
Çorlu Tren Katliamı Aileleri rayların üzerinden, 'ölüm treni'nin önünden seslendi: 'Hak, hukuk, adalet!'
Çorlu Tren Katliamı Aileleri, 3 Temmuz'daki dava öncesi son adalet nöbetlerini Muratlı'da tuttular. Acılı aileler, 3 Temmuz'da yargılanmaya başlayacak 4 kişi dışındaki 'üst düzey sorumluların' hesap vermesi yönündeki taleplerini yinelediler.
Tugay Candan - Twitter: @TugayCandann
Mail: [email protected]
8 Temmuz 2018'de Tekirdağ'ın Çorlu ilçesi Sarılar Mahallesi mevkiinde 25 kişinin yaşamını yitirdiği, 300’ü aşkın kişinin de yaralandığı tren katliamında hayatını kaybedenlerin yakınları tarafından “üst düzey sorumluların yargılanması” talebiyle Çorlu’da başlatılan adalet nöbeti, bugün Muratlı’da son buldu.
Katliamla ilgili Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) bünyesinde çalışan 4 ‘alt düzey sorumlu’ya açılan davanın ardından, TCDD ve Ulaştırma Bakanlığı’nın ‘üst düzey sorumluları’ hakkında verilen “kovuşturmaya yer yoktur” kararına karşı Çorlu’da başlayan adalet nöbeti, Halkalı-Uzunköprü hattı üzerinde bulunan diğer ilçelerin ardından son olarak bu hafta Tekirdağ’ın Muratlı ilçesine taşındı.
Acılı ailelerin bu haftaki adalet nöbetine, avukatlar ve ilçe halkıyla birlikte CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Tekirdağ İl Başkanı İsmail Öztok, TİP Çorlu İlçe Başkanı Barış Saygın ve CHP’li Muratlı Belediye Başkanı Nebi Tepe de katıldı.
‘ASLA KABUL ETMİYORUM’
Adalet nöbetinde ilk sözü katliamda kızı Bihter Bilgin, kız kardeşi Derya Kurtuluş, kız kardeşinin bebeği Beren ve ablası Emel Duman'ı kaybeden Zeliha Bilgin aldı. Bilgin, şunları söyledi:
“‘Suçlu yağmur’ diyorlar. Biz Trakya’da yaşıyoruz. Bakın arkanıza, raylar burada. Dağ mı var burada, tepe mi var, tsunami mi oldu? Bana bunun açıklamasını kim yapacak? İlk duruşmamız 3 Temmuz’da. Bizim canlarımız gideli 1 yıl oldu. Yıl dönümüne 2 gün kala bana duruşma tarihi verdiler. Benim yavrum toprak oldu, toprak. Kardeşlerim toprak oldu. 25 can toprak oldu. Onlar hala suçlu bulamıyorlar. Bana bunun açıklamasını kim yapacak? Ben bir anneyim, teyzeyim, ablayım. Suçlu yağmur değil. Suçlu TCDD, Suçlu Ulaştırma Bakanı, Suçlu üst düzey yöneticiler ve bürokratlar. Bana kalkıp dört kişiyi önüme suçlu diye çıkaramazlar. Bunu kabul etmiyorum. Madem 4 kişi sorumlu, neden oturuyorlar o koltuklarda? Neden biz vergileri ödeyip, onların maaşlarını ödüyoruz. Bıraksınlar. Hakimi, savcısı, üst düzey bürokratı…
Ben bir anneyim. Bu kadar büyük acılarla adalet adamak zorunda değilim. Ben evladımı demiryolları en güvenli ulaşım aracı dedim, gözüm kapalı gönderdim. Evladımı raylardan aldım. Bana bunun açıklamasını yapmalarını bekliyorum. Asla kabul etmiyorum.“
‘HAKKIMIZI BİLE ARATMIYORLAR’
Bilgin’in ardından sözü, katliamda Oğuz Arda Sel ve eski eşi Hakan Sel’i kaybeden Mısra Öz aldı. Öz, konuşmasında şunları söyledi:
“Şimdi ben soruyorum? Madem TCDD bu kadar kusursuzdu, geçen hafta Arifiye’de olan o menfezin hali neydi? TCDD bu kadar kusursuzdu, Çorlu katliamından sonra Ankara katliamı neden oldu? Denizli’deki menfez neden o şekilde duruyordu? Makinistler fark etmese bir katliam daha yaşanacaktı.
Sonra geçiyor savcı Galip Yılmaz Özkurşun diyor ki; ‘TCDD üst yönetimi, bürokratlar, siyasiler kusursuzdur. Hataları yoktur. Kovuşturmaya yer yoktur…’ Bu davada öncelikle onlar yargılanmalıdır. 4 kişinin yargılanacak olmasını kesinlikle kabul etmiyoruz. Buraya baktığımız zaman 25 insan 11 aydır aramızda yok, hatta senesi geldi. Ve biz 8 Temmuz’da, gelmesini istemediğimiz o günde aynı acıyı tekrar yaşayacağız. 9’unda Adli Tıp’tan yine alacağız, 10’unda toprağa koyacağız. Aynı acıyı tekrar yaşayacağız.
Biz bu ülkenin vatandaşıyız. Ölenler bu ülkenin vatandaşıydı. Hakkımızı bile aratmıyorlar. Ben şunu söylüyorum: Bilsinler ki buradaki 25 kişi öldü ama onların ailesi olarak biz ölmedik. Evet hayatımız yaşamıyoruz, evet eski günlerimizin hiçbiri yok ama adalet sağlanana kadar ölmedik, ölmeyeceğiz. İsa Apaydın da çıkacak yargılanacak, TCDD’deki üst yetkililer de… Dönemin Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan; öyle Twitter’dan engellemekle olmuyor. Çıkacak mahkemede bizi de dinleyecek, hesabını da verecek. Çünkü gün gelecek devran dönecek, çünkü 25 kişinin kanı yerde kalmayacak. Biz buna izin vermeyeceğiz, bundan sonra başka canların da ölmesine izin vermeyeceğiz.”
‘KİME PEŞKEŞ ÇEKTİ DE KİME VERDİ BU İHALEYİ?’
Öz’ün ardından sözü, katliamda eşi Melek Tuna’yı kaybeden Ekrem Tuna aldı. Tuna, trenin devrilmesi esnasında ve sonrasında yaşadıklarını anlattı. ““Bu yol 8 seneden beri çalışmadı. Bu yol ne oluyor? Tamir oluyor. Ne oluyor? Hızlı tren gelecek. Ne oluyor? Bakım yapılıyor. Ne oluyor. Menfez yapılıyor. Hiçbir şey yok. Hiçbir şey yapmamışlar” diyen Tuna, şöyle devam etti:
“Bu Ulaştırma Bakanı, bu üst düzey bürokratlar kime peşkeş çekti de kime verdi bu ihaleyi? Mustafa Karaşahin, bir de Sıddık Binboğa Yarman… Bunlar sinyalizasyon ve TCDD ortakları. Bunlar karşımıza bilirkişiyiz diye çıktı. Türkiye’de başka bilirkişi mi kalmadı?”
‘BU DAVAYI ÖRTMEK İÇİN ELLERİNDEN GELEN ÇABAYI GÖSTERİYORLAR’
Adalet nöbetinde söz alan Oğuz Arda Sel’in dedesi Mehmet Öz de konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Öncelikle kaza olur olmaz bilirkişi heyetini savcılığa sundular. Peki bu kişiler kimdi? Mustafa Karaşahin, Sıddık Yarman. Bunlar TCDD ile ticari ilişkisi olan kişiler. Kanunlarımız der ki: ‘Ticari ilişkisi olanlar bilirkişilik yapamaz.’ Bunlar bile bile geldiler, ‘biz bunları hallederiz, bu insanları uyuturuz’ dediler ama uyutamadılar. İlk raporu yapan savcı gönderildi, yerine bir savcı geldi. Bu savcı, bunların işbirlikçisi. Hep beraber bir düzenek hazırladılar davayı aklamak için. Biz buna itiraz ettik ve edeceğiz.
Bizim canlarımız gitti, bizim canlarımız yandı. Ben Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum buradan. ‘Türkiye’nin her yerini demir ağlarla ördük’ ve ‘Fırat’ın kıyısındaki kınalı kuzudan sorumluyum’ dediniz. Peki bu giden yavrular, kınalı kuzular öldü. İhmaller yüzünden öldü. Bu davayı örtmek için niye bu kadar çaba gösteriyorsunuz? Bu davayı örtmek için ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Eğer biz aileleri rahatlatmak istiyorsanız, bu üst düzey yetkilileri yargı önüne çıkarın yargılansınlar. Suçsuzlarsa aklansınlar. Biz kimseye ‘sen suçlusun sen şöylesin böylesin’ demiyoruz. Diyoruz ki; bunları yargı önüne çıkarın ve yargılayın.”
‘BU DÜNYADA SİZE RAHAT YOK’
“Katliamda anne ve babasını kaybeden İsmail Kartal da konuşmasında TCDD ile ticari ilişkisi bulunan Bekir Sıddık Binboğa Yarman ve TCDD’ye danışmanlık yapan Mustafa Karaşahin’in bilirkişi olarak atanmasına tepki gösterdi. Kartal, “Bu dünyada size rahat yok. Benin annemin babamın boynuma borcudur bu. Bu hesap sorulmadan, bu dava kapanmayacak” dedi ve şöyle devam etti:
Zannedilmesin ki 3 Temmuz’da bu dava bitecek. Zannedilmesin ki 3 Temmuz’da bu dava sessizce görülecek. Hiç de böyle bir şey olmayacak. Pamukova’yı kapatmış olabilirsin, daha nice davayı böyle kapatabilirsin… Biz bunu bir milat olarak başlatacağız ve bu adalet ateşinin sonsuza kadar Türkiye’de yanması için mücadele edeceğiz. Bekir Sıdık Binboğa Yarman ve Mustafa Karaşahin hakkında da suç duyurusunda bulunduk. Atanan savcının sadece bunların elinden çıkan bilirkişi raporunu kabul etmesi de onu da bu konuma yerleştiriyor.
Diyeceğim o ki o gece başlatılan organize suçun 3 Temmuz’a kadar devam ettiğini görüyoruz. Hala üzerimizde baskılar var. Susturamayacaklar, susmayacağız. Anamıza babamıza evlatlarımıza sevdiklerimize karşı boynumuzun borcudur bu davayı sürdürmek.”
Çorlu tren katliamında anne ve babasını yitiren İsmail Kartal: Bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak kelimeye bakan bir adalet sistemimiz var. Bu mu adalet sistemi? O kişi mi belirliyor her şeyi?https://t.co/Bcj3KsdiiY pic.twitter.com/kt7223YbMD
— İleri Haber (@ilerihaber) June 30, 2019
‘BÖYLE BİR GERÇEK YOK’
Adalet nöbetinde söz alan Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ise şunları söyledi:
“Sevgili ailelerin dediği gibi, TCDD ile iş yapan; ticari, parasal ilişki kuran insanlar bilirkişilik yapabilir mi? Onların hazırladığı rapor ne kadar meşru olur, ne kadar bu insanların yüreğine su serper? Ondan sonra uzman raporları çıktı, odalar rapor hazırladı. İşin uzmanları dedi ki; ‘burada ağır ihmal var. Sadece kazanın olmasından değil, ondan öncesinden sonrasına ağır ihmaller var.’ dediler ve bu ihmalleri tek tek sıraladılar.
Personel eksikliği vardı, yol bekçileri yoktu, ağır ihmaller vardı, yağış oldu yağışı bildiren sensörler yoktu, maalesef işin ehli olmayan kişilere ihaleler verilmişti, maalesef işin ehli olmayan liyakattan uzak atamalar yapılmıştı ve maalesef katliam adım adım döşenmişti. Şimdi bunları bizler söylemiyoruz. Bu işin uzmanları söylüyor, o anı yaşayan insanlar anlatıyor ama ondan sonra ne oldu? Bunları parlamentoda dile getirdik. Basın açıklamaları yaptık, önergeler verdik. Bakana birçok defa sorular sordum. Bütçe görüşmelerinde Ulaştırma Bakanı’nın yüzüne sordum. Bana ne dedi biliyor musunuz? ‘Aşırı yağıştan’ dedi. Tren kazaları oluyor aşırı yağıştan oluyor, maden kazaları oluyor fıtrattan oluyor, iş kazaları oluyor işçinin hatası oluyor… Böyle bir şey yok. Böyle bir gerçek yok. Bunların hepsi önlenebilecek kazalar.”
‘BU HALKA MUTLAKA HESAP VERECEKSİNİZ’
Ailelerin avukatlarından Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Gökmen Yeşil de konuşmasında şunları belirtti:
“Şu hatlar 145 yıllık hatlar. Bunun üzerine 1945 yılında ABD Ulaştırma Bakanı Türkiye’ye geliyor ve bir rapor hazırlıyor. Diyor ki; ‘siz artık demiryollarına yatırım yapmayın. Karayollarına yatırım yapın.’ Niye? Arabayı da dışarıdan alıyoruz, petrolü de dışarıdan alıyoruz. 1995’te BM bir rapor hazırlıyor. Aynı şekilde ‘tasfiye edin demiryollarını’ diyor. 2000 yılında AB tarafından bir rapor hazırlanıyor. ‘Personel sayınız fazla tasfiye edin’ deniliyor ve 2003 yılında 35 bin 800 dolaylarında olan personel sayısı, 2016 yılında 17 binlere düşüyor. Şunu diyorum; bizim insanımız aptal değil. Bizim mühendislerimiz de var hukukçularımız da var ancak emperyalizm ülkemizdeki yerli işbirlikçileriyle tüm kaynaklarımızı tüketmiş ve kurumlarımızı ele geçiren yargıcı, savcısı, bilirkişisi, bürokratı, mühendisi, hukukçusu bu halka yapılabilecek ne kadar kötülük varsa yapmışlar. Emperyalizm ve yerli işbirlikçileri bu halka yapılabilecek ne kadar kötülük varsa hepsini yapmışlar.”
Yeşil konuşmasının sonunda ise şunları söyledi:
Herkesi yargıdan kaçırarak, herkesi kollayarak, herkesi kurumlardaki görevi bittikten sonra bankaların yönetim kurullarına yüksek maaşlarla atayarak koruyamazsanız. Bu halk sizin düşmanlarınız değil ama siz özel olarak bu halka düşmanlık yapıyorsunuz. Devletin asli sorumluluğu yaralananların tüm tedavi ücretlerini karşılamak, geriye kalan çocukların tüm ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu güne kadar hiç ortada yoktunuz, kaçtınız. Çocuklarını trafik kazalarında yitirip de yargının görmezden geldiği, çocuklarının katillerini devletin birtakım üst düzey bulamayan Şaban Vatan gibi aileler, Çorlu’da sevdiklerini yitiren aileler,,, şimdi aileler adaleti sokaklarda arıyorlar. Saraylarınız katilleri koruyacaksa eğer, biz de ailelerle birlikte katiller yargı önüne çıkana kadar onların hem adliyede, hem sokakta yanında olacağız. Bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün, mutlaka ama mutlaka bu halka hesap verecekseniz.”
Çorlu Tren Katliamı Aileleri'nin hukuk mücadelesini üstlenen avukatlardan Gökmen Yeşil: Bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün mutlaka ama mutlaka bu halka hesap vereceksinizhttps://t.co/Bcj3KsdiiY pic.twitter.com/q4VUQAKovb
— İleri Haber (@ilerihaber) June 30, 2019
‘ÇOK NET GÖRÜLEN BİR ADALETSİZLİKLE KARŞI KARŞIYAYIZ’
Acılı ailelerin hukuk mücadelesini sürdüren Sosyal Haklar Derneği’nden avukat Evren İşler ise yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
“Adaletsizlik seviyesi öyle bir noktaya ulaştı ki yargının kendisi bir araç haline gelmiş durumda. Bunu bizler senelerdir siyasi davalarda görür ve söylerdik ama artık sadece siyasi davalarda değil sosyal cinayetlerde de tekil gibi görünen olaylarda dahi çok net görülen bir adaletsizlikle karşı karşıyayız. O sebeple aileler sokaklarda adalet arıyor. Memleketin her yanında, İstanbul’da başlayan adalet nöbeti her şehirde devam ediyor. Çorlulu aileler burada, Somalı aileler Soma Davası’nda, Aladağlı aileler Koza’nda adalet peşinde koşuyorlar Memleketimizin her halde bugünkü tarihi yazıldığı zaman bu adaletsizlikle ve adalet arayışıyla anılacak maalesef. Halkın en temel talebi adalet iken ve adaletten bu kadar uzaklaşılmışken, bizler de hukuk varmış gibi yapmaya çalışmıyoruz elbette. Ama şunu yapmaya çalışıyoruz: bu kadar pervasızca devlet yönetemeyeceğiniz gibi, bu kadar pervasızca adalet mekanizmasını da kendi amaçlarınız için kullanamazsınız. Halen bu memlekette geçerli olan bir anayasa var, anayasal düzen var, hukuk kuralları var… Buna uygun davranmak zorundasınız. Toplumun bir kısmının ve yöneticilerin en büyük ayıbıdır bu insanlarının acılarını yaşamak yerine adalet aramak zorunda kalması. Maalesef ki içinde bulunduğumuz durum bu…”
KATLİAMDAN YARALI KURTULANLAR DA NÖBETTEYDİ
Nöbette ayrıca katliamda yaşamını yitiren Ersen Gül’ün eşi Hatice Gül de katliam günü yaşadıklarını, olaydan yaralı olarak kurtulanlar ise o esnada ve sonrasında yaşadıklarını anlatırken, bilirkişi Dr. Kemal Tokuç da mevcut hattaki teknik hatalardan bahsetti.
'ÖLÜM TRENİ'NİN ÖNÜNDE ‘HAK, HUKUK, ADALET’ SLOGANLARI
Nöbetin ardından aileler Uzunköprü yönünden gelen Uzunköprü-Halkalı trenini Muratlı Tren İstasyonu’nda karşıladılar. Aileler bir süre trenin önünde durarak “Hak, hukuk, adalet, kaza değil cinayet” sloganları attılar. Ailelerden bazıları Çorlu'ya kadar tren ile giderek, katliamda yitirilenleri andılar.
Çorlu Tren Katliamı Aileleri (@TrenKatliami) rayların üzerinden, 'ölüm treni'nin önünden seslendi: "Hak, hukuk, adalet!"https://t.co/Bcj3KsdiiY pic.twitter.com/bqJ2dHaOk7
— İleri Haber (@ilerihaber) June 30, 2019