AYM Başkanı Arslan: AYM kararının icra edilmemesinin gerekçesi olamaz

AYM Başkanı Arslan: AYM kararının icra edilmemesinin gerekçesi olamaz

Zühtü Arslan, “yargı krizi”nin ardından ilk kez açıklama yaptı.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Anayasa Yargısı alanında staj yapan öğrenciler için düzenlenen staj katılım sertifika töreninde, kamuoyunda “yargı krizi” olarak adlandırılan hukuk skandallarına ilişkin ilk kez konuştu. Arslan, “Mahkemeler ya da anayasal organlar arasındaki yorum farklılıkları Anayasa Mahkemesi kararının icra edilmemesinin gerekçesi olamaz” şeklinde konuştu.

Anayasa Yargısı alanında bilgi ve tecrübe kazanmak üzere 2-12 Ocak 2024 tarihleri arasında staj yapan 25 farklı üniversiteden 60 lisans öğrencisine staj katılım sertifikaları verildi.

Sertifika töreninde konuşma yapan AYM Başkanı Zühtü Aslan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM’nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki “hak ihlali” kararını tanımaması üzerine ortaya çıkan “yargı krizi” hakkında açıklamalarda bulundu.

‘ANAYASA’YI NİHAİ VE BAĞLAYICI ŞEKİLDE YORUMLAYARAK UYUŞMAZLIĞI KARARA BAĞLAMA YETKİSİ AYM’YE VERİLMİŞTİR’

AYM’nin ihlal kararlarının uygulanması konusunda genel olarak bir sorun bulunmadığını, bununla birlikte istisnai de olsa bazı kararlara uyulmamasının bireysel başvuru hakkını zedelediğini dile getiren Arslan, şöyle konuştu:

“Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararlarına uyulmamasının gerekçesi olarak sunulan iki hususa kısaca değinmek ve size öğretilenlerin doğru olduğunu göstermek isterim. Birincisi, adli ve idari yargı sisteminde nihai ve bağlayıcı kararları verme yetkisinin ilgili yüksek mahkemelere ait olduğu, dolayısıyla kesinleşmiş kararları ortadan kaldırmaya yönelik ihlal kararları verilemeyeceği ileri sürülmektedir. Açıkçası bu görüşün anayasal veya yasal hiçbir dayanağı olmadığı gibi bireysel başvuru kurumunun doğasıyla da bağdaştığı söylenemez.”

İhlal kararlarına uyulmamasına bir gerekçe olarak yorum farklılığının da gösterilmekte olduğunu belirten Başkan Arslan, “Elbette, yüksek mahkemeler dâhil kamu gücü kullanan tüm organlar Anayasa’yı yorumlama yetkisine sahiptir. Dahası kamu gücü kullanan tüm organlar anayasal ve yasal hükümlere uygun olarak karar vermek durumunda olduklarından doğal ve zorunlu olarak Anayasa’yı yorumlamaları gerekebilmektedir. Ancak bu yorumların yol açtığı uyuşmazlıklar norm denetimi veya bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine taşındığında Anayasa’yı nihai ve bağlayıcı şekilde yorumlayarak uyuşmazlığı karara bağlama yetkisi Anayasa Mahkemesine verilmiştir” ifadelerini kullandı.

‘AYM KARARININ İCRA EDİLMEMESİNİN GEREKÇESİ OLAMAZ’

Zühtü Arslan, AYM kararlarının kesin olduğunu ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri, kısacası herkesi ve her kurumu bağladığını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:

“Anayasa Mahkemesi, bir konuda karar verdikten ve son sözü söyledikten sonra katılmasak da buna uymak zorundayız. Bir yargı kararına katılmamak farklı, ona uymamak farklıdır. Birincisi meşru, ikincisi ise meşru değildir. Unutmayalım ki mahkeme kararları hatasız veya doğru olduğu yahut beğendiğimiz için değil, mahkeme kararı olduğu için uygulanmak zorundadır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin nihai ve bağlayıcı kararından sonra artık mahkemeler ya da anayasal organlar arasında ortaya çıkabilecek görüş, yorum veya yaklaşım farklılıkları sadece eleştiri konusu olabilir. Ancak bu farklılıklar Anayasa Mahkemesi kararının icra edilmemesinin hiçbir şekilde gerekçesi olamaz.”

Anayasa ve kanunlarda uyuşmazlıkların nasıl karara bağlanacağının belirtildiğini dile getiren Başkan Arslan “Bu çerçevede anayasal uyuşmazlıklar söz konusu olduğunda Anayasa Mahkemesinin konumu uyuşmazlığı çözen karar mercii iken diğer kamu makamlarının konumu uyuşmazlığın tarafı olmaktan ibarettir. Herhangi bir yargısal uyuşmazlıkta tarafların yorumunun uyuşmazlığı çözen mahkemenin yorumundan üstün olduğu düşünülemeyeceği gibi bunun en temel hukuk mantığıyla bağdaştırılması da mümkün değildir” dedi.