Cemaat'in bankası Bank Asya batıyor mu?

Cemaat-Erdoğan kavgası finans alanına da yansırken, Cemaat'in bankası Bank Asya zor günler geçiriyor. 1996'daki açılışına Erdoğan'ın da katıldığı ve AKP döneminde büyük bir büyüme kaydeden bankanın kâr oranı 2014'ün ilk 3 ayında yüzde 9 azaldı.

Harun  Ülkü - İleri

Gülen Cemaati ile Erdoğan savaşının finans boyutunda önemli bir yer tutan Bank Asya, 2014 ylının ilk 8 ayında sıkıntılı süreçlerle manşetlerden inmedi. Bir bankanın batmasının tüm bankacılık sistemini etkileyeceği gerçeğiyle hareket eden AKP cephesi, öldürücü darbeyi vuramazken, Bank Asya'da işler gerçekten de iyi gitmiyor.

Bank Asya, Asya Finans olarak 1996 yılında kurulurken, açılışında dönemin başbakan yardımıcısı Tansu Çiller, devlet bakanı Abdullah Gül ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Edroğan, Fethullah Gülen ile birlikte hazır bulunmuştu. Ortaklık yapısına bakıldığına, irili ufaklı firmalar, bireysel paylar ve halka arz edilmiş toplam gözüken Bank Asya'nın kurucuları arasında Gülen'e yakın iş adamları bulunuyordu. AKP dönemiyle birlikte hızla büyümeye başlayan kuruluş, 2004 yılında Asya Katılım Bankası A.Ş. oldu, 2006 yılına gelindiğinde Visa ve Mastercard üyeliği bulunan, İMKB'de işlem gören, ödenmiş sermayesi 900 milyon TL'ye ulaşmış, 149 şubeli büyük bir bankaya dönüştü. 

Türkiye Katılım Bankaları Birliği verilerine göre Bank Asya, örneğin 2009 yılındaki aktif büyüklüğünün iki katına ulaşmış durumda. Sadece 5 yılda iki katından fazla büyümüş bir bankanın, 2012 yılsonundan itibaren görece çalkantılı bir sürece girmesi dikkat çekiyor. 2014 yılı ilk 3 ay itibariyle Katılım Bankaları genel olarak yüzde 15 ila yüzde 57 arasında değişen oranlarda kâr oranlarını artırırken, Bank Asya yüzde 9,3 azalış açıkladı. Aynı eğilim toplanan fonlarda da izlenebiliyor. Bir diğer büyük sıkıntı unsuruysa tasfiye olacak alacaklarda gözleniyor. Katılım bankalarında bu oran yüzde 15 seviyelerinde iken Banka Asya'da yüzde 106 seviyesine ulaşmış durumda. Toplam aktifler Katılım Bankacılığı sektörüne yüzde 40'larda büyürken Banka Asya yüzde 0'da kaldı. Bütün oranlar, hem bankacılık sektöründe hem de Katılım Bankacığı özelinde bir sıkıntı yaşanmazken Banka Asya'nın sıkıntılı bir süreçte olduğunu gösteriyor.

Bu sıkıntıların Aralık 2012'den sonra başlaması, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunu sürecine işaret ediyor. Banka, örneğin doğrudan Tayyip Erdoğan tarafından hedef alındı: “Bank Asya bunlar için çok önemli işlev gördü. Ama şu anda durumu iyi değil. Malvarlıklarını satarak likiditelerini artırma gayretindeler. Buna rağmen sıkıntı devam ediyor ve bunu finans sektörü de gayet iyi biliyor. Bu aldığım bir bilgidir, Katar Islamic Foundation burayı alma noktasında değil. Onu ilan ederek kendilerine piyasalarda psikolojik bir destek sağladılar. Aslında bu SPK tarafından masaya yatırılması gereken bir konu. Burada aldatmaca var, muvazaa var. Katarlılar bunu gelip bizimle konuştular. Ki zaten BDDK müsaade etmediği sürece Katar zaten ortak olamaz. Ama bunlar vatandaşı aldattılar. Onlar da zannettiler ki Katar’dan güçlü bir fon geliyor, Bank Asya çok önemli bir yere gelecek. Ama böyle birşey sözkonusu değil.”

Bu sürecin son dönemdeki en önemli yansımalarından birisi de Maliye Bakanlığı'nın Bank Asya'nın vergi tahsilatına ilişkin yetkisini sonlandırması oldu. Gerekçesiz yapılan bu sonlandırmanın amacı bankaya gelir kaybettirmekten çok, uluslararası piyalara devletin bankanın arkasında olmayacağı mesajı verilmesiydi. Tayyip Erdoğan'ın yukarıda yer alan açıklamasında da Katarlılar ile hükümetin görüşme yaptığı ve olası bir satın almayı engelledeği anlaşılıyor. 

Bu süreçteki en ilginç çıkışlardan birisini Ali Babacan yaptı ve bankanın hisselerinin borsada dalganlandığı günlerde “Ziraat Bankası, Bank Asya'yı satın alırsa kamunun bir katılım bankası olur” diyerek piyasalarda güven tazelemeye çalıştı. Aynı açıklamanın Yiğit Bulut tarafından yalanlanması ise gecikmedi. 

Bu gelişmeler dış basında hükümet içindeki çekişmelerin yansıması olarak ele alındı. Ekonomi ağırlık haber yapan Wall Street Journal, meseleyi manşetten hükümet içi çekişme olarak verirken, süreci özetledi ve “Bu Bank Asya'nın ötesine geçen bir durum. Ali Babacan'nın uluslarası piyasalarda bir saygınlığı var, bu açıklamalar o saygınlığı bozuyor. Babacan'nın ekonomi yönetiminde olmama ihtimali piyasa açısından kötü bir durum” yorumuna yer verdi. Uluslararası yatırımcıların ve ekonomistlerin genel yorumu Babacan'ın yeni dönemde hükümet içerisinde yer almayacağı ve bunun hükümete olan güveni sarsacağı yolunda oldu. 

Cemaatin önemli finans kaynaklarından olan ve özellikle cemaate yakın şirketlere uygun oranlı kredi vermekte de kullanılan Bank Asya geldiği konum itibariyle, hem cemaatin finans kaynağına hem de yurtdışında oluşturduğu “itibara” yönelik sarsıcı bir etki yarattı. Ancak şu aşamaya kadar yabancı finans kurumları ve basın meseleyi hükümet içi çekişme olarak değerlendirmiş durumda. Önümüzdeki dönemde bankanın bilançosunda bir toplanma izlenmez ya da bankanın stratejik satışı gerçekleştirilmezse, meselenin bankacılık sektörüne yönelik bir risk faktörü olarak izlenmesi ve bu yönde tüm bankacılık sistemini etkileyecek adımlar atılması mümkün hale gelecek. 

DAHA FAZLA