Baran Doğan yazdı: Ekmek ve Güller
İleri Haber'de bugünden itibaren yeni bir dizi başlatıyoruz. Baran Doğan tarafından hazırlanan Politik Filmler dizisinde, her hafta Salı günü politik sinemanın önemli eserleri ele alınacak.
Baran Doğan - İleri
Politik Filmler 1: Ekmek ve Gül
İleri Haber kültür-sanat sayfalarında “Politik Filmler” adıyla bir seri başlatıyoruz. Amacımız gayet net: Okuyucuları nitelikli filmlerle buluşturmak. Sinema oldukça pahalı bir sanat dalıdır. Bu yüzden nitelikli eserler sayıca her zaman az kalmak durumundadır fakat çaresiz değiliz. Bazı sanatçılar büyük emekle izleyicinin dünyasında yeni ufuklar açacak, onları başka bir insan haline getirme potansiyeline sahip filmler çekmektedirler. İlerici insanların da her zaman sinemaya ilgisi olagelmiştir. Bu yüzden, arayış içerisinde olan sinema izleyicisiyle politik olarak doğru yerde bulunan, dürüst, samimi, nitelikli filmleri buluşturmak istiyoruz. Okuyucuda o filmi izleme isteği uyandırmak istiyoruz.
Böyle bir seri için, ilk olarak İngiliz sosyalist yönetmen Ken Loach’un bir filmini ele almak yerinde olacaktır diye düşünüyoruz. 2000 tarihli “Bread and Roses/Ekmek ve Güller” adlı film olağanüstü bir filmdir. Bir başyapıttır.
Filmdeki bir eylem sahnesinde, sendika aktivisti Sam Shapiro’nun grev yapan temizlik işçilerine hitaben yaptığı konuşmadan bir alıntıyla başlayalım:
“Ekmek istiyoruz ama gül de istiyoruz. Bütün güzellikleri, hayatta güzel olan her şeyi istiyoruz. Şu pankartı görüyor musunuz? O pankart 1912’den kalma. Lowrance Massachusetts’te çoğu kadın 10.000 göçmen işçi düşük ücretlere karşı savaşmak zorunda kalmışlardı. Uzun ve şiddet dolu bir çekişmeydi. Ama ne oldu biliyor musunuz? Kazandılar. Kazandılar. Tamam mı? Kimse size boş yere gül vermez. Hiç kimse. Ne zaman mı gül verirler? Yalvarmaktan vazgeçtiğinizde ve organize olduğunuz zaman”
Filmin isminin nereden geldiğini böylece öğrenmiş oluyoruz. Amerikalı kadın işçiler 1912’de “Ekmek ve Gül istiyoruz” pankartıyla sokağa çıkmışlar ve bu onurlu direniş yıllar sonra Ken Loach’a ilham vermiş.
Ken Loach’un Britanya dışında çektiği nadir filmlerden biridir “Ekmek ve Güller”. ABD’de geçiyor film yani gelmiş geçmiş en büyük kan ve sömürü imparatorluğunda. Sürekli emekçilerin ve göçmenlerin sorunlarına odaklanan Ken Loach, Amerika’da aradığını fazlasıyla buluyor.
Filmimizin kahramanı Maya adında Meksika göçmeni, emekçi bir kadın. Yani bir insanın hayatında zorluklar yaşaması için; emekçi olmak, göçmen olmak ve kadın olmak gibi üç önemli özelliğe sahip. Epeyce zorluk da yaşıyor zaten.
Film Meksika’da başlıyor. Maya illegal yollardan Amerika’ya girmeye çalışıyor. Dün Boğaz’da batan teknede yaşamını yitiren göçmenlerden daha şanslı olsa da çeteye parayı eksik verdiği için başı belaya giriyor ama zekice bir kıvraklıkla ülkeye girmeyi başarıyor.
Ablası Rosa’nın yanında kalmaktadır. İlk işinde bir kadın olarak bir takım problemler yaşasa da sonunda bir gökdelende temizlik görevlisi olarak iş bulmayı başarır.
Bu arada sendika görevlisi Sam ile tanışınca hayatı değişiyor Maya’nın. Ve ezelden beridir var olan “sınıflar mücadelesi” Maya’nın hayatında da kendisini yakıcı bir şekilde hissettirmeye başlıyor.
Mücadele Maya’yı çağırmaktadır. Bu mücadelede türlü türlü zorluklar vardır. Perez karakteri gibi aristokrat işçiler vardır. Kraldan çok kralcı olan bu insanlar, son tahlilde maaşlı birer emekçi olsalar da mücadeleyi geri çekmek için çok hevesli olabilmektedirler. Emekçiler arasında birlik gibi sıkıntılı bir başlık da filmde işlenmektedir. Patron, bir takım numaralarla, tehditle, şantajla, rüşvetle bu birliği engellemek için çalışmaktadır. Sömürü düzeninin, emekçileri türlü türlü şekillerde kendisine bağımlı hale getirmesi bir diğer sorundur. Sağlık sigortasına ihtiyaç duyanlar, okul için para biriktirenler, ailesine para göndermek zorunda kalanlar, resmi evrakları eksik olanlar mücadeleye girme konusunu bir kez daha düşünmek zorunda kalmaktadırlar.
Fakat her şeye rağmen mücadele Maya, Sam ve arkadaşlarını çağırmaktadır ve kazanılmayı beklemektedir. Kimse kimseye durup dururken ekmek ve gül vermek niyetinde değildir.
Filmde aşk da vardır. Ken Loach filmlerinde ezilenler arası birlikle beraber duygusal bağ da sık işlenen bir temadır. Fakat yakıcı bir mücadele esnasında aşk da mücadelenin bir parçası haline gelmektedir. Onunla birlikte devinmektedir ve bizce daha değerli, daha sahici hale gelmektedir. Tıpkı mücadele gibi aşk da kazanılmayı beklemektedir.
Kazanılıyor mu kaybediliyor mu, umut var mı yok mu izleyip hep beraber görelim.