DEM Parti'den CHP’ye ziyaret: 'İşbirliğinin tartışılması gerektiğini dile getirdik'

DEM Parti'den CHP’ye ziyaret: 'İşbirliğinin tartışılması gerektiğini dile getirdik'

Görüşmenin ardından iki partinin genel başkanları ortak basın toplantısı düzenledi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’i ziyaret etti. Görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Bakırhan, "Yerel yönetimler anlayışımızın batıda da karşılık bulması için, iş birliği, güç birliği dahil olmak üzere bu seçeneklerin tartışılabileceğini, tartışılması gerektiğini bugün dile getirdik" ifadelerini kullandı. 

Özgür Özel ile görüşmek üzere CHP Genel Merkezi’ne gelen Hatimoğulları ve Oruç'a DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcıları Mehmet Tiryaki ve Özlem Gündüz eşlik ederken, heyeti CHP Genel Başkan Yardımcıları Gül Çiftçi ve Gökhan Zeybek karşıladı.

Yerel seçim gündeminin ele alınması beklenen görüşmenin ardından, iki partinin genel başkanları ortak bir basın toplantısı düzenledi. 

'KAYYUM SİYASETİNİ KESİN VE NET BİR DİLLE REDDEDİYORUZ'

Basın toplantısında ilk olarak söz alan CHP Lideri Özgür Özel, “Bugün ülke meselelerini konuştuk" diyerek şunları kaydetti:

"DEM Parti’nin çok değerli Eş Genel Başkanları bugün heyetleri ile birlikte bizi ziyaret ettiler. Geçtiğimiz günlerde biz kongrelerinin ardından kendilerini kutlamak ve başarılar dilemek üzere DEM Parti’nin Genel Merkezi’ndeydik. Onlar da bugün bize iadeyi ziyarette bulundular. Tabii ki bugünkü ziyaret bir nezaket ziyareti olmakla birlikte iki parti arasında partilerin genel merkezleri düzeyinde sürdürülen iletişimin ilk adımlarıdır. Bundan sonraki süreçte de Meclis’te temsil edilen, Meclis’te en çok sandalyesi bulunan üçüncü parti durumunda bulunan DEM Parti ile ilişkilerimizi bundan sonra da kamuoyunun önünde, açık ve şeffaf bir şekilde sürdürmeyi, karşılıklı ziyaretler yapmayı ve Türkiye’nin çok önemli meseleleri konusunda görüş alışverişinde bulunmayı sürdüreceğiz.

Belki de en çok emekliler açısından yakıcı olan ekonomik krizi ve satın alma güçlüklerini, işsizliği, Türkiye’nin içinde bulunduğu tüm krizleri konuşma imkanı bulduk. Bu ziyarette ülke meselelerini konuşurken, işin hem ekonomik boyutunu hem de siyasi boyutlarını konuştuk. Tabii ki bugünü toplantının gündemi yerel seçimler. Bu kadar yakınken yerel seçimlerden bağımsız değildi.

Daha önce de ifade ettiğim bir konuyu burada da ifade etmek isterim ki Cumhuriyet’in 100’üncü yılında, Cumhuriyet’i kurmuş ve çok partili rejimi getirmiş, ülkeye çok partili demokrasiyi getirmekle haklı olarak övünen bir siyasi partinin genel başkanı olarak, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında bazı seçmenlerin kendilerine yerel yönetici seçebildiği, bazılarının yerel yöneticilerini seçemediği, seçseler dahi yönetmelerine izin verilmediği bir ülkeyi kabul etmemiz mümkün değildir. O yüzden bu kayyum siyasetini bir kez daha kesin ve net bir dille reddediyoruz. Bu ülkenin 81 ilinde, bu ülkenin bine aşkın ilçesinde, bu ülkede her seçmen kendisini kimin yöneteceğini seçebilmeli, seçtikleri kişiler kendilerini yönetmeye devam etmelidirler."

'TEK ADAM ANLAYIŞININ ANAYASA'YA VE ANAYASAL DÜZENE KARŞI DARBE GİRİŞİMİ'

Konuşmasında "yargı krizine" de değinen Özel, şunları söyledi:

"Bunun yanı sıra elbette ülke, büyük bir anayasa krizi yaşamaktadır. Bugün ülkenin Cumhurbaşkanının da sahiplendiği, ülkenin seçilmiş milletvekillerinin adına yemine davet edilen Can Atalay’ın yemin edemediği, Hataylıların seçtikleri milletvekiline ‘Milletvekili sıfatını ona siz veremezsiniz Hataylılar olarak, biz talimat alırsak saraydan onu tutarız ve salmayız’ dedikleri bir noktada, Meclis Başkanının da üzerine düşeni yapmadığı bir sürecin içindeyiz.

Biz bu meseleyi sadece Can Atalay meselesi olarak görmüyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının yasama, yürütme ve yargı açısından, gerçek ve tüzel kişiler açısından bağlayıcı olduğuna ilişkin Anayasa metninin kabul edilmemesinin bir Anayasayı ihlal girişiminden öte, bir tek adam anlayışının Anayasa ve Anayasal düzene karşı darbe girişimi olarak görüyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi’ni yok sayan yarın Meclis’i yok sayacak. Bir diğer gün diğer mahkemeleri yok sayacak. Bunun tüm toplum için mal ve can güvenliğinin de ihlal edildiği bir noktaya evrilmesi muhtemel olacaktır.

Bunun için biz CHP olarak bu hafta pazar günü saat 13.00’te Tandoğan Meydanı’na bir çağrıda bulunduk. Bu çağrıyı da tüm siyasi partilerle paylaştık. Bu çağrıyı tüm demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve siyasi görüşü ne olursa olsun Anayasa’ya, özgürlüklere, demokrasiye, örgütlenme özgürlüğüne, gösteri ve yürüyüş hakkına, emeğine ve ekmeğine sahip çıkan herkesi mitingimize davet ettik. Bir kez daha tüm vatandaşlarımızı bu vesile ile mitingimize davet ediyoruz. Siyasi partiler, sendikalar, meslek örgütlerini davet ediyoruz. ‘Gelin ortak geleceğimize Tandoğan’da hep beraber sahip çıkalım’ diyoruz. ‘Sorunlarıma sahip çıkılsın’ diyen işsizleri, gençleri, emeklileri ve emekçileri, ‘Biz size sahip çıkıyoruz’ diyen ve bu ülkenin ortak geleceğine sahip çıkmak isteyen herkesi pazar günkü mitingimize bir kez daha davet ediyorum. Önümüzdeki yerel seçimlerin ülkenin ortak geleceğine sahip çıkma seçimleri olduğunun bir kez daha altını çiziyorum. Nazik ziyaretleri için kendilerine teşekkür ediyorum."

'İŞBİRLİĞİNDE YÖNTEMLERİN NASIL OLABİLECEĞİNİ GÖRÜŞTÜK'

Özel'den sonra DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları açıklamalarda bulundu. Hatimoğulları, CHP'ye iade-i ziyarette bulunduklarını kaydederek şunları dile getirdi:

"Sıcak karşılama ve ev sahipliklerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Özel'in de ifade ettiği gibi bugün birçok başlığı konuştuk. Türkiye'nin içinden geçtiği siyasal süreci, ekonomik sorunlar, yargı krizi, antidemokratik uygulamaları değerlendirmeye çalıştık. Yargı krizi öyle derin bir boyuta gelmiş ki, Can Atalay parlamentoda olması gerekirken cezaevinde. HDP'nin eş genel başkanları tamamen siyasi gerekçelerle, bir kumpas davasıyla yargılanmaları devam ediyor. Tahmin ediyoruz ki yakın zamanda da karara bağlanacak. Bunlar yargının anayasayı ve hukuku tanımayan uygulamaları.

Yerel seçimler bazen genel siyasetin gölgesinde değerlendiriliyor, bu eksik bir şeydir. Yerel seçimleri aynı zamanda kentin kendi dinamikleri üzerinden değerlendirmek zorundayız. Kamuoyuna ilk açıklamamızda kent uzlaşısından bahsettik. Altını özellikle çizmek istediğimizi nokta şudur ki oradaki bütün toplumsal dinamiklere, kadın hareketine, doğa ve insan hakları savunucularına, her kesimin kucaklaşmasını sağlayan adaylarla yola çıkma konusunu önemsiyoruz. Bu konuda neler yapılabileceğimizi, işbirliği konusunda yöntemler nasıl olabilir konusunda derinlemesine olmasa da bir görüşmeyi gerçekleştirmiş olduk."

'İŞBİRLİĞİ, GÜÇ BİRLİĞİ SEÇENEKLERİNİN TARTIŞILMASI GEREKTİĞİNİ DİLE GETİRDİK'

Hatimoğulları'ndan sonra söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan ise şunları ifade etti:

"Elbette ki yerel seçimleri de konuştuk, tartıştık. Türkiye'de hem çözülmemiş bir Kürt sorunu var hem de bölgede ikili hukuk uygulanıyor. İki dönemdir halkımızın iradesine kayyum atanıyor. Bu kayyumlar sadece DEM Partisi'nin, bölgedeki seçmenlerin, Kürtlerin sorunu değil. Bu aynı zamanda Türkiye'de kendisini demokrat, çağdaş, ilerici, sol, sosyal demokrat diyen parti ve kişilerin de temel sorunudur. Önümüzdeki dönem bu kayyum sisteminin, rejiminin son bulmasını istiyoruz. Muhalefetin bu ikili hukuk karşısında tutarlı bir dil ve siyaset ortaya koyması gerektiğini belirtiyoruz.

Kent uzlaşısı çerçevesinde, Türkiye'de demokrat, çoğulcu, şeffaflığı esas alan yöneticilerin seçimi için de hassasiyet içerisinde olacağız. Yerel yönetimler anlayışımızın batıda da karşılık bulması için, iş birliği, güç birliği dahil olmak üzere bu seçeneklerin tartışılabileceğini, tartışılması gerektiğini bugün dile getirdik. Arkadaşlarımız kent uzlaşısının, yerel yönetimlerde işbirliği sağlanacak kentlerin hangileri olduğunu, hangi kentlerde bu çalışmanın yürütülebileceği konusunda bir çalışma yürütecekler. Önümüzdeki dönem yerel seçimlerde emekçilerin, yoksulların iradelerinin yansıdığı halkçı, toplumcu belediyecilik anlayışının kazanması için parti olarak elimizden gelen bütün çabaları ortaya koyacağımızı belirtmek istiyorum."