Sivas Katliamı'nın ardından kim ne dedi?

2 Temmuz 1993'te Sivas'ta yaşanan katliamın üzerinden 22 yıl geçti. Geçen 22 yıllık uzun süreye rağmen, katliam sonrasında söylenenler ve yazılanlar hafızalardan hiç silinmedi.

(İleri Haber) 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta yaşanan katliamın üzerinden 22 yıl geçti. Geçen 22 yıllık uzun süreye rağmen, katliam sonrasında söylenenler ve yazılanlar hafızalardan hiç silinmedi.

Katliam sonrasında hükümet yetkilileri, anaakım medya, yerel yöneticiler ve köşe yazarları ağız birliği etmişçesine Aziz Nesin'e saldırmışlardı.

SİVAS KATLİAMI'NDA KİM NE DEMİŞTİ?

Sivas Katliamı sırasında iktidarda olan DYP-SHP koalisyonunun başbakanı Tansu Çiller, skandal bir açıklamaya imza atarak, "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" demişti.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise her zamanki sol düşmanlığını segileyerek "Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş..." demişti. Görevlilerin ihmalkarlıklarına yönelik eleştirilere ise Demirel, "Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz." diye cevap vermişti.

Dönemin İçişleri Bakanı DYP'li Mehmet Gazioğlu da aynı zihniyeti sergileyerek, katliamdan dolayı Aziz Nesin'i suçlamıştı. Gazioğlu, "Aziz Nesin'in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir." demişti.

Sivas Belediye Başkanı olan Refah Partili Temel Karamollaoğlu ise saldırgan kitle Madımak Oteli'nin önündeyken yanlarına gittiğinde, 'Mücahit Temel' sloganlarıyla karşılanmıştı. "Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el fatiha diyelim" diye konuşmuştu.

Dönemin Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner, hakkında ise polise, katliamcılara "Müdahale etmeyin" emrini verdiği iddia edildi. 10 Temmuz 1993'te görevden alındı.

"SİVAS'TA YAKANLAR, AKP'Yİ KURANLAR"

Katliam gününün ardından başlayan hukuk sürecinde 124 sanığın yargılanmasına başlandı. Sanıklardan 33'üne verilen idam cezası, 2002'de idam cezası kaldırıldığından hapis cezasına çevrildi. 37 sanık dava sürecinde beraat ettirilirken, diğer sanıklar 15 yıla kadar varan hapis cezalarına çaptırıldılar.

Davanın birinci sanığı konumundaki dönemin Sivas Belediye Meclis Üyesi RP'li Cafer Erçakmak, hiçbir zaman yakalanamadı. Erçakmak'ın 2011 yılında Sivas'ta öldüğü ortaya çıktı. Fransa'da olduğu bilinen ve 18 yıldır aranan Erçakmak'ın Sivas'a nasıl geçtiği ise bilinmiyor. Dava  2012 yılında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla zaman aşımına uğradı. Böylece davanın diğer firari sanıkları da ceza almaktan kurtuldu.

Dava süreci boyunca büyük çoğunluğu Refah Partili olan sanıkların avukatlığını yapanlar ise daha sonradan Refah Partisi, Saadet Partisi ve AKP'de üst mevkilere getirildi. İşte sanıkların avukatlıığını yaptığı isimler ve bir dönem yaptıkları görevler:

Av. Şevket Kazan, Eski RP Milletvekili ve eski Adalet Bakanı
Av. Celal Mümtaz Akıncı, Afyon Barosu Başkanı ve AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi Üyesi
Av. Hayati Yazıcı, AKP’li eski Devlet Bakanı
Av. Haydar Kemal Kurt, AKP Isparta Milletvekili
Av. Zeyid Aslan, AKP Tokat Milletvekili, Tayyip Erdoğan’ın eski avukatı
Av. Hüsnü Tuna, AKP Konya Milletvekili
Av. Burhanettin Çoban, Afyonkarahisar AKP'li Belediye Başkanı
Av. Faik Işık, Tayyip Erdoğan avukatı
Av. İbrahim Hakkı Aşkar, Eski AKP Afyon Milletvekili
Av. Mehmet Ali Bulut, AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi
Av. Bülent Tüfekçi, AKP Malatya İl Başkanı
Av. Halil Ürün, RP Kayıp Trilyon davası sanığı, AKP afyon belediye başkan adayı
Av. Mevlüt Uysal, AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı
Av. Nevzat Er, Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı
Av. Suat Altınsoy, AKP Konya İl Başkanı Yardımcısı
Av. Tayfun Karali- İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü
Av. Ferruh Aslan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü
Av. Ali Aşlık, Eski AKP İzmir İl Başkanı
Av. Hasan Hüseyin Pulan, AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu Üyesi
Av. Hurşit Bıyık, AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı
Av. Reşat Yazak, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi

ERDOĞAN'DAN "HAYIRLI OLSUN"

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nde 35 kişinin yakılarak öldürülmesinden sonra 21 Ekim 1993’te Ankara 1 Nolu DGM’de 124 sanıkla başlayan yargı sürecinin sonunda 2012 yılında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 'zaman aşımı' kararı için Recep Tayyip Erdoğan, "Hayırlı olsun" demişti.

KATLİAM MEDYASI

Hürriyet'in 3 Temmuz'daki sayısında, Aziz Nesin'in 'Bin yılık Kur'an'a neden inanayım. Bu yüzden Müslüman değilim' sözü, olayların başlangıcı olarak kabul edildi. Gazetede halkın Aziz Nesin'in bu sözü üzerine galyena geldiği iddia ediliyordu.

Sabah Gazetesi de, "Alevi-Sunni Çatışması Yok" başlığıyla verdiği haberde Aziz Nesin'in bir gün önce yaptığı konuşmada 'Kur'an'ın devri bitmiştir' dediğini ve halkın bu sözle tahrik olarak olayları çıkardığını iddia etti. Sabah'a göre Cuma namazından çıkan 'masum' halk, 'Kur'an'a uzanan eller kırılsın' diye slogan atarak Vilayet'e doğru yürüyüş geçti.

Türkiye Gazetesi, "Aziz Nesin'in ''1400 yıl önce yazılan Kuran geçersizdir'' sözleri halkı galeyana getirdi... Sivas'ta fitne: 35 ölü" başlığıyla haberi girdi. Gazetenin haberine göre, olay şu şekilde gerçekleşti: "Pir Sultan Abdal şenlikleri için gittiği Sivas'taki konuşmasında İslamiyet'e ağır hakaretler yağdıran Aziz Nesin'i binlerce kişi şiddetle protesto etti."

“Vurun şu kâfire!” başlığı ile çıkan Meydan gazetesi ise haberi şu şekilde vermişti:"Yazar Aziz Nesin'in Pir Sultan Abdal kültür etkinliklerinde yaptığı konuşmada 'Ben dinsizim' demesinden sonra galeyana gelen on bin kişi kültür merkezini taşa tuttu ve Nesin'in kaldığı Madımak Oteli'ni ateşe verdi.

Zaman Gazetesi ise olayı manşetten vermeyerek bir nevi görmezden gelmişti. Yapılan haberde ise Madımak Oteli’nin yakınındaki camide Cuma namazı boyunca davul zurna çalındığı iddia ediilmiş, halkın bundan dolayı galeyana geldiği belirtilmiştir.

Milliyet, Sabah ve Tercüman gazeteleri de diğer gazetelerle aynı taktiği uygulayarak RP'li yöneticilerin provokasyonları es geçmiş ve olayların baş sorumlusu olarak Aziz Nesin'i gösteren haberler yapmışlardı.

Gazetelerdeki haberlerin yanı sıra köşe yazarları da o günlerde yazdıkları yazılarla, günlerce Sivas'ta katliam hazırlığı yapan RP'li ve BBP'lileri görmezden gelerek bütün suçu Aziz Nesin'e yıkmaya çalışmışlardı.

Sabah'taki köşesinde Mehmet Barlas, "Laikliği, kitlelerin öfkesine sürmeyelim!" başlıklı yazısında şöyle diyordu: Aydın olmak ve laik olmak inançlara saygısız olmak veya inanç sahiplerini küçümsemek değildir.

Başka bir Sabah yazarı Cengiz Çandar ise "Sivas Faciası : Provokasyon ve Gaflet" başlıklı yazısında şöyle diyordu: "Devletin vurdumduymazlığı ve aczi "birey"in provokatörlüğü olgusunu ortadan kaldırmaz... 'Türk milletinin yüzde altmışından fazlasının aptal olduğu' kanaatini her yerde tekrarlayan Aziz Nesin'in bu saptamasında doğru bir husus var: Eğer seksenine dayanmış Aziz Nesin bunak değilse, Türk milletinin bir aptal ferdi."

Türkiye Gazetesi yazarı Sebahattin Önkibar, "Politika Günlüğü" adlı köşesinde şunları yazıyordu: "Sivas olaylarının müsebbibi "Pir Sultan Abdal'ı anma" adı altında tahrik kıt'alarının bölgeye gelmesine izin veren yetkililer ile mukaddes kitabımıza dil uzatan yazar Aziz Nesin'dir... Yaptığı iş fikirlerini açıklamak değil tahrike vesile olacak şekilde kutsal değerlerimize taarruzdur."

Türkiye Gazetesi yazarı Yalçın Özer'in "Fesat ateşi yakanlara dikkat" başlıklı yazısından: Komedi yazarı Aziz Nesin, dün en rahat uykusunu uyumuş olmalıdır. Nihayet arzuları gerçekleşmiş, 35 kişinin ölümüyle sonuçlanan büyük bir olay çıkarmayı başarmıştır. Galiba şu hedefi gütmektedir; Türkiye’deki sağı ve Müslümanları ayaklandırıp devletle karşı karşıya getirecektir… Böylece ülkedeki sağı tasfiye edecek sonuçta meydan sola kalmış olacaktır. Gizli istihbarat teşkilatlarına yakışacak bu ince planı Aziz Nesin tek başına gerçekleştirmeyi kafasına koymuştur.”

Nazlı Ilcak ise Tercüman'daki köşesinde şunları söylemekteydi: "Müslümanlığa sövmek herhalde fikir hürriyetinin kapsamı içinde alınamaz. Aziz Nesin bir süredir belki de enteresan olabilme gayretiyle "sıra dışı" konuşmalar yapıyor halbuki mizah yazarı olarak kalsaydı, toplumumuz nezdinde şüphesiz daha saygı değer bir konumda bulunacaktı...Milli ve manevi değerleri yıkma çabasını hoş karşılamıyoruz. Eğer Aziz Nesin gibiler Türkiye'de çoğunlukta olsaydı bizler köksüz, inançsız, kendine güvenmeyen bir toplum olurduk...Olayın abartılarak batı basınına yansıyacağına eminiz. Sivas'taki katliamın münferit ve kendine özgü şartlar içinde geliştiği unutularak köktenci akımlarda bir tırmanış olarak gösterilmesi de mümkündür..."

Ertuğrul Özkök Hürriyet'te şunları yazmıştı: “Böylece, bir tahrik, başka bir tahrikle büyüyor. Aziz Nesin’in hassasiyet yaratan, tahrike varan sözleri, karşı tahrikle birleşiyor ve hepimizi ciddi şekilde endişelendiren bu sonuç ortaya çıkıyor… Ama bir gün tarih yazıldığı zaman, bu katliamı gerçekleştirenler kadar, buna psikolojik zemin hazırlayan insanlar da sorumlu tutulacaktır. Bu, elinde benzinle otel lobisini yakan için de geçerlidir, ne yazık ki, Aziz Nesin için de…”

Fehmi Koru da Zaman'daki köşesinde Aziz Nesin'i suçlayanlar kervanındaydı: Komik hikâyelere imza atan yazar Aziz Nesin, bu defa izleri uzun yıllar kalacak bir trajedinin kahramanı oldu. Sivas’ta ilk elde 35 kişinin ölümü, çok sayıda kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan arbede, onun merkezinde bulunduğu yoğun tahriklerle meydana geldi.”