Amasra maden katliamı davası: Duruşmaya yarın devam etmek üzere ara verildi

Amasra maden katliamı davası: Duruşmaya yarın devam etmek üzere ara verildi

Duruşmaya yarın saat 09:30'dan itibaren devam etmek üzere ara verildi.

Bartın'ın Amasra ilçesinde 43 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasıyla ilgili yedisi tutuklu 23 kişinin Bartın Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün görüldü. Duruşmada madenci ailelerinin yakınları dinlendi.

Duruşmaya, yarın saat 09:30'dan itibaren devam etmek üzere ara verildi. Hazır bulunmayan müştekilerin dinlenmesiyle, tamamlanmasını müteakiben hazır bulunan tanıkların dinleneceği belirtildi.

T24’te yer alan habere göre; Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait müessesede 43 madencinin ölümüyle sonuçlanan 14 Ekim 2022 tarihli faciaya ilişkin 7’si tutuklu 23 sanığın Bartın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davaya bugün devam ediliyor. Sanıklardan, madenin müessese müdürü Cihat Özdemir, işletme müdürü Selçuk Ekmekçi, iş güvenliği şube müdür vekili Volkan Soylu, işletme başmühendisi Mehmet Tural 'olası kastla öldürme' suçundan bin 80 yıla kadar hapis istemiyle tutuklu yargılanıyor. Davanın 3'ü tutuklu diğer 19 sanığın ise, 'bilinçli taksirle öldürme' suçunu işledikleri iddiasıyla 18 yıla kadar hapsi isteniyor.

DURUŞMADA NELER YAŞANDI?

Davanın üçüncü duruşması madenci ailelerinin ifadeleriyle sürdü. Madenci Orhan Altun’un eşi Aylin Altun, “Eşim rahatsızdı. Baş ağrısından kalkamıyordu. İşyeri aynı çiftlik gibi derdi, giren çıkan belli değil. 40 gün izne ayrılacağız dedi ama ayrılamadılar” dedi. Altun’un annesi Cemile Altun, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, “Bizim canlarımızı yaşatmadılar Allah onları da yaşatmasın. Benim 9 aydan beri ne yaşadığımı kimseler bilmez” diye konuştu.

‘EŞİM VE ARKADAŞLARINI ÖLÜME YOLLADILAR’

Hayatını kaybeden madenci Ercan Saraç’ın eşi Gülserin Saraç, “Eşim katledilmeseydi, evli ve 2 çocuk babasıydı” diyerek, havalandırma pervanesindeki arızasının “ciddiye” alınmadığını dile getirdi. Saraç, “Sanıklar bile, isteye eşim ve arkadaşlarını ölüme yollamışlardır” diye vurguladı.

‘DENETLEMEYE GELDİKLERİNDE HABER VERİRLERDİ’

Ölen madenci Deniz Baykal’ın eşi Meltem Baykal, “Eşim son zamanlarda gözleri kırmızı ve baş ağrısı ile gelirdi. Ara ara olurdu. Eve geldiğinde ‘Neden bu kadar başın ağrıyor?’ dediğimde, bilmiyorum diyordu. Denetlemeye geldiklerinde 3-4 gün önceden haber verilirdi. Her yer yıkanır, temizlenir ondan sonra denetlemeye gelinirdi ocağı… Olay günü oradaydım. Belediyeden yangın tüpleri istendi. Yangın tüpleri yeterli değildi. Oradaki insanların bu arkadakilerin yaptığı baskıdan dolayı böyleydi. Üretim baskısı vardı. Bunları sık sık yaşıyorduk. Ocak bakıma alınacaktı, yıllık izni verilmedi. Ocak bakıma alınsaydı, eşim şu anda yanımda olacaktı. 3 çocuk babası” diye konuştu.

‘3 YETİM BIRAKTI ARKASINDA’

Baykal, “İşyerinde insan kayırma da vardı. Üst makamlara para verip çalışmayanlar da vardı” diye ekledi. Baykal sanıklara “Bir bakın bakalım, 3 yetim bıraktı arkasında. Şerefli, haysiyetliydi. Haram lokma geçirmedi boğazından” diye seslendi.

Madenci Şaban Yıldırım’ın babası Kemal Yıldırım, sendika seçimlerinden dolayı havalandırma sisteminin değişiminin ertelendiğini aktararak, “Ocağa girmiş gibi yapıp çalışmayanlar vardı” diye maden ocağında torpil olduğunu ifade etti.

‘BARET VE KIYAFET VERİLMİŞTİ ZİYARET BİTTİĞİNDE GERİ ALINMIŞTI’

Madenci Okan Akgül’ün eşi Tuğçe Akgül, şunları söyledi:

“2 kız çocuk babası, işine düşkün ve hayalleri olan insandı. Erken emeklilik ve 2 kızına güzel gelecek için madende işe başladı. Son zamanlarda yoğun baş ağrıları vardı. Sürekli gözleri kanlanmış haldeydi. Eşim madende kömür üretim baskısı olduğundan sürekli söz ederdi. Bazen geç çıkardı, kömür çıkana kadar madenden çıkarmadıklarını söylerdi. Kolları mosmordu. İşe gelmeyen işçilerin de görev ve işlerini yüklendiklerini de anlatırdı… Eşim Okan’dan şeflere, mühendislere rüşvet ile kişilerin ocağı girmediklerini defalarca duydum. Madene bakanlıktan ziyarete gelindiğinde eşime kıyafet ve baret verilmişti. Ziyaret bittiğinde geri alınmıştı. Eşim iş kıyafetlerini dışarıdan kendisi alırdı.”

Madenci Mustafa Çelik’in eşi Meryem Çelik, “Kazanın meydana geldiği kotta kaç işçinin çalıştığını dahi bilmiyorlardı. Bazı torpilli çalışanlar, izinli çalıştırılıyorlardı. Çok fazla üretim yapmaları konusunda baskı yapıldığını, 20 kişinin yapması gereken işi 10 kişi yapmak zorunda kaldıklarını bana söylerlerdi” dedi.

ŞEF ‘BİZE KÖMÜR LAZIM’ DEDİ

Madenci Soner Ak’ın eşi Özge Ak, 3 çocuğunun olduğunu aktararak, “Şef bunlara demiş ki ‘Bize kömür lazım, sizin keyfiniz lazım değil’. Ben 3 yetimin hakkını aramak istiyorum. Onlar adına şikayetçiyim” diyerek, eşine üretim baskısı yapıldığını ifade etti.

Madenci Öner Yıldız’ın eşi Tuğba Yıldız, “İş güvenliğinin olmadığını, metan sondajlarının gerektiği gibi yapılmadığından bahsederdi… Dilerim Allah’tan benim yaşadığım acının bin mislini yaşarlar. Onları sevdikleriyle imtihan eder” dedi.

Madenci Yusuf Özerkan’ın eşi Nurgül Özerkan, “2009 yılından beri çalışırdı. Sanıklar işe girmezdi, madene inmezdi. Gaz maskesini ufak bir olayda takarlarsa iki yevmiye kesilirdi. Eşim zehirlendiğinde sormuştum” diye konuştu. Madenci Serkan Nakaş’ın babası Mustafa Nakaş ise “Ben de eski madenciyim. Zonguldak'ta çalıştım. Kağıt üzerinde anlattıkları şeylerin uygulamaya geçip geçmediği sorulduğunda kimse cevap vermiyor” diye faciadaki ihmallere dikkat çekti.

Madenci Aziz Köse’nin annesi Hava Köse, madende alınmayan önlemlere tepki göstererek, “Müslüman diye geçinenler Müslümanlığın kuyusunu kazmışlar. Şikayetçiyim” dedi.

‘TAMAMI HAKKINDA ŞİKAYETÇİYİM’

Şuayip Okul’un babası Necati Okul, Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasını isteyerek, sanıklara “Adaletli olacaksa, bunların idamla yargılanmasını istiyorum” dedi. Baba Okul, modernize edilmeyen havalandırma sistemine de dikkat çekerek, “Bakımı iki sebepten ertelediler. Yılbaşında fakir fukaraya kömür dağıtacaklardı, onu yetiştirmek için bakım yapmadılar. Diğer sebebi ise bunların tamamı ehliyetsiz, liyakatsizdir. Tamamı hakkında şikayetçiyim” diye vurguladı.

Baba Okul, sanık avukatlarına ise “Avukatlarda da bir sorun var. Herkes ana ve babadır. Hiçbir şahıs evlat acısı çekmeden ben acı çektim demesin. Acıyı anlayamaz, yaşayamaz. Evladın yerini kimse dolduramaz. Bu katliamı gerçekleştiren şahıslar. Bunları savunan, tahliyesini isteyen avukat kardeşlerim. Eğer 43 kişiden biri bunların eşi, kardeşi ve evladı olsaydı, bunları savunurlar mıydı?” diye sordu.

‘USTALAR VE ŞEFLERE İÇKİ AL’

Madenci Rasim Bulut’un eşi Mehtap Bulut, “5 araba kömür alınması lazımken, 10 araba aldırıyorlardı. Eşime iş veriyorlardı, şu işi yapın erken çıkarsınız diyorlardı. İşleri erken bittiğinde başka bir iş daha veriyorlardı, erken çıkmasınlar diye. Ustalar ve şeflere içki al, onu o gün iyi yere koysunlar. Eşimin eli mosmor geldi, ‘Direkleri tek kaldırdım’ dedi. Ben de eşime ‘Sen de içki al’ dedim. ‘Ben evime haram getirmem’ dedi” diye konuştu. Bulut, "Benim oğlum gece yıldızlara 'Baba bay bay' diyor" sözleriyle küçük oğlunun babasını özlediğini ifade etti.