soruşturmada cuma günü gözaltına alınan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörlerinden Dicle Müftüoğlu, sabah saatlerinde Diyarbakır Adliyesi’ne sevk edildi.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre Diyarbakır Adliyesi Talimat Bürosu Savcılık Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden Van Cumhuriyet Savcılığı’nca ifadesi alınan Müftüoğlu, hakkındaki iddialara ilişkin savunma yaptı. Müftüoğlu, Yazıişleri Müdürü olarak çalıştığı DİHA'da Nedim Türfent ve Ziya Ataman'ın muhabir olduğunu daha sonra tutuklandıklarını hatırlatarak, gazeteci arkadaşlarına dayanışma amacıyla para yatırdığını söyledi.
Müftüoğlu'nun avukatı Resul Temur, yatırılan paranın finansman olarak değerlendirilemeyeceğini, tutuklu gazetecilerle dayanışma amacıyla yatırıldığını kaydetti. Temur, müvekkiline isnat edilen suçun yasal unsurlarının oluşmadığını ifade ederek, serbest bırakılmasını istedi.
Mahkeme, adli tedbir kontrolü uygulanmasına karar vererek, Müftüoğlu'nu serbest bıraktı.
DFG EŞ BAŞKANI SERDAR ALTAN TEPKİ GÖSTERMİŞTİ
Dicle Fırat Gazeteciler (DFG) Derneği Eş Başkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı’na verdiği röportajda, Dicle Müftüoğlu’nun tutuklu bir meslektaşına para göndermekle suçlandığını aktararak, "Böyle bir suçlama olamaz" demişti. Müftüoğlu’nun telefonla aranarak ifadeye çağrıldığını ve buna rağmen evinin basıldığını söyleyen Altan, insanların terörize edildiğini ve haklarından mahrum bırakıldığını belirtmişti.
Hukuksuz gözaltı ve tutuklamaların yaşandığına dikkat çeken Altan, Müftüoğlu soruşturmasının da "gizli" yürütüldüğünü, Van Valiliği’nin açıklamasından yola çıkarak soruşturmanın "finans sağlamak" olabileceğini söylemiş ve "İnsanların cezaevlerinde bulunan yakınlarına, arkadaşlarına para yatırması suçlama yapılıyor. Van Cezaevi’nde gazeteci arkadaşlarımız Nedim Türfent ve Ziya Ataman var. Bu arkadaşlarımız Dicle ile uzun yıllar çalıştılar, birlikte gazetecilik yaptılar. Dicle’nin, destek olmak üzere bunlara para göndermiş olma ihtimali üzerinden bir soruşturmaya tabi tutulduğunu anlıyoruz. Gerekçe gerçekten böyle ise, bu ciddi anlamda hukuk garabetidir. Başka bir suçlama mı bulamadınız?" şeklinde konuşmuştu.
Gazetecilerin düşüncelerinden ve yaptıkları haberlerden dolayı gözaltına alınmasına çok defa tanık olduklarını ifade eden Altan, bir gazetecinin cezaevinde olan bir diğer meslektaşına para göndermesinden gözaltına alınmasına ise ilk defa tanık olduklarını kaydetmişti. Altan, hukuksuz bir şekilde tutuklanan Nedim Türfent gibi gazeteciye gönderilen paranın suçlama olarak karşınıza çıkarılmasının kelimelerle ifade edilemeyeceğini belirtmiş ve "Türkiye’de artık hukuk tümüyle ayaklar altına alınmış durumda. İnsanlar böylesi suçlamalarla kriminalize edilmeye çalışıyor" diye konuşmuştu.
Altan, "Bir insana para gönderiyorsunuz ve bu sizin karşınıza suç olarak çıkıyor. Böyle bir yargılama, suçlama olamaz. Bence buna karşı bir kampanya dahi başlatılmalıdır. İnsanların arkadaşlarına, yakınlarına paralar göndererek, ‘aynı suçu ben de işliyorum’ diyebilmelidir” dedi. Meslektaşlarıyla dayanışmaya devam edeceklerini vurgulayan Altan, “Bu durumun teşhir olması lazım. İktidarın geldiği noktayı, hukukun getirilmek istendiği noktayı göstermek bakımından bir şekilde teşhir edilmesi gerekir. Biz bu suçlamaları kabul etmiyoruz. Gazetecilik faaliyeti suç değildir. Gazetecilik halkın haber alma hakkını sağlamaktır. Yapılması gereken de bu mesleğin onurunu savunmaktır" ifadelerini kullanmıştı.
Tüm basın örgütleri ve meslektaşlarına "dayanışmayı büyütme" çağrısında da bulunan Altan, "Özellikle uluslararası gazeteci örgütlerine bu çağrıyı yapıyoruz; Bu hukuksuzluklara ciddi anlamda ses çıkarılması gerekiyor. Ses çıkarılmadığı, buna karşı konulmadığı vakit böylesi uygulamalar artacak, toplum nefessiz kalacaktır. Buna karşı durmak her gazetecinin görevidir" demişti.